Paylaş
◊ Şu anda neredesiniz?
- Neredeyim? Kırklı yaşlarımın ortalarında (gülüyor)… Los Angeles, Kaliforniya’dayım.
◊ Yeteneğiniz ve sanatınızla, bize verdiğiniz performanslarda ruhunuzu verdiniz. Biraz iç sesinizden, iç düşüncelerinizden bahsetmenizi istiyorum. Size nasıl yardımcı oldu ya da oluyor, sizi nasıl yönlendirdi?
- Bu harika bir soru, keşke bu soruyu bana üç hafta önce gönderseydiniz, ben de mantıklı ve doğru bir şekilde nasıl cevaplayacağımı bu süreçte düşünebilseydim…
Gerçekten bilmiyorum. Kendime bunun da geçeceğini hatırlatıyor muyum, evet. Herkes gibi ben de ne kadar çok hayat yaşarsan, o kadar iyi yaşlanırsın diye düşünüyor muyum? Evet…
Bu, başıma gelen iyi şeyler ve kötü şeyler için de geçerli. Ben kendi çapımda ruhani bir insanım. Her gün ince ayar yaptığım ve mükemmelleştirdiğim bir iç pusulam var.
Tanıdığım hiç kimseye, doğru yöne ayarlanmış ve öyle kalabilen bir pusula verilmedi. Maalesef mıknatıs bazen fırlıyor ve yolunuzu bulmak için elinizden geleni yapıyorsunuz.
◊ Korona günlerinden aklınızda kalan en güzel şey nedir?
- Bir trajediydi. COVID aşk hikayem acıklı bir hikaye. Çoğunlukla kendi kendimleydim ve bu sorun değildi. Ama bazen de yalnız kalmakta en çok zorlandığınız an, yalnız kalmanız gereken zamandır. Bu süreçte iyi bir erkek arkadaş ya da partner olabilir miydim bilmiyorum.
Çoğu zaman kendimi ölü gibi hissettiğim ve bir şekilde düşüncelerin arasında kaybolduğum bir dönemdi. Sadece ayaklarımın üzerinde kalmaya çalıştım. Biriyle hikaye alışverişi yapmak ve oturup benimle şikayet etmek isteyen biriyle olmak harika olurdu (gülüyor)… O kişiyi bulsaydım keşke. Ama dinle, eğer birini tanıyorsan, bana yolla, isim ve numara alıyorum (gülüyor).
◊ Son filminiz “The World to Come”da yönetmen Mona Fastvold ile çalıştınız. Kadın yönetmenle çalışmanın farklı olduğunu düşünüyor musunuz?
- Kişiye bağlı. Yönetmenlik o kadar zor bir iş ki, pek çok farklı beceri gerektirir. Filmin, yönetmenle mükemmel bir şekilde eşleşmesi gerekiyor.
“The World to Come”ı yönetmeyi ben düşünüyordum çünkü senaryoyu ben geliştirdim. 7-8 yıl kadar senaryo üzerinde çalıştık, o yüzden ben yönetmek istedim. Hikayeyi gerçekten çok sevdim.
O iki kadından ve aşk hikayelerinden çok etkilendim. Sonra düşündüm ki tam da kadının yönetmesi gereken türden bir filmdi.
Sektörde hâlâ daha az kadın yönetmen var ve bu yüzden herkesin bunu değiştirmek için uğraşması gerekiyor. Benim için bir kadın yönetmenle çalışmak ve bunu gerçeğe dönüştürmek için harika bir fırsattı.
Casey Affleck, yeni filmi “The World to Come”da başrolleri Vanessa Kirby, Christopher Abboth ve Katherine Waterstone ile paylaşıyor. 1850’lerin Amerika’sında geçen ve birçok festivalden ödülle dönen filmin yönetmen koltuğunda Mona Fastvold var.
40 YAŞINDAN SONRA EVLENMEK GEREKİR
◊ Bugünkü kadın ve erkek ilişkisinde eskiye göre ne farklılıklar görüyorsunuz?
- Biliyor musun, bazı günler evliliğin 40 yaşını geçmiş insanlar için yapılması gerektiğini düşünüyorum, çünkü gençken kendin hakkında hiçbir şey bilmiyorsun ya da ben bilmiyordum.
Kendim hakkında bir şey bilmiyordum, başkalarına nasıl davranacağımı, kendime nasıl davranacağımı bilmiyordum. Yaşlandıkça çok şey öğreniyorsun ve muhtemelen en çok öğrendiğin şey de diğer insanlarla nasıl bir ilişki içinde olman gerektiği. Uzun süre evliydim. 16 yıllık bir ilişkim vardı.
Keşke geriye dönebilip farklı şekilde yapabilseydim dediğim 100 milyon şey var. Bahse girerim eski eşim de aynı şeyi söylerdi. Birbirimizi çok sevdik, hâlâ seviyoruz… Çocuklarımız var. Her şey yolunda ama kesinlikle öğrenecek çok şey varmış.
Gelecekte biri benimle evlenmek isterse (gülüyor), sanırım çok daha iyi bir iş çıkarabilirim.
◊ Filmde arkadaşlık çok önemli. Biraz arkadaşlık hakkında konuşalım mı?
- Kesinlikle. Hayatımda arkadaşlarıma ihtiyaç duyduğum ve beni yukarı çektikleri, bir arada tuttukları zamanlar oldu. Yaşlandıkça, ilişkilerin hayatta ne kadar önemli olduğunu ve yürümeyen ilişkileri düzeltmenin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyorum.
Evlisin, boşanıyorsun, bir noktada tekrar gözden geçirmek ve eski yaraları iyileştirip iyileştiremeyeceğini görmek istiyorsun. O kişiyle bir daha evlenmeyeceksin ama bu tür bir düşmanlığı taşımak istemiyorsun ve hayatında gerçekten besleyici ilişkiler olmasını istiyorsun.
En azından ben istiyorum. Kendin nasıl bir arkadaş istiyorsan, sen de öyle arkadaş olmalısın. Bazen arkadaş olmak, arkadaş edinmenin en iyi yoludur. İyi bir arkadaş olmaktan çok şey elde edebiliriz. Başka birinin tamamen özverili bir şekilde yanında olmak, kendi içsel yaşamınız için çok şey yapar.
Casey Affleck, Lucas Hedges’in de rol aldığı “Manchester by the Sea” filmiyle en iyi erkek oyuncu Oscar’ını kazanmıştı. 2007 yılında rol aldığı “The Assassination of Jesse James” filmiyle de en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ına aday gösterilmişti.
BÜYÜYÜNCE ÖĞRETMEN OLACAĞIMI SANIYORDUM
◊ Bir günlük gazeteci olmanıza izin verilseydi hangi konuyu yazmak isterdiniz?
- Annem öğretmendi, onun sınıflarında ve tabii ki kendi sınıfımda çok zaman geçirdim ve büyürken uzun yıllar öğretmen olacağımı düşündüm. Toplumumuzdaki sorunların tümüne bakıyorum ve eğitimle bağlantısı olmayan tek bir sorun bile yok. Muhtemelen bunun hakkında yazardım.
◊ Eğitim konusunu biraz açalım mı?
- Eğitimde dünyada 27’nci sıradayız… Yani çok iyi değiliz. Olmamız gerektiği kadar iyi değiliz. Bu kadar kaynağa sahip bir ülke için eğitim sistemimize daha fazla kaynak ayırmamız gerekiyor. Çocuklarım devlet okuluna gidiyor. Ben de devlet okuluna gittim.
Okulun yarısı, Haiti’den gelen öğrencilerle dolu olan bir devlet okuluna giderek büyüdüm. Öğretmenlere karşı büyük bir sevgim var, annem öğretmendi, bir noktada ben de öğretmen olmak istedim. Sevdiğim öğretmenlerim gerçekten beni çok etkiledi ve şekillendirdi. Bunu diğer çocuklar için istiyorum.
Şu anda karşı karşıya olduğumuz sorunların çoğu eğitime bağlı. Eğitimin kısa yolu yok. Eğitimi eksik bırakamazsınız.
Eğitimsiz, gelişen bir toplum elde edeceğinizi bekleyemezsiniz. Bitkilerinizi sulamazsanız onların büyüyüp güzel ve güçlü olmalarını bekleyemezsiniz, bu bir gerçek.
AKLINA NE GELİYORSA, İÇİNDE NE VARSA ONU SERBEST BIRAK
◊ Yazıyorsunuz, yönetiyorsunuz, oynuyorsunuz ve yapımcısınız… Mücadele edip, yapmak istediğiniz sonraki şey nedir? Var mı kafanızda bir plan?
- Bu çok büyük bir soru. Şu anda seninle, harika dağınık bir kütüphanede oturuyor olsaydım, bunun hakkında uzun uzun konuşabilirdik. Emin değilim. Sanırım herkest,e bu hayat nasıl benim hayatım oldu, zamanla ne yapmak istiyorum diye merak ettiği bir parça var. İçimde beni çağıran bir şey var ve bunun ne olduğunu bilmiyorum. İlgilendiğim bazı şeyler var. Bunun kendimi farklı bir şekilde ifade etme isteğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Önümde net bir yol yok ama ilerlemeye devam edersem kendime güveniyorum.
Doğru hissettiren bir yol bulacağım mutlaka... Yapmamayı öğrendiğim tek şey susmak. Kendi adına konuşmak zorundasın, çok fazla endişelenmeden kendini ifade etmek zorundasın. Aklınıza ne geliyorsa, içinizde ne varsa, onu serbest bırakın. Sonra onun ne olduğunu anlayacaksınız. Öylece midenizde otururken kalmak daha zor.
Paylaş