Paylaş
2002’de “Monster’s Ball” filmindeki rolüyle en iyi kadın oyuncu Oscar’ını kazanan ve bu kategorideki ilk ve tek siyahi aktris olan Halle Berry, yeni filmi “Bruised” ile gündemde. Filmde başrol oynayan Berry, ilk kez yönetmenlik koltuğunda oturuyor. MMA (kafes) dövüşçüsü Jackie Justice karakterini oynayan oyuncu, çekimler sırasında iki kaburgasını kırmasına rağmen filmi dublörsüz tamamladı. Barbaros Tapan, başarılı oyuncuyla görüntülü olarak konuştu ve ilk yönetmenlik deneyiminin nasıl geçtiğini sordu.
◊ Sektörde 30 yıl… Setlerde geçen bunca yıl sonunda yönetmen olarak yapmak istemediğiniz şeyler hakkında neler öğrendiniz? “Bunu yapmayacağım, filmimi farklı yöneteceğim” dediğiniz şeyler neydi?
- Yıllar boyunca anladığım tek şey, en iyi yönetmenlerin son derece işbirlikçi olduğuydu. İyi yönetmenler sette her departmanın başına inandığı, güvendiği, kendine güvenen, ortak vizyona sahip olduğu kişileri işe alır. Çekim süreci başladığında, bu insanların işlerini yapmalarına izin verirler. Her şeye karışan, iyi bir yönetim yapamaz. Diğerleri, çalışan herkesi motive eder. İyi yönetmenler herkesi kapsayan bir set ve ortam yaratır. Evet, günün sonunda yönetmen son sözü söyler ama benim tanık olduğum en zeki yönetmenler her zaman başkalarının fikirlerine açık olan yönetmenlerdi.
Harika bir fikrin nereden geleceğini asla bilemezsiniz. Bu yüzden çekimlere başladığımda güvendiğim insanları işe almaya çok dikkat ettim, işlerini yapmalarına izin verdim ve onlara değer verdim.
◊ Yönettiğiniz ilk filmde aynı zamanda oynuyorsunuz. Bu çok zor bir şey. Set kontrol edilecek, gardıroplara bakacaksınız, kamera, ışık… Sahneyi kurduktan sonra neler oluyordu mesela? Rol için kendiniz prova yaptınız diyelim, sonra yönetmenden oyuncuya geçme süreci nasıl oluyor?
- İki şey benim için çok önemliydi. Birincisi, her şeyin doğru olduğundan emin olmak. Diğer oyuncularla konuşurdum, iyi olduklarından, kafalarının rahat olduğundan emin olup söylemek istedikleri her şeyi dinlerdim. Sonra sahneyi çekerdim. Sette küçük bir meleğim vardı. Adı Denise Woods. Diyalog koçumuzdu. Çekimlere başlamadan önce bana gelirdi ve “Tamam Halle, herkes hazır. Sahnedesin ama oyunculuk yapmıyorsun. Sahneyi yönetiyorsun” ya da “Şimdi aktör ol ve harekete geç” derdi… Sahnede üzerime düşeni yapmalıyım. Rol yapmam gereken sahnelerde yönetmen şapkamı çıkarır ve bir aktör olduğumu, settekilerin oyuncu arkadaşlarım olduğunu hatırlardım. İçinde olduğum sahnede tek düşündüğüm bir oyuncu olarak performansım olurdu. Onun dışında herhangi sorumluluktan kendimi azat etmek zorundaydım.
Bir oyuncu olarak sahnedeki gerçeğim performansım olurdu.
NASIL YAPTIM HÂLÂ BİLMİYORUM
◊ Böyle fiziksel bir rolü hem yönetip hem oynamak zor olmadı mı?
- Nasıl yaptığımı bilmiyorum! O an duyduğum yüksek adrenalinden olsa gerek. Maya Angelou, “İçinizde anlatılmamış bir hikâyeden daha büyük bir ıstırap yoktur” demişti. Ve ben o noktadaydım. Onu vücudumun dışına çıkarmam gerekiyordu, bu filmi yapmak zorundaydım. Devam etmek zorundaydım. Hikâyeyi anlatma isteği enerji verdi, ateşlendim ve hayır denilmesini reddettim. Neredeyse 10 kere seti kapatmak zorunda kalıyorduk. Çünkü bağımsız bir iş yaparken bir gün paranız var, bir gün paranız yok. Çok fazla insan bana güveniyordu ve ben bunun olmasına izin vermedim…
◊ Normalde yönetmen performansı izler, değerlendirir. Sahneyi izler değerlendirir, yeniden çeker ya da çekmez. Siz kendinizi yönetirken nasıl bir yol izlediniz?
- İşler yolunda gittiğinde, eğer çekimlerde çok geride değilsek sahneyi çektikten sonra monitörden izlerdim. Performanstan ihtiyacım olanı aldığımdan emin olmak için sahnenin bütününe, diğer aktörlere ve kendime bakardım. Eğer görünenden tatmin olmadıysam, “Bir kere daha çekeceğiz” derdim. Gerçek şu ki bu düşük bütçeli bir film olduğu için sahnelerin çoğu bir kerede çekildi.
Bazen geri dönüp bakmak önemli bile değildi, çünkü bütçemiz yüzünden olduğu kadarıyla devam etmek zorunda kalıyorduk.
◊ Karakteriniz Jackie Justice hakkında konuşalım. Jackie Justice’in aslında sizin gibi görünmediğini okudum. Jackie Justice olma yolculuğunuzu merak ediyorum?
- Hayır, Jackie Justice bana benzemiyordu. 24-25 yaşında beyaz, İrlandalı Katolik bir kadındı. Senaryoyu okuduğumda hikâye beni çok etkilemişti. Bu yüzden yapımcılarımızı hikâyeyi bana benzeyen biri için yeniden hayal edebileceğime ikna etmem gerekiyordu. Yapımcılarımız, “Evet, karakteri kendin için yeniden hayal edebilirsiniz” dedikleri zaman yazarımız Michelle Rosenfarb ile oturup harika bir süreç geçirdim. Bu, ben filmin yönetmeni olmadan önceydi. O noktada sadece aktristim. Michelle benimle oturdu ve hikâyeyi onunla birlikte yeniden tasarlamama izin verdi.
Senaryo revize edildikten sonra yapımcılara gittim ve “Tamam, hikâyeyi yeniden hayal ettik” dedim ve bana “Tamam şimdi yönetmen bul” dediler.
30 YILDIR SEKTÖRDEYİM SON 3 YILDA GÜCÜME ULAŞTIM
◊ Sektörde ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı yeni kurallar getirildi. Size göre ne kadar yol alındı, daha neler yapılması lazım?
- Birçok farklı alanda denklik ve eşitlik talep etmekten suçluluk duymuyoruz artık. Geçmişte belki de kendimizi yeterince yetkin hissetmiyorduk. Hak ettiğimizi bildiğimiz şeyler için konuşmuyorduk. Siyahi bir kadın olarak, son 2-3 yılda, tüm hayatım boyunca hissettiğimden daha güçlenmiş hissediyorum.. Neredeyse 30 yıldır bu sektörün içindeyim. Son iki veya üç yılda kendi gücüme ulaştım. Yapmak istediklerimi yapabiliyorum, meslektaşlarımla, beyaz erkek meslektaşlarımla aynı haklara ve fırsatlara sahip olmayı isteyebilirim artık. Tartışma için değil, hak ettiğimizi talep etmek için. Bir sesimiz var; duyulması gerekiyor. Yapımcı olarak amacım daha önce hiç anlatılmamış ‘siyah kadın’ hikayeleri anlatmak.
BİZİM HİKAYEMİZİ BEYAZ KADIN VE ERKEKLER ANLATAMAZ
◊ Sektörde oyuncu olarak birçok engeli yıktınız kapıları açtınız. Yönetmenlik yeni bir alan. Bu deneyimden sonra yönetmenlik devam etmek istediğiniz alan diyebilir miyiz?
- Gelecekte ne olacağını bilmek zor ama şunu söylemeliyim. Bizim siyah kadınların hikayelerini anlatmaya devam etmemiz gerektiğini biliyorum. Bizim hikayelerimiz erkekler, beyaz erkekler ve beyaz kadınlar tarafından anlatıldı. Kendi merceğimizden kendi hikayelerimizi anlatmaya devam etmemiz önemli. Bizim hikayelerimiz de sanatın bir parçası olmalı. Bu bizi daha derinden anlamaları için fırsat tanıyor. Umarım yeniden kamera arkasına geçme ve tutku duyduğum başka bir hikâyeyi anlatma fırsatım olur.
Halle Berry, hem yönetip hem başrol oynadığı “Bruised” filminde kafes dövüşçüsünü canlandırıyor...
OFİSİN KORİDORLARINDA DELİ GİBİ KOŞTUM
◊ O noktada mı karar verdiniz yönetmenlik koltuğuna oturmaya?
- Hayır, yönetmen bulmaya çalıştım ve birçok kadınla konuştum çünkü hikâyeyi anlatacak kişinin bir kadın yönetmen olması gerektiğine karar verdim. Ama sorun şuydu ki hikayeyi benim gördüğüm şekilde tasvir edemiyorlardı. Tüm unsurları tam olarak anlayamadılar. Hikâyenin drama kısmını gördüler ama dövüş tarafını anlamadılar ve kaçındılar. Bir gece eve gittim perişan halde “Tanrım, bu hikâyeye bir film yönetmeni bulamıyorum” diye düşündüm. Ardından sevgili arkadaşım Elaine Goldsmith-Thomas “Neden sen yapmıyorsun” dedi. “Ben mi, yapamam, daha önce hiç film yönetmedim” dedim… “Kesinlikle yapabilirsin, bu hikâyeyi biliyorsun, karakterleri biliyorsun. Tek yapman gereken yapabileceğine inanmak” dedi. Sonra bu konu hakkında uzun uzun düşündüm ve kendime “neden yapmayayım” dedim. Yapımcımızla buluştum, daha ağzımdan çıkmadan “evet yönetebilirsin” dedi. Ofisin koridoruna koştum ve ciğerlerimin patlayana kadar “Bir film yöneteceğim” diye bağırdım. En anlamlı anlardan biriydi.
◊ Bu film aracılığıyla ifade etmek istediğiniz birçok konu var. Neler bunlar?
- Nesiller boyu yaşadığımız acılardan bahsetmek gerçekten önemliydi. Bizi büyüten köklerden. Özellikle siyahi toplulukta bazen bunları gömeriz ve acı çekeriz. Suistimallerden, başımıza gelen olaylardan bahsetmiyoruz, üstünü kapatıyoruz. Üstünü kapattıklarımız, hayatımız boyunca yaptığımız ve yapamadığımız her şeyi belirler oysa ki. Jackie’nin ilerlemesini, anne olmasını göstermek önemliydi. Kendisi annesinden anneliği yaşamadığı için, içindeki o şeytanla yüzleşmesi ve süreci başlatması önemliydi.
Paylaş