Bir insanın adı yaptığı işe bu kadar mı denk düşer: Özlem Seller.
Dikkatinizi ‘Seller’ kısmına çekmek isterim. Gerçi ‘Mr. and Mrs. Brown go to the seeside’ düzeyinde İngilizce bilgisi gerektiriyor ama denk düşmüş işte. Hamiyet Yüceses, Sami Hazinses ve İbrahim Tatlıses’ten sonra -ki sonuncusu orijinal soyadı değildir, kendisi isim tashihi yaptırmıştır- şimdi bir de Özlem Seller var. Seller İngilizce’de satıcı anlamına geliyor. Özlem Seller’in işi de satıcılık ve soyadı tamamen orijinal. Kendisi bir süre önce bankacılığı bırakıp, satıcılık sektörüne geçmiş. Şimdi bankacı arkadaşları işsiz güçsüz ortada kalmışken, kendisi ‘Alaturka Satış Stratejileri’ adlı kitabın sahibi.
Satıcı olmaya karar verdikten sonra işini iyi yapmak için sektör hakkındaki tüm kitapları okumuş, seminerlere katılmış. Bakmış hep bir şeyler eksik kalıyor, öğrendiklerini uygulamaya geçiremiyor. Kendi beceriksizliğinden de değil, herkes aynı durumda. Eksik kalanın Türk olmakla ilgili genetik bir sorun olduğunu fark edip bu kitabı yazmış.
Kitap benim için bir cevher tabii. Hemen okuyup bitirdim. Keşke ille de esprili olacağım diye inat etmeseymiş Özlem Seller. Bir de aynı sayfada dört kere beş kere ‘yurdum insanı’ tamlamasını okumak fazla geliyor.
Kitapta ‘Satıcıların Satış Sırasında Yaptıkları Oyunlar’ diye bir bölüm var. Gayet faydalı. Tamamını buraya alamam ama duyunca oyuna gelmek üzere olduğunuzu bilmeniz gereken anahtar cümleleri sıralayabilirim. Örneğin ‘Zam gelecek abi’ cümlesi müşteride kaybetme korkusu yaratmak için söyleniyor. ‘Seneye bu modeller moda olacak’ da gaz vermeye yönelik bir taktik. ‘Şimdi namazdan geldim, yalan mı söyleyeceğim’ kitaba göre ehli müslim oyunu. Bu gruba ‘Allah Allah! Aptesli aptesli yalan mı söyleyeceğim’ de giriyor. Sonra müşteriyi oldu bittiye getiren ‘Siz işinizi görün. Fiyat kolay hallederiz’ var. ‘Az kaldı, hepsini vereyim mi? Ucuz zaten’ dendiğinde de dikkatli olun. Bakın satıcılar ‘Abi ya! Yok, demin bitti. Keşke bir saat önce gelseydin’ derken bile bize oyun oynuyorlarmış. Mağazada satılmayan bir mala yok dememek için böyle söylenirmiş. Son olarak gayet tanıdık olan ‘Daha ucuza bulursanız haber verin, ben de oradan alayım’ cümlesi var ki insanı çıldırtır. Bu da benden daha iyi mi bileceksin oyunu imiş.
Kitapta müşterinin satıcıya oynadığı oyunlar bölümü de var ama bahsetmiyorum, siz bilirsiniz zaten neler yaptığınızı.
FERİŞTAH YENGE, SALDIRAY ABİ
Meğer satıcıların da bir meslek argosu varmış sevgili okurlar. Bakın huyuna suyuna göre müşterilerin arkasından neler söylüyorlar:
Dansöz müşteri: Alacağını söyleyen fakat diğer satıcıları birbirine düşürmeye çalışan müşteri.
Dingil müşteri: Dürüst olmayan, her türlü suiistimali yapan müşteri.
Feriştah Yenge’ye çarpmak: Erkek satıcıya asılan kadın müşteri.
Keçiye rastlamak: Sabit fikirli, inatçı, dediğim dedik müşteri.
Kek adam: Birisinden görmüş, hemen satın almaya çalışan müşteri.
Kusmak: Müşterinin satıcıyı canından bezdirmesi.
Makas atmak: Başkasının müşterisini elinden almak.
Saldıray Abi ile karşılaşmak: Feriştah Yenge’nin erkek versiyonu.