Ve gereği düşünüldü...

BAYRAKLI Adliyesi’nde dokuz gün. Yani sekiz mesai saatiyle çarpınca 72 saat...

Haberin Devamı

Cezaevlerinden tutuklular mavi ve minicik kafesli araçlarıyla gitti, geldi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, başkanı dahil 100 bürokratıyla adeta adliyeye taşındı, durdu.
Büyükşehir’in yanında olan milletvekilleri, CHP’liler, İzmirliler, ilçe belediye başkanları nöbeti hiç bırakmadı. Kalabalık bir arttı, bir azaldı.
Avukatlar, adliye çalışanları, gazeteciler fazla mesai yaptı. Ev, iş, adliye arasında mekik dokudu.
Ve karar günü! Duruşma salonuna sızan, “İzmir Aziz’dir Aziz kalacak” sloganları eşliğinde yapılan avukat savunmaları, kayıtlara yazıldı.
Söylenen tüm ayrıntıları geçiyorum.
18.00’de tamamlanan duruşmada, mahkeme başkanının 19.00’da tutuklularla ilgili açıklayacağını söylediği karar anını bekliyoruz.
18.45’te, 200 civarı insan yığılmışız kapıya.
Kocaman kapının üzerindeki ‘8. Ağır Ceza Mahkemesi’ yazısına takılıyor gözlerim. Başımı çevirip; arkamdaki kalabalığa, insanların gözlerine bakmaya çalışıyorum.
Gazetecilerin derdi, baskıya, yayına haberi yetiştirmek.
Oradaki görevlilerin de, belki de bir an önce evlerine ulaşmak.
Tutuklu yakınlarının ise, bir an önce sevdiklerine kavuşmak.
O büyük kapı sanki arada bir sınır gibi duruyor.
Önümdeki yaşlı teyze ellerini açmış, “Ya Rabbim, inşallah hepimiz bu kapıdan sevinip çıkalım” diye dua ediyor.
Onun önünde ise Genel Sekreter Pervin Şenel Genç’in, operasyonlar kapsamında bir süre cezaevinde kalan kardeşi Nagehan Genç var. Yerinde duramıyor, gözleri bir doluyor, bir boşalıyor.
Yanına, küçük bebeğinden ayrı kalmasıyla gündeme gelen, birlikte tahliye oldukları Serpil Keskin’i çağırıyor. Birbirlerine destek oluyorlar. Herkesin dudakları belli ki dua mırıldanıyor. Kime kulak kabartsanız, herkes eli yüreğinde, tahliye bekliyor.
CHP Milletvekili Hülya Güven, heyecanlarını bastırmaya çalışıyor, Keskin’e bebeğini soruyor.
Ve biz öylece sıkış tepiş, çarpan yürekler, titreyen eller, ayaklar arasında bir buçuk saat bekleşiyoruz.
Derken 20.05’te kapı birden açılıyor. Kalabalığın yarısı içeri girebiliyor. Yarısı daha dışarıdayken mahkeme başkanı, “Gereği düşünüldü. Herkes ayağa kalksın” diyor.
Tutukluların etrafı kalabalık, jandarmayla çevrilmiş. Yüzlerini göremiyorum. Başkan, önündeki kağıdı okuyor okuyor...
İki tahliyeyi söylediğinde atılan sevinç çığlıkları, diğerlerinin tutukluluğunun devamının açıklanmasıyla, yerini hüzün ve kargaşaya bırakıyor.
Mahkeme heyeti, kapıyı kapayıp çıkıyor.
Sıralara vuranlar, bağıranlar, bayılanlar, yerine çöküp kalan avukatlar... Tutuklular şaşkın, çevrelerine bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırken, jandarmalar hepsini hızlıca çıkarıyor. Arkalarından bir genç kızın, “Baba, götürmeyin babamı” çığlığı salonda yankılanıyor.
Salon darmadağın. Az önce, “Seni az sonra buradan alıp gideceğiz” diyenler çöküp kalmış.
Salondan çıkıp uzaklaşırken, kapı önünde az önce dua eden teyzeyi görüyorum... Ağlayarak çıkıyor kapıdan.
Kapı önünde kalabalığın arasında, belli ki gözyaşlarını zor tutan, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu konuşuyor. Öğreniyorum ki; Türkegül Hanım’la tahliye olanları karşılamak için kimin hangi cezaevine gideceğini bile bölüşmüşler aralarında...
Şimdi yine 5 Temmuz’u ve muhtemelen yapılacak itirazları beklemek kalıyor. Daha önce de söylediğim gibi, bu dava daha çok konuşulacağa benziyor.


 

Yazarın Tüm Yazıları