Siyasetçiler değil, İzmirliler proje yapıyor

PROF. Dr. İlhan Tekeli, 1937 İzmir doğumlu. İTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu. Yüksek lisansını ODTÜ’de şehir plancılığı ve Pennsylvania’da bölge bilimi üzerine yapmış. 1970’den bu yana ODTÜ Şehir ve Bölge Planlamacılığı Bölümü’nde öğretim üyesi. Yurtdışındaki çeşitli üniversitelerde konuk profesör olarak ders veren Tekeli, birçok belediye ve kuruluşta danışma kurulu üyeliği yaptı. Bu kurumlardan biri de İzmir Büyükşehir Belediyesi...

Haberin Devamı

Prof. Tekeli, Tarih Vakfı ile Yerel Yönetim ve Demokrasi İçin Dünya Akademisi’nin kurucusu. Tekeli’yle mimarlarından biri olduğu Körfez Tasarım Projesi’ni konuşmak üzere ODTÜ’de buluştuk. Büyükşehir’in, Türkiye’de bir ilke imza atarak 40 kilometrelik sahil şeridini baştan sona tasarladığı proje, konusunda uzman kadro tarafından hazırlandı. Her iskelenin bir sahneye dönüşeceği proje kapsamında kent terasları, deniz balkonları, yüzer platformlar, kent kumsalı gibi uygulamalar hayata geçirilecek. Prof. Tekeli, çok konuşulan projenin İzmir’i nasıl değiştireceğini anlatırken adeta şehircilik dersi de verdi.
Çalıştayda ortaya çıktı
 Körfez Tasarım Projesi son zamanların en dikkat çeken çalışması oldu. En önemli özelliği nedir?
- Farklı bakımlardan iddiası var. Bunlardan biri, İzmir’e, Türkiye’ye yakışan bir belediyecilik anlayışının yansıması. Bizde genellikle siyasetçiler kentlilere proje yapıyorlar. Halbuki burada öyle değil. Burada İzmirliler İzmir’e proje yapıyor.
 Bu düşüncenin çıkış noktası ne oldu?
- Kültür ve Sanat Çalıştayı’nda ortaya çıktı. Orada bir vizyon gelişti; tasarım ve yenilik kenti İzmir’i yaratmak... İzmir’in dışa açılımını Akdeniz üzerinden geliştirmek... Üçüncüsü de yönetişim. Yani yönetim değil, halkla birlikte geliştirme kavramı. Ben oradan itibaren bu çalışmanın içindeyim. 
Bu vizyonu nasıl geliştirmeyi planladınız?
- Hayata geçirmek için bir ara kurum yaratılsın denildi. Bu kurumun İzmir Akdeniz Akademisi olmasına karar verildi. Belediyenin içinde kuruluyor. Sonra daha da gelişecek. Bu dinamik kurumun ilk esnada ele alacağı, öncelik verdiği üç konu olsun diye düşünüldü. Kente yeni bir vizyon getirdiğiniz zaman o vizyon böyle havada yüzemez onun bir tarihsel derinliğinin kurulması gerekir. İzmir’in de bir Akdeniz kenti olarak bu vizyonla paralel giden bir tarihinin oluşturulması gerekiyor. Bunun için de araştırmalar, uluslararası toplantılar yapılacak ve İzmir’in vizyonu derinleştirilecek.
2.5 yıldır çalışılıyor
 Daha önce de İzmir’in vizyonu belirlenmişti...
- Ama o çalışmalar genellikle “Şu sektör gelişsin, bu gelişsin” diyen çalışmalardı. Bunlar İzmir büyüklüğünde bir kent için küçük vizyonlar. İzmir 3.5 milyon nüfusuyla dünyanın ilk 130 kenti arasında bir yerde. Bu kadar büyük kentler tek sektörle olamaz. Hepsi güçlü olmalıdır ki, birbirinin desteğini sağladığı bir atılım yapabilsin. “Dışsal ekonomi” denilen şeyleri sağlayabilsin. Bu bakımdan “tasarım ve yenilik kenti” demek bütün sektörleri kapsayan ve her sektördeki katma değeri yükselten bir vizyon. İzmir Büyükşehir de böyle bir görev edindi. Birinci amacı elindeki kaynakları en iyi şekilde kullanmak. Bunun için de son günlerde konuşulan Körfez Tasarım Projesi gelişti.
 Çok uzun bir süre çalışıldı üzerinde... Neler yaptınız?
- 2-2.5 senedir çalışılıyor üzerinde. Hemen olabilecek bir şey değil. İzmir’in farklılığı konusunda bir seminer yapıldı. Orada iki özellik ortaya çıktı. Biri İzmir’de yaşam diğer kentlerimizden farklı olarak sakin, gerilimsiz... Eğer siz bir tasarım kenti olacaksanız bu en önemli kaynak. Çünkü dünyada da kaynaklar gösteriyor ki, para önemlidir ama yaşam kalitesi daha önemlidir. İzmir’in de bu özelliğinin, eğer tasarım kenti olarak atılım yapılacaksa tahrip edilmemesi ve korunması gerekir.
Öyle bir risk mü gördünüz?
- İzmir’de şöyle bir hava yaratılmıştı: “Aman İzmir ölüyor, batıyor. Haydi acele, şu projeyi yapalım.” Bunun İzmir’i tahrip edebileceğini düşünüyoruz. Onun için yaşam kalitesi üstünden ve bu tasarım kenti özelliğini kaybetmeden geliştirecek bir şey yapalım dedik.
100 kişilik ekip var
 O zaman da deniz mi ön plana çıktı?
- Bu açıdan baktığınızda İzmir’in yaşam kalitesinde en önemli katkının, İzmirlinin denizle ilişkisi ve yaşamını eve hapis olarak değil, ev dışında geçirmesi olduğu çıktı. Son yıllarda Türkiye’de bir kentsel dönüşüm söylemi var. Kentsel dönüşüm elbette olması gereken bir şey ama bizdeki projelerin her birinin altında bir rant güdüsü vardır. Halbuki bizim geliştirdiğimiz bu projenin içinde yok. Yaşam kalitesini artırma güdüsü var. Bu yaşam kalitesini artırma güdüsüne de yol gösteren piyasa işaretleri değil, tasarımcının yaratıcılıkları. Bu nitelikleriyle, dayandığı çıkış noktası hedefleri ve geliştirilmesinin katılımcı olması biçimiyle çok iddialı bir proje.
 Kollektif bir çalışma oluşu da bir iddia değil mi?
- Tasarımcı da bir tek isim değil. 100 civarı kişi çalışıyor. Kollektif bir tasarım. Genellikle tasarımcılar bunu pek sevmezler. Ama burada şevkle çalışıyorlar. Çünkü bunun felsefesi farklı. Biz tercih olarak “Kollektif, İzmirlinin projesidir” denmesini istiyoruz. Benim ismimi yazmalarını da sevmiyorum. Çünkü projenin iddiası o değil. Buradaki mesele tasarımcı değil, tasarımın süreci... O sürecin getirdiği yaratıcılık ve İzmir’e kazandırdıkları.
Deniz sosyalleştirir
 İzmirlinin zaten denizle ilişkisi var. Bu proje yeni ne getirecek, bu ilişkiyi nasıl derinleştirecek?
- Denizi şöyle mavi olarak gördüğünüzde stres azalır, gider ama denizle ilişki yalnız bundan ibaret değildir. Deniz üstünde gidilip gelinebilen bir yerdir. A noktasından alır sizi B noktasına götürür. Ama bu otobüsle gitmeye benzemez, metroyla gitmeye de benzemez. Sosyalleşirsiniz, o arada da gideceğiniz yere varırsınız. Çayınızı içersiniz, insanlarla konuşursunuz... Hayatın biriken stresinden kurtulup yenilenmiş olarak inersiniz. Demek ki, üzerini bir ulaşım mekanı olarak olabildiğince çok kullanmamız gerekir. Altını değil. Hükümetin de projeleri var. 
Tüpgeçit?
- Evet, denizin altına sokup tünelle ulaştırmak. Peki, o zaman denizle ne ilişkisi kalır ki insanın? O karanlığa adamı soktuktan sonra stresini çoğaltırsınız. Mümkün olduğu kadar hızlı bir araç olsun ama buradaki problem yalnız taşıma problemi değil.
Denizin üstü çöl gibi
 Körfezi eski günlerine kavuşturmak mı amaçlanıyor?
- Tarihinde de var, ben de çocukluğumda kıyıdan denize girerek yüzmeyi öğrendim. Yapılan arıtma tesisleri dolayısıyla artık yüzülebilecek durumda olduğu anlaşılıyor. Bu projenin bir parçası olarak 2-3 yerde plaj öneriliyor. Bugün İzmir’den çekilen bir resme bakın. Denizin üstü çöl gibi. Ne tekne var ne yelkenli... Yazık. Körfeze baktığımız zaman dünyada bir yerleşme olabilecek çok nadir bir yer. Çok derin bir körfez ve karşılıklı 5-6 kilometre mesafeden birbirinin ışığını gören, karşılıklı perspektifler veren ilginç bir şehir ortamı. Paleolitik dönemde üstünde küçük küçük balıkçı köyleri varmış. 19. Yüzyıl’da iki tarafta Konak-Karşıyaka ikilemi oluşmuş. Bugün nüfus 3.5 milyona gelince bir amfi gibi dolmuş. Bir anlamda iç körfez, bir amfitiyatronun sahnesi gibi. Buranın bir gösteri mekanı gibi örgütlenmesi birinci proje. 
Tüm bunlar olacak sorusu da geliyor akla?
- Parasal yükü çok fazla değil. Belediyenin elinde de bunu yapabilecek güç var. Bir kısmı tamamen belediyenin karar alıp yapacağı şeyler. Bazıları için bir yerlerden müsaade almak gerekiyor.
 İzmir izinler ve ihaleler konusunda hep bir yerlere takılan bir kent... Siz umutlu musunuz?
- Umutluyum. Çünkü halkın projesi. Başka bir niteliği de yapılıp biten bir proje değil. Geliştirilecek bir proje.

Haberin Devamı

Uçan yol ve limana AVM İzmir’e sorun yaratacak

Haberin Devamı

İzmirlilerin hayatında neleri değiştirecek?
- Yaşayarak görecekler. Eğer ideal tasarım diye büyük değişiklikler yaratmaya kalksaydık o çok rahatsızlık yaratabilirdi. Ama eskiyi korumak gibi bir kaygı olunca benimsemeleri, sahip çıkmaları daha yüksek olacak. Ve tabii bunun üstünden aslında Türkiye’de yerel yönetimlerin kendi projelerine sahip çıkma meselesini konuşmamız lazım. Dışarıdan bir kentlinin yaşamına müdahaleyi... Mesela İzmir’de bir proje var, dışarıdan yapılan bir şey. Yeşildere’den Konak’a yapılan tünel.
Yanlış mı buluyorsunuz?
- Tabii. İzmir’i tahrip edecek. Yığacak Konak’ın ortasına trafiği. Merkezi hükümetin bunu yapmaya hakkı var mı? Belediye ile müzakere etmeden olamaz böyle bir şey. Bu demokrasiye sığmaz. O proje doğru da olsa, yapılma biçimi yanlıştır. Kruvaziyer limanı da bir problem. Alışveriş merkezi kurulacak. Baştan söylediğim, “Bizim projemizin arkasında rant kaygısı yoktur”a geldik. Ama bu projenin arkasında rant kaygısı var. Bu AVM’nin yüksekliğini bir kenara bırakıyorum, yaratacağı trafiği nasıl çözeceksiniz?

Yazarın Tüm Yazıları