Paylaş
◊ Oyunculukla başladığınız kariyer yolculuğunuza senaristlik ve yönetmenliği de eklediniz...
- Karşıma hep beklenmeyen farklı işler ve fırsatlar çıktı. Bunlar çok heyecan verici şeyler. Sürprizlerden hoşlanmadığımı düşünüyorum ama beklenmedik şeyler gerçekten harika hissettiriyor.
◊ Kariyerinizin hangi noktasında yönetmenlik yapmaya karar verdiniz?
- Aslında hep yönetmenlik yapmak istiyordum, bu konuda birlikte çalıştığım farklı film yapımcılarıyla konuştuğumu hatırlıyorum. Ancak hayallerimiz biz istediğimiz zaman değil, gerçekleşmesi gerektiğinde oluyor. Yönetmenliğini üstlendiğim “City of Ghosts” da hayallerimin gerçekleşmesi için doğru zamandı.
JAMES CAAN HARİKA BİR AKTÖRDÜ
◊ ‘Yaşam boyu başarı ödülü’ne layık görüldüğünüz Locarno Film Festivali’nde “City of Ghosts” da gösterildi. Festivalde filminizi izlerken neler hissettiniz?
- Son derece gurur duyduğum bir filmdi, çekimlerine dair çok güzel anılarım var. Bu filmi burada sunabilmek harikaydı... Ve tabii ödülün kendisi... Çok onur duydum, gerçekten bu yaşadığım şeyler harikaydı.
◊ “City of Ghosts” filminde yakın zamanda aramızdan ayrılan usta aktör James Caan ile de çalıştınız... Onun için neler söyleyeceksiniz?
- James Caan’ı duymak çok üzücüydü. Filmimde rol almayı kabul ettiğinde, gerçekten heyecanlandım çünkü büyük bir James Caan hayranıydım, bence herkes öyleydi. O harika bir aktördü. Harika bir mizah anlayışı vardı, filmde de çok güldük. Etrafında olmak zevkti.
BANA ALAYCI BİR ŞEKİLDE ‘TAMAM MARLON’ DERDİ
◊ New York yakınlarında doğup büyüdünüz. Diğer Hollywood yıldızları gibi Los Angeles’a taşınmayı düşünmüyor musunuz?
- Öncelikle New York’ta yaşıyorum, Roma’da da çok zaman geçiriyorum. Ama Kaliforniya’ya taşınmaya gelince, çok uzun süreler boyunca orada yaşadım ama kendimi her zaman daha doğuda daha rahat hissettim. New York’taki dünyam bana daha çok ilham veriyor.
◊ İlk kez 14 yaşındayken “Over the Edge” adlı filmde rol aldınız... O zamanlar aktör olma hayaliniz var mıydı?
- 14 yaşındaydım ve profesyonel bir oyuncu değildim. Ailem de şov dünyasında değildi ve o filmde yer almamın sebebi, bu konuda heyecan duyduğum içindi. Ve sinema sektörü benim için her zaman ilgi çekici oldu. En başından beri, başka bir şey yapacağımı asla sorgulamadım. Bunun benim geleceğim olacağını ve film çekeceğimi biliyordum.
◊ “Over the Edge” filminin yönetmeni Jonathan Kaplan’ın o yıllarda sizi Marlon Brando’yu benzetmesinden hoşlanmadığınız söylendi..
- Hayır, aslında bunun hikâyesi çok komik. Jonathan Kaplan gerçekten eşsiz bir yönetmendi. Çok sert, renkli bir kişiliğe sahipti. Beni filme gerçekten sevdiği için aldı.
Çünkü doğaçlama yapardım, çok vahşiydim. Yani, eğer gerçekten sahne gereği bir şey kırılacaksa, gerçekten kırmak istedim. O da, bana alaycı bir şekilde “Tamam, Marlon” derdi. Çünkü aktör olarak geçmişim yoktu, ama her zaman bunun bir metot oyuncusu gibi gerçek olmasını istedim. Ama o insanlarla çalışmak gerçekten çok iyi bir deneyimdi.
Başka Dennis Hopper yok ve asla olmayacak
◊ “Baba” üçlemesinin yönetmeni olarak tanınan Francis Ford Coppola ile “The Outsiders” ve “Rumble Fish” adlı filmlerde birlikte çalıştınız. Coppola ile çalışmak nasıl bir tecrübeydi?
- Çok fazla enerjisi vardı ve sanırım Francis’le çalışma deneyiminden çok şey aldım. Kesinlikle çok yenilikçi, çok yaratıcı. O harika bir adam, harika bir yönetmen.
◊ “Rumble Fish”te ünlü aktör Dennis Hopper’le rol aldınız... Onun hakkında neler söyleyeceksiniz?
- Dennis harikaydı. Yani, Dennis Hopper hakkında ne söyleyebiliriz? Demek istediğim, o gerçek bir sinema ikonu. Avrupa’da da çok çalıştı ve harika bir fotoğrafçıydı, bir sanat koleksiyoncusuydu. Ama en önemlisi, uzun yıllara ve birçok film yapımı dönemine yayılan kariyeriydi. Onun ve Francis’in çok ilginç bir ilişkisi vardı, zaman zaman. Dennis çok inatçı olabilirdi. Ne yazık ki, çok erken kaybettik ama mirası devam ediyor. Başka Dennis Hopper yok ve asla olmayacak.
Bu ödülü kazanmaktan onur duyuyorum
◊ Özgürlük sizin için ne anlama geliyor?
- Özgürlük, sanırım kuralları biraz çiğnemek. Bazen kurallar çiğnenmek içindir ama bunu yaparken de kurallar olmalıdır. Örneğin, doğaçlamada belirli kurallar vardır. Siz istediğinizi söyleyin, karşıdaki kişi ne isterse öyle yapsın diye bir şey yoktur. Biraz uyum olmalı, bu konuda birlikte çalışmanız lazım. Özgürlük de öyle... Özgürlükte işbirliğine ihtiyacın var, özellikle film yapımında.
◊ Peki gelecekte kariyerine nasıl yön vereceksiniz, aldığınız ‘bir ömür başarı ödülü’nden sonra üzerinde baskı hissediyor musunuz?
- Biliyor musun, hâlâ tadını çıkarabiliyorken yaşamak güzel. Kariyerime 1978’de başladım, 14 yaşındaydım. Yani, benden çok önce başlayan ve Başarı Ödülü’ne layık birçok oyuncu var. Bu yüzden, her şeyden önce, bu ödülü kazanmaktan büyük onur duyuyorum, çünkü bu harika bir festival. Bu yüzden, onu aldığım için çok mutluyum.
Paylaş