Paylaş
BAŞA çıkmak zor... “Bu kadarı da olmaz” denen günlerden geçiyoruz.
Hangi birini anlatayım ki? Dayağı mı? Tecavüzü mü? Psikolojik baskıyı mı? İşkenceyi mi? Tacizi mi? İşyeri tacizini mi? Töre cinayetini mi? Namus cinayetini mi? Kıskançlık cinayetini mi? Keyfi cinayeti mi? Hangi birini?
Kadına yapılanları artık anlatmaya ne kelimeler ne de tarifler yetiyor. Hiç olmadık, hiç akla gelmeyecek türden şiddet çeşidiyle karşı karşıya kadın.
İstendiği kadar ulusal-uluslararası anlaşmalar imzalansın, yasalar çıkarılsın, kadına karşı şiddeti ne bizde ne dünyada kimse durduramıyor.
Çünkü kadın güçsüz, karşılık verme ihtimali çok az!
Kadınlara yapılanlar çoğu zaman, “Bunu yapanlar gerçekten insan olamaz” dedirtiyor.
Ama en korkunç boyutu bizde yaşanıyor. Yasal engellemeler bile gözü dönmüş erkekleri durdurmaya yetmiyor.
İzmir Barosu, kadınlara yönelik şiddetle ilgili çalışmalar yapan, yaptığı çalışmalar da son zamanlarda ilgi çeken kurumların başında geliyor.
Geçen hafta karşı cinsten bir avukatla konuşurken, İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi’nin başlattığı eğitim programının detaylarını öğrendim. Sonra da merkezin koordinatörü Ayşegül Altınbaş, avukatlara yönelik olarak verilen “6284 sayılı Yasa ve Kadına Yönelik Şiddet Olgusunun Sosyal, Psikolojik ve Hukuksal Boyutu” eğitimini anlattı.
Psikolog eşliğinde
Altınbaş, programdaki amaçlarını şöyle özetledi: “Bu eğitim programı öncelikle toplumsal cinsiyet kavramının tartışılmasıyla başlıyor. Bu tartışmalardan farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Konunun uzmanı olan kişilerle, hep gördüğümüz, rahatsız olduğumuz kadın-erkek arasındaki ayrımcılığı sözlerle tanımlayarak bilinç düzeyine çıkarıyoruz. Sonra ise uluslararası sözleşmelerle yasalarımız ışığında ayrımcılık ve ayrımcılığın kurumsallaşmasının en etkin aracı olan şiddet üzerine konuşuyoruz. Sonra bir avukat olarak karşılaştığımız şiddet mağdurlarıyla görüşme teknikleri üzerine psikolog eşliğinde bir eğitimden geçiyoruz. Yine Adli Tıp kürsüsünden bir uzman hekim eşliğinde şiddetin medikolegal değerlendirilmesi üzerine bir çalışma yapıyor ve 6284 sayılı yasa ışığında kadına yönelik şiddetin engellenmesi için sürdürülecek hukuki mücadele üzerine konuşup, merkezimizi tanıtıp, burada tutacakları nöbet sırasında karşılaşacakları olası sorunlar üzerine bir pratik çalışması yaparak bitiriyoruz.”
Talepler çok yoğun
Ayşegül Altınbaş, sürekli bir eğitim olduğunu vurguladığı programın aralıklarla devam ettiğini anlatıyor ve şöyle devam ediyor: “6284 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren bu yasaya göre güncelleyip tekrar eğitim çalışmalarına başladık. Şu an taleplerin yoğunluğu nedeniyle 15 günde 1-2 günlük bir program şeklinde devam ediyoruz, birkaç ay sürekli devam edecek, bundan sonra ise talepler biriktikçe yenilenecek ve ara panellerle desteklenecek.”
Peki, bu program sonuç almaya başladı mı? Neleri değiştirecek? Altınbaş, şunları aktarıyor: “Bu eğitim programının önemiyle ilgili dikkat çektikleri, “Bu program çok önemli ve sonuçlarını şimdiden alıyoruz. Şiddete uğrayanlar, haksız eylemi ve olası sonuçlarını bertaraf etmek için bir hukuki yardımdan yararlanıyorlar. Mağdur olmuş, acısı taze, yaralanmış ya da tehlikede olan insanlara hukuki yardım vermek zor iş. Hem mağdur, hem avukat için sıkıntılı bir durum. Bu yüzden bu işin tekniğiyle yapılması gerekiyor. Avukatların hukuksal mücadelesi bu sorunun çözümünde bir basamak. Çok önemli bir basamak.”
Değişim başladı
Ayşegül Altınbaş, karşı cinsten meslektaşlarının katılım ve ilgisinin yoğun olduğunu da ekliyor. Altınbaş, Baro’nun benzer çalışmalarının bazı şeyleri değiştirmeye başladığını ifade ederek şöyle devam ediyor: “Şu ana kadar yaklaşık bin kadına hizmet verdik. Yine yüzlerce avukata eğitim verdik ki bu da en az merkez kadar önemli bir çalışma. Zira mesleki hayatımızda da sıklıkla şiddete uğramış insanlardan hukuki yardım talepleri geliyor. Değişim kaçınılmaz. Değişimin pozitif yönde olması için uğraşıyoruz. Elbette ki karşılığını alıyoruz. Başvurucularımızdan çok güzel geri bildirimler alıyoruz. Onların yüzü güldükçe biz de mutlu oluyor, kıvanç duyuyoruz. Sadece hukuki yardımla yetinmeyip diğer yardım alabilecekleri kurum, kuruluş, sığınmaevi ve danışma merkezleriyle de bağlantılarını kurmaya gayret ediyoruz. Dolayısıyla sağlıklı bir şekilde güven içinde hayatına devam etmesine katkımız oluyor. Bu da çok önemli. Pratiğin içinde olmamız nedeniyle aksaklıklara çok çabuk vakıf oluyoruz. Sistemin aksayan yönleriyle ilgili devlet mekanizmalarına yazılar yazıyor, sorunun giderilmesi için girişimlerde bulunuyoruz. Bundan sonrası için hukuk çalışmalarına, yasa değişikliklerine ilişkin çalışmalarımız var. Yine iş yaşamındaki ayrımcılıklarla ilgili çalışma başlatıyoruz. Kadının soyadına ilişkin sürdürdüğümüz çalışmalar devam ediyor.”
Bu telefonu not edin: (0232) 400 00 04
Ayşegül Altınbaş, konuşmanın sonunda, kadınları bir kez daha bilgilendirmek için hem nöbet sistemi, hem de merkezle ilgili hatırlatmada bulunuyor: “Şiddete uğrayan kadınların adalete erişim hakkının kolaylaştırılarak acil hukuki destek verecek merkezlerin oluşturulması ve kadınların şiddet ortamından uzaklaştırılarak güvenli bir yerde yaşamasının sağlanması bu işin ilk ve en mühim ayaklarından biri. İzah ettiğim gibi tüm bu sebeplerle İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi’ni 25 Kasım 2011’de başkanımız Sema Pekdaş’ın öncülüğünde açtık. İzmir Adliyesi B Blok 3. kat 331 numaralı odada hafta içi her gün 09.00-17.00 saatleri arası, şiddete maruz kalan kadınlara hukuki danışmanlık hizmeti veriliyor. Merkezimize (0232) 400 00 04 numaralı telefondan ulaşılması mümkün. Merkezimizde her gün bir gönüllü nöbetçi meslektaşımızla beraber bir personelimiz görev yapıyor. Başvurucular dinleyip talepleri alınıyor ve vakaya/başvurucuya uygun araçlar değerlendirerek derhal savcılık ve mahkeme girişimlerine başlanıyor. Merkez şiddetin bertarafıyla uğraşıyor, kadınlara haklarını anlatıyor.”
Paylaş