Öyle doğumgününde pastanın üzerindeki mumları üfleyince, birden bire olmuyor. Hatta bir süre anlamıyorsun, yavaş yavaş hayatına girmeye başlıyor 35 yaş. Tüm şürekasıyla hayatını istila ettiğini anlayana kadar bazen bir iki yıl geçiyor. Sonra bir bakıyorsun, 35’i geçmişsin
+ Sabah uyandığında yüzündeki yastık izi işe gidene kadar kaybolmuyorsa + Yol gözünde büyüyor diye ayağına kadar gelen U2’nun konserine gitmekten vazgeçiyorsan + Kredi kartı ekstresindeki harcamalar pastasında eğlence yüzdesi giderek azalıyor, sağlık yüzdesi giderek artıyorsa + Kendini eskisine göre daha korkak buluyorsan + Küçük konforlar vazgeçilmez olduysa + Bir ev sahibi olma fikri eskisi kadar yabancı gelmiyorsa + Annenin ya da babanın kopyası olduğunu fark ediyorsan + Aynı kiloda kalmak için giderek daha fazla hareket etmen, daha az yemen gerekiyorsa + Gençleri küçümsemeye başladığını fark ettiysen + Yaşınla ilgili okuduğun sağlık makalelerinin yüzde 90’ı riskli hamilelikler hakkındaysa + Günlük teknolojideki en basit gelişmeler bile kuantum fiziği gibi gelmeye başladıysa + ‘Bizim zamanımızda’ diye başlayan cümleler kurmaya başladıysan + Seksenli yıllara dair yaptığın esprileri giderek daha az insan anlıyor ve gülüyorsa + Eskiden kızdığın şeylere gülüyor, gülüp geçtiğin şeylere kızıyorsan + İmitasyon ve plastik yerine artık gerçek mücevher takmak istiyorsan + Gardırobunda moda olan şeyler azalıp klasik parçalar çoğaldıysa + Evinle, toprakla ve bitkiler alemiyle ilgilenmek; sabaha kadar eğlenmekten daha cazip gelmeye başladıysa + 10 yıl önce bir anlam ifade etmeyen filmleri şimdi seyrettiğinde yumruk yemiş gibi oluyorsan + Evden çıkmadan önce havayı kontrol etmeyi alışkanlık haline getirdiysen ve bir tek bulut görünce bile ‘ne olur ne olmaz’ deyip yanına şemsiye alıyorsan + Arkadaş kalabalığının yerini daha az sayıdaki dostlar aldıysa + Gece dışarı çıkmak dediğin şey, dostlarla akşam yemeği ve belki bir konser haline geldiyse + Facebook’a çocuğunun fotoğraflarını yükleyen arkadaş sayısı, Mikonos’ta çılgın tatil fotoğrafı yükleyenlerden fazlaysa + Bütün yazı düğün ve doğum ziyaretlerine ayırdıysan + Artık mini etek giymemen gerektiğini söyleyenler varsa + Bir arkadaşın ölümü ne demektir artık biliyorsan + Evdeki ecza dolabında vitamin ve mineral hapları çoğaldıysa + Jinekoloğun ilk mamografi zamanının geldiğini söylediyse + Sırf ertesi sabah çekeceğin baş ağrısı yüzünden gece ayarında içmeye başladıysan + Kalabalıklara girme fikri korkutucu geldiği için pazar gününü evde ya da ıssız yerlerde geçiriyorsan
35 yaşı geride bırakmak ne demek biliyorsun demektir...
Mutluluğun haritasını çiziyorlar
Mutluluğu arıyorsunuz değil mi? Her taşın altına baktınız, yok. Arada bir yakalar gibi oluyorsunuz, hemen kaçıp gidiyor. Oysa siz hep yanınızda kalsın istiyorsunuz. O zaman hemen bir iPhone alacaksınız. Her şeyin olduğu gibi mutluluğun adresi iPhone’da. Bir tane edinecek ve bir uygulama yükleyeceksiniz.
RUH HALLERİ TABLOSU
London School of Economics (Londra Ekonomi Üniversitesi)’nin coğrafya ve çevre bölümünden iki araştırmacı, bir iPhone uygulaması geliştirmişler. Bu sayede mutluluğun haritasını çıkarmayı deniyorlar. Proje herkese açık, siz de katılabilirsiniz. George MacKerron ve Susana Mourato’nun amacı, ne tür çevresel faktörlerin insanları mutlu ettiğini bulmak. Öncelikleri İngiltere tabii ama Türkiye’den katılacaklara da, hayır demiyorlar. Uygulamayı telefona yüklüyorsunuz. Gün içinde rastgele zamanlarda bipleyerek, o anda mutlu olup olmadığınızı, nerede bulunduğunuzu, yanınızda kimin olduğunu, tam olarak ne yaptığınızı soruyor. Eğer dışarıdaysanız, bir fotoğraf çekmenizi rica ediyor. Sizin cevaplarınız ve fotoğraflarınız siteye yükleniyor, yerler Google Map üzerine işleniyor. Böylece mutluluk veren çevresel koşulların bir haritası çıkarılıyor. Aranan kriterler arasında hava kirliliği, gürültü, yeşil alan miktarı, hava durumu gibi şeyler var. Ortamdaki gürültü düzeyi, telefonun mikrofonu aracılığıyla ölçülüyor. Projede gönüllü olarak yer alanlar, kişisel tablolardan kendi ruh hallerini takip edebiliyorlar.
Dünyanın resmen cinsiyetsiz ilk insanı için yeni işaret sıfatları icad edildi
Biz nüfus cüzdanındaki din hanesini tartışırken, İskoç asıllı Avustralyalı Norrie, kimliğinden cinsiyet hanesini sildirdi. Norrie May-Welby böylece dünyanın resmen cinsiyetsiz ilk insanı oldu. Norrie, 1961’de İskoçya’da erkek olarak doğdu. Yedi yaşında Avustralya’ya taşındı. Kendi erkek gibi hissetmediğinden, 1989’da ameliyatla kadın oldu. Ama kendini kadın gibi de hissetmiyordu. Ne yazık ki bunu ameliyattan sonra anladı. Doktorlar geçtiğimiz yıl, Norrie’nin cinsiyetsiz olduğu sonucuna vardı. Yani o, ne kadındı ne de erkek. Kendini psikolojik olarak hiçbir cinsiyete ait hissetmiyordu. Hormonları da ne kadın bedenindeki gibi çalışıyordu, ne de erkek... Üstelik cinsel organı da yoktu. Kadın veya erkek olarak “damgalanmak” istemeyen Norrie, kimliğinden cinsiyet hanesini sildirdi. Türkçe’de “o” işaret sıfatı cinsiyetsizdir. Ne kadını ne de erkeği refere eder. Oysa Fransızca, Almanca, İngilizce, İtalyanca gibi yabancı dillerde, kadın ve erkek için ayrı ayrı işaret sıfatları vardır. Eh, Norrie’nin durumu bu diller için sorun teşkil ediyor. Sayesinde İngilezce’de artık yeni iki kelime var: Zie ve hir. Zie, he ve she yerine kullanılacak. Hir ise onun anlamına gelen her ya da his yerine.