İç savaştan kaçıp Fransa’ya sığındık

Gaspar Noe’nin yönettiği “Climax” 9 Kasım’da vizyona girecek. Filmde; 20 dansçı, yatılı bir okulda provalar için bir araya geliyor. Başta her şey güzel giderken, son bir parti düzenleniyor ve uyuşturucu madde etkisindeki gençler içinden çıkamayacakları bir girdaba düşüyor. Gerilim türündeki filmin başrolünde Sofia Boutella var. Los Angeles’ta Barbaros Tapan ile bir araya gelen Boutella, filmi ve ailesinin savaştan kaçıp yerleştiği Fransa’da geçen çocukluk yıllarını anlattı.

Haberin Devamı

◊ İzlediğim son filminiz “Hotel Artemis”te başrolü Jodie Foster ile paylaşmıştınız. Nasıl bir deneyimdi Jodie ile karşılıklı oynamak?

- Jodie Foster ismi ilk başta gözümü korkuttu tabii ki... Onunla ilgili yıllar öncesine dayanan bir hatıram var aslında.

◊ Paylaşır mısınız bizimle?

- Tabii... 10-11 yaşlarındaydım. Bir Fransız kanalında haberlere çıkmıştı. Temiz, aksansız bir Fransızcası vardı. Annem onun aslında Fransız olmadığını söylediğinde şaşırmış ve etkilenmiştim. Çünkü Fransızca sonradan öğrenenler için aksansız konuşulması neredeyse imkansız bir dil. Yaptığı işlere ve yeteneğine gelirsek, bunu konuşmak, değerlendirmek benim haddim değil. “The Accused” en sevdiğim filmidir.

◊ Sette nasıl biri?

- Setteyken onun için her şey yarattığı karakterden ibaret. Başka hiçbir şeyin kendisini etkilemesine izin vermiyor. Hepsi bir yana Jodie Foster çok zeki bir kadın.

Haberin Devamı

◊ Yeni filminiz “Climax” 9 Kasım’da gösterime girecek. Filmin prömiyeri Cannes Film Festivali’nde yapıldı ve “Directors Fortnight” ödülünü kazandı...

- Evet. Öncelikle şunu söyleyeyim, Gaspar Noe’nin filmlerini daha bu rol için düşünülmeden önce izlemiştim ben zaten. Yaptığı her filmi izliyorum.

◊ Bu film için teklif nasıl geldi?

- Bana Instagram’dan ulaştı ve buluşmak istedi. Ben de Gaspar’ın attığı mesajı ajansıma gönderdim. Onlardan onay aldıktan sonra buluştuk. İlginç bir karakter...

İç savaştan kaçıp Fransa’ya sığındık

◊ Ne açıdan?

- Konuşma ve fikirlerini ifade etme tarzı rastlamadığım türdendi. Bana dansçılarla ilgili bir film yapmak istediğini söyledi. Aslında filmde rol almak istiyordum ama Gaspar’ın metotları farklı olduğundan çekiniyordum.

◊ En belirgin fark neydi mesela?

- Mesela rollerim için araştırma yapmak benim vazgeçilmezim ama Gaspar oyuncularına hazırlanma şansı tanımıyor.

◊ Peki ne oldu da teklife “evet” dediniz?

- Film fikrini kafamdan atamıyordum. Ajansımın da desteğiyle koreograf Nina McNeely’yi aradım ve film için bir araya geldik. Tabii Gaspar karşı çıktı, koreograf ile çalışmak istemedi. Konu danssa koreografın şart olduğuna onu ikna ettikten sonra anlaştık. Anlaştıktan sonra Gaspar’ın tüm filmlerini yeniden izledim. Ona neden tüm filmlerinde şiddeti, uyuşturucuyu, cinselliği kullandığını sordum.

Haberin Devamı

MADONNA BANA “KÜÇÜK KUŞ” DERDİ

◊ Ne cevap verdi?

- Bana kontrolünü kaybeden insanların kendisini büyülediğini söyledi. Her gün 4-5 saat dans provası yaptıktan sonra çekimlere başlıyorduk. 8-10 dakika uzunluğundaki sahneleri kesmeden defalarca çektik. Gaspar’ın bir diğer ilginç yönü de ilk filminden beri aynı set ekibiyle çalışması.

Filmin sonunda da kendi ismini herkesten sonra yazdırırmış çünkü diğer insanların isimlerinin önce görülmesini istermiş.

◊ Fragman merakımı daha da artırdı diyebilirim...

- Film bence gençlere uyuşturucunun çirkinliklerini göstermek için, tamamen eğitim amaçlı olarak bile gösterilmeli. Bu arada çekimler boyunca tamamen ayıktım, buna rağmen izlerken kendimden korktum.

Haberin Devamı

◊ İngilizceniz sizin Jodie Foster’ın Fransızcası için dediğiniz gibi tertemiz. Fransa’dayken İngilizce konuşuyor muydunuz?

- Hayır. Madonna ile turneye çıktığımda insanlar bana bir şey anlatabilmek için neredeyse işaret dili kullanıyordu. Madonna bana “Küçük kuş” lakabı takmıştı çünkü çok çekingendim. Ayrıca hayat boyu kendimi kelimelerle ifade etmek zorunda kalmamıştım, vücudum ve dansım kendimi ifade etme şeklimdi. Konuşmak zorunda kalmak korkunç bir şeydi!

◊ Peki nasıl öğrendiniz?

- En iyi okul ana dili İngilizce olan insanlarla çalışmak. İşin anahtarı da meraklı olmak.

Sancılı bir dönemdi ama başka çarem yoktu, aksanımdan çekinmedim, insanlara sürekli sordum ve tekrar ettim. Konuşma dersleri de aldım.

Haberin Devamı

İç savaştan kaçıp Fransa’ya sığındık

 SURiYE’DEKi ÇOCUKLARI ÇOK iYi ANLARIM

 ◊ Babanız caz müzisyeni, öyle değil mi?

- Evet ve besteci...

◊ Sizin müzikle aranız nasıl?

- Eğer sayarsanız ukulele çalıyorum. Küçükken piyano çalıyordum. Büyürken ailemin isteklerine baş kaldırdım ve tümüyle dansa yöneldim.

◊ Neden dans her şeyin önüne geçti?

- Yaratıcı ve artistik bir ailede büyüdüm. Okula ilk başladığımda, sınıfta öğrendiğim her harf ya da sayıyı eve dönüşte duvarlara yazardım. Annem “yapma” demezdi, mimar olduğu için renkli kalemlerini benimle paylaşırdı. Babam ise enstrümanlarını verirdi. Bana kendimi mümkün olan her şekilde ifade etme fırsatı tanıdılar. Ama kendimi en özgür hissettiğim dal dans oldu.

Haberin Devamı

◊ Cezayir’de büyüdünüz diye biliyorum...

- Ben 10 yaşıma gelene kadar Cezayir’de yaşadık. Sonra iç savaş nedeniyle Fransa’ya taşındık. O yüzden şimdi Suriye’deki çocukların neler hissettiğini çok iyi anlıyorum. Kaldı ki benim çocukluğumdaki savaş bu kadar şiddetli değildi, ona rağmen savaşın varlığını hayatımızda fazlasıyla hissediyorduk.

◊ Neler hatırlıyorsunuz o günlerden?

- Örneğin akşam 7’den itibaren sokağa çıkma yasağı başlardı. Evlerimize su haftada bir kere sadece 1 saat verilirdi. En temel besinlere ulaşmak bile bizim için lükstü. Marketler boştu.

Bizim çocukluğumuzda şekerlemeler falan yoktu. Zor zamanlardı, insanlar Cezayir’den kaçmaya çalışıyordu.

Eğer kaçarken yakalanırlarsa hapse atılıyorlardı.

 Ben ve ailem yasal olarak ülkeden çıkma şansına sahip şanslı azınlıktık. Yaşamayanların anlaması zor bir durum.

İç savaştan kaçıp Fransa’ya sığındık

 LOS ANGELES’A YERLEŞME SEBEBiM MICHAEL JACKSON

Cezayir, Fransa ve şimdi Amerika... Bu üç kültürü karşılaştırmanızı istesem...

- Los Angeles’tayım artık. Burayı haritada arayıp bulma sebebim Michael Jackson’dı. Anneme çok hayran olduğum Micheal Jackson’ın nerede yaşadığını sormuştum. “Los Angeles” demişti. Dans, hayatımın bir parçası oldu. Madonna ile dünya turnesine çıkmak için seçildim. Turne öncesi tüm provaları Los Angeles’ta yaptık. Turne sona erip de dönüş biletimi nereye istediğimi sorduklarında hiç düşünmeden “Los Angeles” cevabı verdim. 10 yaşımdayken güvenli bir ülkede yaşamak için Fransa’ya taşındık. Fransa, ilk başlarda Cezayir’de sahip olmadığım şekerleme ve oyuncakları temsil ediyordu benim için. Los Angeles’a taşınmak ise kendimin, özgürlüğümün varış noktasıydı. Cezayirli olmaktan gurur duyuyorum. Kanımda Fransız kültürü taşımaktan gurur duyuyorum. Los Angeles’ta yani kendi seçtiğim varış noktamda olmaktan, başarmaktan gurur duyuyorum.

ETRAFTA DOLANIP “HEY BEN BAŞARDIM” DEMiYORUM

  Vazgeçmiyorsunuz, çalışkansınız, hırslısınız, meraklısınız. Sizin gibi başka ülkelerden gelip de Hollywood’da başarı arayanlara ne tavsiye edersiniz?

- Burada başarının belli bir sırrı yok. Etrafta dolanıp “Hey ben başardım” da demiyorum. Benim motivasyonum sanata olan derin sevgimdi. Hiçbir zaman kendimi yeterli görmüyorum, filmlerimi izlerken korkudan siniyorum. Aklımda hep aynı soru: “Daha iyi nasıl yapabilirdim?” Dans ederken de böyleydim ben. Kendini işine adamış bir insanım, disiplinliyim ve hâlâ daha iyisi için çabalıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları