Paylaş
◊ Tuhaf bir yılı geride bıraktık. Pandeminin hayatımıza getirdiği ilginçlikleri halen yaşamaya devam ediyoruz. Bu dönemde sizi en çok rahatsız eden ne oldu?
- Bu yıl kendimi geliştirdiğimi düşündüğüm konulardan biri; iş görüşmesi yaparken çocuklarım araya girdiğinde paniklememek. Dijital ortamda görüştüğümüz sırada başkalarının çocukları beklenmedik bir şey yaptığında ben kesinlikle yargılamıyorum. Fakat bu konuda kendimi kastığımı fark ettim. Neden kendimi farklı standartlarda tutuyorum?
Pandemiden sonra öğrendiğim şeylerden bir diğeri de... Daha nazik bir insan olduğumu hissediyorum. Kendime karşı daha nazik olduğumu hissediyorum. Daha önce de nazik bir insan olduğumu sanıyordum. Ama geçen yıl başka insanların neyle uğraştığını bilmezken bir anda başkalarının evlerinin içine baktığımız yeni bir seviyeye geldik. Ve bu, birçok yönden insancıl bir yaklaşımla bakmamızı sağladı.
Aslında bu gibi şeylerle karşılaştığımda hüsrana uğramamayı ve daha esnek hale gelmeyi, hayatın verdikleriyle birlikte yuvarlanmayı da öğrendim.
◊ Geçen sene kapanma döneminde neler yaptınız?
- Çok sıkıcıyım, garajımı temizledim! (Gülüyor) Çok uzun zamandır oyuncuyum. Seyahatlerimden hatıralar, aksesuvarlar, biriktirdiğim çeşitli eşyalar... Sonunda her şeyi yoluna koymanın zamanı gelmişti. Hayatım için önemli olan ve vazgeçme zamanımın geldiği şeyleri düzene koymam gerekiyordu. Çok deli bir kapanma yaşamadım ama unutma; yıllardır biriken şeyleri düzene sokarken yanımda 4 ve 1 yaşında iki çocuk da vardı...
◊ İki çocuk demişken... Konuştuğum birçok oyuncu, bebeklerini sete götürdüklerini ve sahne aralarında onlarla ilgilendiklerini söyledi. Tabii bebeklerini evde anneanne veya bakıcıyla bırakan oyuncular da var. Sizde durum nedir?
- Bu çok özel bir durum. Bilmiyorum. Sanırım sözleşmelerde ebeveynliğin onurlandırıldığı ve seçim yapabileceğiniz kontratların teklif edildiği bir noktaya geldiğimizde tercihlerimiz hakkında konuşmaya başlayabiliriz. Ama sanırım henüz orada değiliz. Bu yüzden genellikle koşullarımız etrafında çalışıyoruz.
◊ Bu, seçme hakkınız olsa bebeğinizi sete götürürsünüz demek mi oluyor?
- Karaktere bağlı. Mesela “The Witches”i çekerken oğlum Jonathan’ı mümkün olduğunca yanımda götürebilirdim ama kafama bir sürü havlu sarılıydı! (Gülüyor)
ÇALIŞTIĞIM İÇİN KENDİMİ SUÇLU HİSSETMİYORUM
◊ Jonathan’ın annesini görmek isteyeceği bir görüntü değildi yani...
- Değildi! Ayrıca setler çocuklar için pek eğlenceli değil. Karavanlar da çocuklar için o kadar eğlenceli değil. Bence tüm günü sette geçirmek yerine parklarda olmalı ve eğlenceli şeyler yapmalılar. Tabii ki çocuklarımın her saniye yanımda olmalarını çok isterim ama aynı zamanda güzel bir gün geçirmelerini de isterim.
Ayrıca çalıştığım için de kendimi suçlu hissetmiyorum, aksine kendimi hem iş hem ev için yeterli hissediyorum. Ve aileme istediklerini sağlayabilecek bir işim olduğu için mutluyum.
◊ “The Witches”ı çekerken ikinci çocuğunuza hamileydiniz değil mi?
- Evet, oğlum Jack’e hamileydim. Büyük oğlum Jonathan’a değil de Jack’e hamile olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum, çünkü Jonathan’a hamile olsaydım yapamazdım. İlk hamileliğim çok farklıydı.
Kanepeden kalkamadığım, “gördüğün her quesadilla’yı ve dondurmayı ye” tarzında bir hamilelikti. Jack ise salata yiyip spor salonuna gidebildiğim çok farklı bir deneyimdi.
◊ Kötü ve gergin anlarda zihninizi nasıl yönetiyorsunuz?
- Koşullara göre farklılıklar gösterir... Kocam ve ben, kötü durumlarda bile bir mizah yakaladığımızda hep daha iyi hissettiğimizi gördük. Ama bu kişiye ve deneyimlerinin ne olduğuna bağlı...
◊ Zaten sizin adınız geçince aklıma gelen ilk şey kocaman bir gülümseme... Her daim gülen yüzünüz...
- En iyisini görmeyi ve mutlu tepkiler vermeyi deniyorum. Her şeyden tamamen memnun olduğumu söylersem çok kibirli olacağımı düşünüyorum. Sanırım üzerinde çok çalışmam gereken bir sürü şey var. Ama bu yolda iyi iş yaptığımı düşünüyorum.
Umarım insanlara saygılı davranırım, dolu dolu yaşar ve severim. Amacım bu yolda devam etmek. Ne demek istediğimi anlıyor musun? Mümkün olduğunca basit bir şekilde devam etmek istiyorum, çalışmak istiyorum ve işleri basit tutup, minnettarlıkla yaşamaya devam etmek istiyorum.
◊ Sektörde kadın hakları konusunda açık sözlülükle konuşan bir oyuncusunuz. İlk kadın başkan yardımcısını (Kamala Harris) Amerika’da o pozisyonda görmenin sizin için anlamı nedir?
- Bence dünyanın ilerici, sürdürülebilir, daha sevgi dolu ve daha bilinçli bir şekilde geliştiğini görmek isteyenler, çeşitlilik için zamanın çoktan geldiğini ve hatta geçtiğini biliyor.
Başta başkan yardımcılığı olmak üzere dünyadaki her güç konumunda tüm ırkların ve tüm cinsiyetlerin temsil edildiğini görmek güzel. Kamala Harris’in pozisyonunun, eşitlik yolunda daha büyük adımlar attığımız uzun bir çizginin ilk örneği olmasını umuyorum.
◊ Kamala Harris, siyahi ırktan gelen bir kadın. Amerika gündeminden bir türlü düşmeyen “ayrıcalıklı beyaz vatandaşlar” konusunda sizin yorumunuz nedir?
- Beyaz ayrıcalığının çok gerçek olduğunu düşünüyorum.
Daha da önemlisi, diğer insanları “daha az insan” saymanın tehlikesi... Bu davranışlar, dünyanın dört bir yanındaki siyahi ve yerli insanların zulme uğramasına yol açıyor.
Cadılar gerçekmiş!
“The Witches”, 1960’lı yıllarda Amerika’nın güneyinde geçen gotik bir hikâye. Film, annesiyle babasının ölümünün ardından büyükannesiyle yaşamaya başlayan 7 yaşındaki bir çocuğun, cadıların gerçek olduğunu öğrenmesiyle başlıyor.
KARANTİNAYI SAM COOKE DİNLEYEREK GEÇİRDİM
◊ Peki müzik? Neler dinlersiniz?
- Çok var ama şunu söylemeliyim ki; 2020 yılını, karantinayı geçirmemi sağlayan müzisyenim Sam Cooke oldu. Gerçekten kendimi kaybedeceğimi hissettiğim pek çok anda bana yardımcı oldu.
Sam, sadece melodi, duygusallık ve maneviyat, neşe ve hepsi... Eğer dinleme şansın olursa harika albümler var; “Sam Cooke: The Essential” ve “Sam Cooke: Portrait Of A Legend”. Bence tüm zamanların harika müzikal anları. Kesinlikle tavsiye ederim.
“LOCKED DOWN” BANA VERİLEN HARİKA BİR HEDİYE GİBİ
◊ Gelelim pandemi sırasında çektiğiniz filmlere, biri “The Witches”, diğeri “Locked Down”... “Locked Down” bence tamamen İngiliz filmi havası veren bir yapım. Proje nasıl gelişti, siz nasıl dahil oldunuz filme?
- Doğru bir izlenim. Çok İngiliz bir film ama Amerikalı bir yönetmenle çekildi. Uzun zamandır Doug Liman ile çalışmak istiyordum. Senarist Steven Knight’ı birlikte yaptığımız ve harika bir deneyim yaşadığımız “Serenity” filminden tanıyorum. Geçen sene film yapmamaya karar vermiştim aslında. Yaz bitti, eylül ayı geldi ve sanki filmler çekilmeyecekmiş gibi görünüyordu.
Çok net hatırlıyorum, bir cuma günüydü. “Aman Tanrım hiçbir film çekilmiyor” gibi düşünceler aklımdan geçiyordu. Oğlumla oynuyordum. Saatlerce oyun oynadık ve harika zaman geçirdik.
Normalde her saat başı bir şey kaçırıp kaçırmadığımı görmek için telefonuma bakarım, nedense o gün bakmadım. Sonunda telefonumu elime aldığımda menajerimden 19 cevapsız arama vardı. “Aman Tanrım, ya çok iyi bir şey oldu ya da çok kötü bir şey” diye düşündüm.
Telefonu açtım ve tüm ekibim konuşmaya başladı. “Gerçekten iyi ama aynı zamanda çılgın bir proje var” dediler. “90 sayfalık bir senaryomuz var. Doug Liman yönetecek. Steven Knight yazacak ve Londra’ya gitmek için 9 günün var.”
İlk sorular şunlar oldu: “Pasaportunun süresi doldu mu?”, “Senaryoyu ne kadar çabuk okuyabilirsin?”, “Doug’la ne kadar çabuk konuşabilirsin?” 1 saatten kısa bir sürede okudum. Hemen ardından Doug ile Zoom’da görüştüm ve sanırım o görüşmenin ilk yarım saatinde projeyi kabul ettim. 9 gün sonra İngiltere’deydim. Çok az oyuncunun çalıştığı bir dönemde harika bir iş çıkardık. Bunu bana verilen harika bir hediye gibi gördüm.
◊ Diğer filminiz “The Witches” HBO Max kanalında yayınlandı. Çocukluğunuzun en önemli filmleri ya da kitapları hangileriydi?
- Anjelica Huston ile başlayalım. 1990 yapımı “The Witches” filminde ‘Grand High Witch’ rolündeki performansı rüyalar ve kabuslarla doluydu. “Hocus Pocus”ta Bette Midler da çok büyüktü. Hayatımın en büyük zevklerinden biri, çocuklarıma kitap okumak. Çok seviyorum. Büyük oğlum şarkı söylerken sesimden nefret ediyor. Bu yüzden kitap okumak gerçekten eğlenceli. Annem de bana kitap okurdu.
Romantik soygun
“Locked Down”, bir kuyumcuyu soymayı planlayan çiftin hikayesini konu alıyor. Pandemi sırasında yazılıp çekilen romantik komediyi Doug Liman yönetti. Senaryosunda Steven Knight’ın imzası bulunan filmin oyuncu kadrosunda; Ben Stiller, Ben Kingsley, Lucy Boynton, Mindy Kaling ve Chiwetel Ejiofor da yer alıyor. Filmin Türkiye’deki vizyon tarihi ise henüz belli değil.
Paylaş