Paylaş
◊ Sizin için bu filmin anlamı nedir?
- Bu film üç farklı hikâyeyi anlatıyor. Biz bu hikâyelerin birbirine ait olduğunu hissettik. Gerçi yazma şeklimiz çok içgüdüseldi. Daha sonra filmin formu konusunda biraz deneme yapmamız gerekti. Birden fazla hikâyeyi kullanmaya karar verdik. Aklımızdaki fikirlerin bir listesini yaptık ve orijinal olana yakınları seçtik.
Filmde insan davranışlarının karmaşık dünyasını anlatıyoruz. Diğer insanlar üzerindeki kontrol, inanç, sevgi, yoksunluk ve tüm bu davranışların nereye vardığı gibi kavramlar da yer alıyor.
◊ Yazarken, üç hikâyede de aynı isimleri oynatma fikri aklınızda mıydı?
- Pek yoktu aslında. Filmi yaratırken Emma Stone ile çalışmak istediğimi biliyordum. Çünkü Emma ve ben, birlikte çalışmayı seviyoruz. Başlangıçta aynı oyuncuların her hikâyede farklı roller oynaması gibi bir fikrim yoktu. Sanırım Emma’yı sadece son hikâye için aklımda tutuyordum. Ancak üç hikâyede de aynı kişilerin farklı rolleri oynamasının ilginç olacağını düşündüm. Daha sonra Willem Dafoe, Margaret Qualley ve Joe Alwyn gibi birlikte çalışmaktan keyif aldığım insanlarla yeniden bir araya geldim. Jesse Plemons ise uzun zamandır birlikte çalışmak istediğim biriydi. Jesse günümüzde sahip olduğumuz en büyük aktörlerden. Hong Chau ve Mamoudou Athie gibi oyuncuları da keşfettim. Bu da beni heyecanlandırdı.
BU BİR MEYDAN OKUMAYDI
◊ Filmin galası Cannes’da yapıldı. Ben de galadaydım. O gece nasıl geçti?
- Film galaları her zaman heyecanlı olur ama özellikle sinema için büyük bir etkinlik olan Cannes’da bu durum daha zordur. Galalarda hep çok gergin hissediyorum. Orada olmak ve filmi o kadar insanla birlikte izlemek garip geliyor. Ama tabii olumlu tepki aldığınızda bir tür özgürleşme yaşıyorsunuz. Her şeyin ötesinde bir rahatlama duygusu da hissediyorsunuz. Ve filmin bir döngüyü tamamladığını anlıyorsunuz. Artık dünya, filmin keyfini çıkarabilir...
◊ Bu filmde sizi en çok zorlayan noktalar nelerdi?
- Farklı roller canlandıran oyuncuların dengesini bulmak, bunu büyük bir şova dönüştürmeden yapmak ve onların bir hikâyeden diğerine geçerken çok fazla değişmemesini sağlamak zordu. Ama aynı zamanda farklı karakterler olduklarına dair bir his olması da gerekiyordu. Bu bir meydan okumaydı. Karşılaştığımız en heyecan verici zorluklardan biriydi.
Çok fazla set tasarımı ve dekor gerektiren “Sarayın Gözdesi” (The Favorite) ve “Zavallılar” (Poor Things) gibi filmler yaptım. Bu film ise günümüzde geçtiği için dış çekimleri çoktu.
Çok daha basit bir film yapacağımızı düşündük. Ama elbette gerçek dünyanın sürprizlerini beklemiyorduk. Her şey düşündüğümüzden çok daha karmaşık hale geldi. Gerçekten ilginç bir meydan okumaydı.
TUHAF, ÇILGIN VE ÜZÜCÜ BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ
◊ Çok derin ve tartışmalı düşünceleri dönüştürüp ortaya koyuyorsunuz. Bize de noktaları veriyorsunuz ve onları birleştirmemizi istiyorsunuz. Bu hikâyeleri tek başınıza mı kurguluyorsunuz?
- Kendime güvenip güvenmediğimi bilmiyorum ama çevremdeki birçok insana güvenmeye çalışıyorum. Bu nedenle başka insanlarla çalışmayı seviyorum. Kendi başıma hiçbir şey yapmıyorum. Çok içgüdüsel çalışıyorum. Bir şeyleri entelektüelleştirmemek hakkında çok konuşuyoruz.
Senaryolar, birlikte çalıştığım yapımcılar ve oyuncular sayesinde şekilleniyor. Sanırım başlangıçta vizyonuma ve doğru olduğunu düşündüğüm her şeye karşı çok korumacıydım. Ancak yıllar geçtikçe, bana sunabilecekleri farklı şeyleri olan çok sayıda yetenekli insanın olduğunu ve onların beni hiç hayal etmediğim yerlere götürebileceğini öğrendim.
Tabii bunun için de belli bir özgüven seviyesine sahip olmanız gerekiyor. Bence en önemlisi, diğer insanların daha ileri gitmenize yardımcı olmasına izin vermek. Bu nedenle benim tekrar tekrar birlikte çalıştığım birçok insan var.
◊ Tüm filmlerinizde bir şeyler hep yolunda gitmiyor. Bazı filmlerde bu daha da belirgin. Kişisel görüş elbette ama bu atmosferi yaratmak sizi çekiyor gibi geliyor…
- Dünyada bir şeylerin ters gittiğini düşünmüyor musun? Bundan ziyade benim ve diğer insanların çalışmalarının dünyayı yansıttığını düşünüyorum. Biz de bunu en iyi şekilde yapmanın yolunu bulmaya çalışıyoruz. Yaptığınız seçimleri açıklamak gerçekten çok zor. Film yapmak çok kolektif bir durum. Başkaları size ilham verir ve daha ileri götürürler.
Evet, filmler dünyanın bir yansıması. Çoğu zaman da yolunda gitmeyen tuhaf, çılgın ve üzücü bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorum.
FİLM YAPIMCISI
OLMA İSTEĞİ
SAÇMA GELİYOR
Büyürken yönetmen ya da film yapımcısı olma hayaliniz var mıydı?
- Yunanistan’da o dönem “Ben bir film yapımcısı olacağım” dediğinizde kulağa oldukça saçma gelirdi. Çok az sayıda film yapılıyordu. Sanayi yoktu ve finansman karmaşıktı. O yüzden yönetmenlik işine girmeye karar verdim. Film yapımcılığı okuyacağım ama sonunda geçimimi sağlamak için reklamlarda oynayacağım bakış açısıyla bu kararı vermiştim.
Paylaş