Paylaş
◊ Bu dizide kara komedi yapmak ve Elena rolüyle tamamen farklı bir alanı deneyimlemek ne kadar heyecan vericiydi?
- Bu proje mutluluktu. Olağanüstü oyuncu kadrosu nedeniyle bardağımın boş değil dolu olacağını biliyordum. Senaryoyu okuduğumda çok net bir şekilde hissettiğim şey şuydu: Aman Tanrım, bu kadar çok oyuncunun olduğu o odada olmak istiyorum!
COVID’den sonra böyle bir ortama ne kadar ihtiyacım olduğunu hissedince çok şaşırdım. Duygusal olarak başkalarıyla iş birliği yaptığım ve birlikte ürettiğim o ortama sahip olunca da çalışmak sadece mutluluk verdi. Tüm oyuncular birbirimizi kolladık. Sohbet ettik, fikir alışverişleri yaptık. O ortamda bulunmak olağanüstü bir hediyeydi.
◊ Ortamdan bahsetmişken sizin başladığınız yıllara dönüp baktığınızda ve bugünle karşılaştırdığınızda sektörü nasıl yorumluyorsunuz?
- Çok şey değişti... Zayıf bir kadın değilim, kıvrımlarım var. Benim başladığım yıllarda biraz kilolu olmak ayıplanıyordu. Bu değişti. Çünkü artık gençler susmuyor. Kendi değerlerini biliyor ve kendilerini savunuyor.
◊ Oyunculuk dışında başka bir iş yapmak aklınızdan geçti mi hiç?
- Çocukken diğer çocuklardan büyüdüğünde yapmak istediklerini duyardım. “Büyüyünce doktor olacağım” ya da “Veteriner olacağım” gibi... Benim aklımdan geçen tek şey büyüyünce sahnede olacağımdı. Ama nasıl söyleyeceğimi ve tanımlayacağımı bilmiyordum. Sahnede olmak istiyordum ama filmlerde oynayacağımı hiç hayal etmemiştim.
UZUN SÜRE ELENA’YI KENDİ KAFAMDA YAŞADIM
◊ Karakterinizin ne düşündüğünün o gün giydiğine yansıdığını düşünüyorum. Karakterin yolculuğunu planlamak için kostüm tasarım ekibiyle yaptığınız çalışmaları sormak istiyorum.
- Kostüm tasarımcımız Consolata’yla oldukça eğlendik. Normalde ekranda göremeyeceğiniz kumaşlar kullanıldı ve kesinlikle daha önce hiç giymediğim renkleri giydim. Ayrıca bazı kıyafetler ne kadar dardı bir bilseniz... Bazen kıyafetlerin içinde hareket edemiyor ve oturamıyordum.
◊ İzleyicinin karakteriniz Elena’yla bağ kurmasını sağlayacak temas noktalarını nasıl buldunuz?
- Onu çok boyutlu yaratmam gerektiğini biliyordum. Ve dürüst olacağım, olağanüstü derecede karmaşıktı. Elena’yı bir araya getirme sürecimde her şeyi berbat etmekten çok ama çok korkuyordum. Korkunçtu.
Bazı çarpıcı seçimler yapmak zorunda kaldık. Ayrıca daha çekimlere başlamadan uzun süre Elena’yı kendi kafamda yaşadım. Yapmayı umduğum seçimlerle insanların aynı fikirde olup olmayacağı konusundaki endişem gerçekten çok büyüktü.
Oyuncular genel olarak oldukça fazla korkma eğilimindedir. Bunun bir şekilde üstesinden gelmeniz gerekiyor. Ve işin aslı bu konu hakkında konuşamıyoruz. “Aman Tanrım, korkuyorum” diyemiyoruz. Köşelerde sessizce birilerine söyleyeceğiniz şeyler değil bu konular.
Kendi kendime düşündüğüm anlar oldu, her şeyin iyi olacağına inanmam gerekiyordu.
Soruya dönersem Elena’ya elimden geldiğince dayanak noktası verdim. Doğası gereği kadınsı ve savunmasız olması gerekiyordu. Bu seçimleri yapma ve uygulama konusunda cesur olmalıydım.
ONUN TRAVMALARINI ANLAMAK İÇİN PSİKOLOGLA ÇALIŞTIM
◊ Elena sık sık ağzının kenarından konuşuyor. Onun konuşma tarzını, aksanını geliştirme sürecinizi anlatabilir misiniz?
- Sadece bir ses yaratmanın mantıklı olmayacağını biliyordum. Farklı hissettiren bir şey olması gerekiyordu. Ayrıca karakteri diğer yönleriyle tamamlamak da gerekiyordu. Ne kadar çok zihinsel ve duygusal sorunu olduğu, sürekli olarak bu sorunlarla boğuştuğu, bunların üstesinden gelmeye çalışırken bile halkının önünde konuşma yaparken dengeli, sakin lider olmaya çalışması noktaları... Keza bu meselelerin hayatının hangi noktasında başladığı konusu beni çok düşündürdü.
Bir kişinin ilk yıllarında travmalara maruz kalmasının başına ne tür şeyler getirebileceğini anlamak için sinir bilim uzmanları ve psikologla birlikte çalıştım.
Belirli çevresel durumlara ve insanlara maruz kalan kişilerin fiziksel olarak nasıl şekillendiği, nasıl konuştuğu ve başına gelenlerle nasıl hayatına devam ettiği gibi konulara odaklandım. Bu durumlar karşısında verilen tepkileri keşfetmeye çalıştım.
Bu süreç onun nasıl konuştuğunu anlamanın bir parçasıydı.
◊ Son olarak izleyicinize ne söylemek istersiniz?
- Hiçbir zaman şu filmimi ya da dizimi izleyin demedim ama bu diziyi izlesinler istiyorum. İyi hissettiren ve yüzümüze gülümseme koyan bir iş oldu. Biz yaparken çok eğlendik, eminin izleyici de izlerken eğlenecek.
Kate Winslet, “The Regime” adlı mini dizide kadın diktatör Elena’yı canlandırdı.
O sahne için kendimle gurur duyuyorum
◊ “Avatar 2” filminde suyun altında nefesinizi 7 dakika 15 saniye tutmanızı sormadan geçemeyeceğim. Bu kadar uzun süre nasıl dayandınız gerçekten?
- Koç eğitmenle çalıştım. Bu bir spor. Tıpkı diğer sporlarda olduğu gibi hazırlık aşamasında kas çalıştırman, fiziksel ve mental olarak hazır olman gerekiyor.
“Ben yapabilirim” deyip, bir anda suyun altına girip nefesini tutamazsın. Denemek bile fazlasıyla tehlikeli.
Bir diğer konu da sudan çıktıktan sonra ilk nefes aldığın anda sorun yaşayabilirsin.
◊ Nasıl yani?
- Çıkar çıkmaz ani nefes almamanız lazım. Önce temizlik nefesi gerekiyor. Nefesi 6 kere dışarı üflemek gerek...
İnsanlar çıkar çıkmaz nefesiz kalmanın verdiği telaşla solumaya başlıyor ve bu birçok kişiyi sersemletiyor, hatta bayıltıyor. Bana her şeyden önce öğretilen, yüzeye çıktığımda yapmam gerekenlerdi.
◊ “Suyun altındaki deneyim çok rahatlatıcı” demiştiniz...
- Kesinlikle öyle. Meditasyona en yakın olduğum dakikalardı. Zihnim çok dolu ve sürekli düşünen bir beynim var. Zaten insanların nasıl meditasyon yaptığını hep merak etmişimdir. Suyun altında olduğum anlar herhâlde en relaks olduğum anlardı.
Kalp atışımı yavaşlattım. Tüm vücudum rahattı. Suyun içinde hiçbir şey düşünmeden 7 dakika 15 saniye durdum. Yapabildiğime hâlâ ben de inanamıyorum. Ve kendimle gurur duyuyorum. Çünkü 40’lı yaşlarımda yepyeni bir şey öğrenip yapmayı başardım. Öğrenmenin yaşı yok kesinlikle.
Paylaş