Paylaş
AK Parti İzmir Milletvekili Aydın Şengül, 2007 genel ve 2009 yerel seçimleri arasındaki iki yılda zorlu il başkanlığı dönemi geçirdi. 2009 seçimindeki kaybın bir anlamda faturası ona kesildi, ama şehir plancısı olan Şengül, 2011 seçimlerinde milletvekili adayı oldu, AK Parti’den TBMM’ye girdi. Aydın Şengül ile Ak Parti’nin yeni il başkanı ve yönetimi belirleme süreci, cumhurbaşkanlığı seçiminde İzmir’in parti için önemi ve son günlerdeki “Vali tartışmalarını” konuştuk.
Eski il başkanı Ömer Cihat Akay’ın istifa ettirilmesi nedenleri arasında başarısız bulunması var mı?
- Özellikle yerel seçimlerden sonra Türkiye genelinde teşkilatlarda yeniden bir yapılaşma gerçekleşti. İlk başta teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcımız değişti. İl başkanı çok başarısızdır diye görevden alındı demek doğru değil. Baktığımızda görevde olduğu sürece AK Parti başarısız oldu denemez. Başka nedenler de var. Seçim sonuçlarına bağlamak doğru değil. Birçok etkeni var. Çok yoğun bir tempo geçirdi ve o süreç içerisinde sizi seveniniz de olur sevmeyeniniz de. Sizin aleyhinize yapılan kampanyaları ne kadar göğüslediğinize bağlı.
İzmir’de yeni yönetim arayışını siz nasıl karşıladınız?
- Teşkilatlardan gelen birisi olarak şu söyleyebilirim, insanlar uzun süre görev aldıkların da rutinleşiyor, heyecanını kaybediyor ve körlük başlıyor. Bu yüzden değişim olması faydalı. Her gelen yeni bir heyecan getiriyor. Uzun süredir orada olanın göremediği bir şeyi yeni gelen çok rahat görebiliyor. Bizim kurulduğumuzdan beri AK Parti teşkilatında sürekli bir değişim dinamiklik vardır. Gençlik kollarımızda, kadın kollarımızda da hep bu böyle olur. Ama ilk defa Türkiye’de belki böyle bir değişim oluyor. Bu seçim yapılırken geçmiş dönemlerdeki performansı dikkate alınarak, kendi duruşuna bakılarak yapılıyor. İzmir’de de bir değişim öngörüldü.
Ancak İzmir’de yönetimi belirleme süreci uzun sürdü. Bunun nedeni nedir?
- İzmir’de bu uzun sürdü, çünkü doğru karar alınması beklendi. İl başkanlığı çok önemli bir makam. ‘Ben yaptım oldu’ dediğinizde çok tepki toplarsınız. Bu yüzden bizim partimizde herkes dinleniyor, herkesin görüşü alınıyor. Buradaki teşkilatın da görüşü çok önemli. Bu görüşün sonunda herkes konuşuluyor, ortada bir havuz oluşuyor. Bu havuzda ilk etapta 10-12 kişinin ismi oluşuyor, daha sonra elenip 3-4 kişiye düşüyor ve Başbakanlık karşısına çıkartılıp karara varılıyor. Tahmin ediyorum haziran bitmeden, cumhurbaşkanı adayı açıklanmadan il başkanı ve il yönetimi açıklanmış olur.
Ortak birleşilen isim var mı? Kamuoyunda telaffuz edilen isimler doğru mu?
- Bu konuda çok ortak birleştiği bir isim bulmak zor. Herkes kendi bakış açısına göre bir isim çıkartacaktır, ama belli isimler daha ön plana çıkacaktır. Çok ön plana çıkan veya çok arka planda kalan diye bir şey yok sadece önemli olan kriterlere uymasıdır.
O kriterler nedir?
- Bir; teşkilatın adayı benimsemesi, iki; sivil toplum örgütleriyle iletişimi, üç; kendi bilgi birikimi kariyeri geçmişi, eğitimi, potansiyeli, yönetim kabiliyeti...
İş dünyasından da isimler geçiyor...
- İş dünyasından olacak diye bir şart yok. Tahminim; teşkilata yakın, teşkilattan birisi olur diye düşünüyorum. İsmi geçen herkesin olma ihtimali var.
Sizin önerdiğiniz bir isim var mı?
- Milletvekilleriyle tek tek görüşülüyor. Önce taban dinlenildi. Biz de görüşeceğiz fikirlerimizi beyan edeceğiz ona göre son şekli belirlenecek.
***
Bu malları başkasına mı veriyoruz
İzmir Valisi Mustafa Toprak’ın yönetim biçim, bazı açıklamaları ve uygulamaları İzmir’de çok tartışılıyor. Hükümetin Valisi diye nitelendiriliyor bazı kesimlerce. AK Parti Milletvekili olarak siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz. Vali hükümetin Valisi mi?
- Bir şey yaparken faydalı olduğunuz zannedersiniz ama karşı taraf bunu bu şekilde anlamaz. Bence Vali’nin yaptığı şeylerde bu var. Özel İdare’nin mallarının dağıtılmasında kamuoyu çok fazla meşgul edildi. AK Parti’yi kutuplaşmayla suçluyorlar ama bunun alası İzmir siyasetinde yapılıyor. CHP bunu çok iyi biliyor mağduru oynuyor. Ben defalarca “Sayın Kocaoğlu hükümetle ilgili hangi projeniz varsa, hangi bakanlıklarla görüşecekseniz bir İzmir milletvekili olarak başta Binali Yıldırım Bey olmak üzere hepimiz önüne düşmeye ve koşturmaya hazırız” dedim. Asla ve asla şimdiye kadar bizden bir talebi olmadı. Çünkü onların çözülmesi, kamuoyuna bu şekilde çözüldüğünün yansıması kesinlikle onun işine gelmez. Bu malların paylaşımında da mağduru oynuyor. Türkiye’nin genelinde zaten mallar belediyelere verilmedi. O mallar o şehrin hangi bakanlığın ihtiyacı varsa ona veriliyor. Okul ihtiyacı varsa Milli Eğitim Bakanlığı’na, hastane ihtiyacın varsa Sağlık Bakanlığı’na veriliyor gibi... İnsanlar şu şekilde bakmalı; bu mallar belediyeye de verilse, devlete de verilse İzmirli’nin. Bakanlıkların yaptığı yatırımlar da İzmirli’nin. Biz bu malları alıp başkasına mı veriyoruz? Alıp başka bir şehre mi götürüyoruz? Önceliğimiz şu; Kamunun burada en çok neye ihtiyacı var? Okulsa okul, hastaneyse hastane onları veriyoruz, yapıyoruz. Paylaşım bittikten sonra Kocaoğlu açıklasın en fazla mal Büyükşehir’e verilmiştir. Aziz Kocaoğlu’nun asıl teşekkür etmesi lazım. Bizim İzmir’i ayırma dışlama gibi bir durumumuz söz konusu olamaz çünkü biz İzmir’de 1 milyon kişiden oy aldık. Türkiye’de en fazla oy aldığımız üçüncü il.
İzmir’i artık hissediyoruz
Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru giderken İzmir’in önemi sizin için nedir?
- İzmir’i hissediyoruz artık. Kendi duygularıma bakıp hissediyorum. Süreç içerisinde benzeşiyorsunuz. Bazı sorunları tespit etmek, onu çözmek değil. İzmir’de bizim her gün artan bir ivmemiz var. 2012’de biz seçime girdiğimizde yüzde 17’lerden başladık her geçen gün grafiğimiz arttı. İzmirli bizi gördü, tanıdı, yaptıklarımızı gördü, yüzde 36’lara kadar arttı. İzmir’de yerelde istediğimiz başarıyı bir türlü yakalayamadık. İzmir’in kendine göre hassasiyetleri var, duruşları var ama biz çok önemsiyoruz. İzmir Türkiye’nin en önemli üçüncü kenti.
Paylaş