Paylaş
İZMİR Büyükşehir Belediyesi’ne 2 Mayıs ve 22 Kasım’da düzenlenen operasyonlar sonrası, gözler aylardır adliyedeydi. Ve beklenen, Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı’nın hazırladığı iddianame, yaklaşık 15 gün önce ilgili mahkemeye gönderildi. Merakla beklenen iddianame yasal sürenin son gününde geçen Perşembe günü mahkeme tarafından kabul edildi. O günden bu yana da İzmir’de en çok konuşulan, tartışılan konu oldu. Biz de yargıyı ve adaletin işleyişini etkileme amacından uzak; sadece akıllardaki soru işaretlerini konunun uzmanı bir hukukçuyla değerlendirmek istedik. Büyükşehir Belediyesi’nde uzun yıllar hukuk danışmanı olarak görev yapan, halen de Ege Belediyeler Birliği ve Kıyı Ege Belediyeler Birliği’nin danışmanlığını yürüten Enis Dinçeroğlu ile 48 saatte incelediği, yüzlerce sayfalık fezleke dosyasını koyduk önümüze...
* İddianameyle ilgili İlk değerlendirmeniz nedir?
- Belli bazı bilirkişi raporlarına dayanarak hazırlanan bir fezleke olduğunu görüyoruz. Maliye Bakanlığı elemanları marifetiyle yapıldığı, Sayıştay sorgularının devam ettiğini anlıyoruz. Bazı eylemlerin ise dosyayla irtibatlı olmadığı anlaşıldığından, ayrılmasını talep eden bir iddianame. Sayıştay denetçilerinin raporları beklenmekte. 17 Aralık’ta değişen, yasa uyarınca Sayıştay denetçilerinin çok daha geniş mütalaları içeren raporlar verecekleri de beklenmelidir.
* Bu ne anlama geliyor?
- Soruşturması bitmeyen işlerde yeni bilirkişi raporlarıyla davanın seyrini etkileyecek önemli gelişmeleri yansıtacağı manasına gelmekte. Bunun ‘arkası yarın’ı var. Burada felaket bir sorun var. Yeni Ticaret Kanunu değişikliği ve 2012’den itibaren değişiklikler yürürlüğe girerse bundan böyle Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş belediye şirketlerinin tasfiyesi manasına gelen önemli değişikliklere maruz kalacağız.
* Ancak soruşturma başladığında eski kanun geçerli değil miydi?
- Tabii ki fiilin işlendiği tarihteki mevzuat nazara alınacağından, ihaleler o dönemki mevzuata göre değerlendirilecektir. Ancak mesela ESHOT’un otobüs alımı ihalesinde 2886 sayılı yasa hükmü uyarınca bilirkişi tahkikatı yapılmış, bilirkişi de 2002 genel tebliğini dayanak göstererek bunu mülkiye raporundan aldığını beyan etmiştir. Fezlekede bilirkişinin bu beyanını aynen görmekteyiz. Oysa ki ilgili mahkeme kararının Danıştay tarafından kaldırıldığı, sorgu esnasında savcılık makamına verilmesine rağmen, bu mahkeme kararına atıf yapılmamıştır. 2886’nın artık uygulama kabiliyeti kalmamış. En son genelgesi 2002’de çıkmış. 20 senedir genelgesi çıkmayan bir kanuna atıf yapılarak insanlar gözaltına alınmış. Oysaki 2886’nın artık yeni genelgesinin çıkmasının sebebi 4734 sayılı yeni İhale Kanunu’nun yürürlüğe girmesindendir. Dünyada iki tane ihale kanunu olan tek ülke Türkiye’dir.
* ESHOT ihalesine bakıldığında bu karmaşa nasıl yansıyor?
- Bu tür işlemlerde ve toplu alımlarda kar getirici olup olmadığına ve maksat unsuruna bakmak lazım. Bu ihaleden çekilenlerin dilekçelerine bakılırsa, kenar-köşe semtlerdeki durakları yükleniciler yapmak istememektedir. Belediye ‘yapacaksan bunları da yap’ demiştir. Belediyenin ödüllendirilmesi gerekirken, fezlekeye dahil edilmesi hayret vericidir. Bu, 20 yıllık bir yöntem. Zamanında Burhan Özfatura bulmuştu. Ankara, İstanbul da örnek almıştı. Belediyenin suçlanması akıl alır gibi değil.
* İddianamede en çok dikkat çeken konser ve organizasyonlarla ilgili bölümler. Bazı sanatçılarla ihale yapılmadan anlaşılmasına ne diyorsunuz?
- Sanatçıların temininde hizmet alımının unsuru, o sanatçının kişiliği ve toplum üzerinde bıraktığı beğenilerdir. Hüsnü Şenlendirici’nin karşılığı Mustafa Kandralı değil. Aynı şekilde Haris Alexiou’nun alternatifi yine Haris Alexiou olabilir. İkinci bir Şevval Sam, ancak birinciyle kıyaslanabilir. Ne yazık ki bu sanatçılar henüz klonlanmadı. Dolayısıyla bu sanatçılarla rekabet edecek ancak kendileri olduğundan, hizmet alımlarında haksız rekabetten söz edilemez. Bu dosyaların en büyük özelliği hiçbir memura para yedin diyen yok. Ne TAPE konuşmalarında var, ne bir yazılı evrak, ne bir banka kaydı var. Peki o zaman bu iddianamede çeteyle alakalı ne var?
* Ne var?
- Fezlekenin tamamı incelendiğinde faaliyet konusunun belediye hizmetlerinden kaynaklandığı, hizmetler yapılırken bu kamu hizmetinin dışında TCK 250’yi ilgilendiren herhangi bir bağlantının olmadığı anlaşılmaktadır. Normal adli yargıyı ilgilendiren konularda, 8. Özel Yetkili Mahkeme iddianameyi kabul etmiştir. Ancak yargılama safhasında tahmin ediyoruz ki çok büyük bir kısmı bu mahkemenin görev alanından çıkarılacaktır. Ayrılarak idari yargıya gönderilecektir.
* Peki tutuklu olanlar?
- Kanımca en yakın zamanda tahliye olacaklardır. Bu dava, hangi terör örgütünün hangi eylemi yaptığı, kimin kimi vurduğu, ne kadar kan döküldüğü, tabanca, bıçak, patlayıcı davası değildir. Özelliği; “Bu yönleri olmayan bir mahalli idare acaba suç örgütü olabilir mi” sorusunun cevabından kaynaklanmaktadır. Bu bir KCK davası değil. Karıştırılmamalıdır. Ancak KCK’yla benzetmeye çalışılıyor. Peki burada bir örgüt şeması varsa, hangi üst örgütle birleşiyor? Kılıçdaroğlu’yla, CHP’yle mi?
Her şey gözlem altında olacak
* Yasayla birlikte değişecek Sayıştay denetimlerinin nasıl olacağını biraz daha açar mısınız?
- 31 Aralık’tan itibaren Sayıştay denetimleri yazılım programıyla olacak. Yani tıpkı üniversite seçme sınavındaki gibi... Merkezden sadece evrak değerlendirilecek. Performans kriteriyle denetleme olgusu getiriyor bu. Örneğin tüm belediyelere ‘Bu yıl iç kontrol sistemini nasıl revize ettiniz’ diyerek dijital bazda sorgu yapılırken, yerelde ihale dosyasından tutun da, her türlü idari işlem, tasarruf ve kararlar izlenecek. Yargı kararları gibi. UYAP nasıl her celseyi izliyorsa, şeffaflık prensibiyle her belediye gözlem altında olacak. Kamu görevlilerinin dijital ortamdan geçirdikleri evrak sayısı onların performans kriteri olacak. Bunun mesleki sınıflandırması bulunmamakta. Hakim, mimar... Kaç tane evrak geçirdiyse anında Ankara’da görülebilecek, hatta müdahale edilebilecek. Bu yıldan sonra tüm belediyelerimizi ve kamu idarelerini bekleyen uygulama bu olacak.
Sıra herkese gelecek
* Bu davanın benzeri yaşandı mı?
- Bu nedenli bir soruşturma ilk kez İzmir’de deneniyor. İzmir’de bir model deneniyor. Sayıştay kanunu yönetmelikleri daha 17 Aralık’ta yürürlüğe girdi. Sayıştay denetiminin nasıl yapılacağı 31 Aralık’tan sonra belli oldu. 3.5 ay önce Sayıştay internet sitesindeki köşelerinden duyurulan mahalli idareleri ilgilendiren mali değişikliklerin deney tahtası maalesef İzmir oldu. Hukukçular, Danıştay ve Yargıtay’ı daha çok bilmekte. Burada ise Sayıştay var artık. Resmi paranın patronu Sayıştay’ın da binlerce kararı var. Yeni bir dönem.
* Bu yeni dönem ne anlama geliyor?
- Bilişimin hukuka egemen olması... Nasıl egemen olur? Sayıştay denetimleri tamamen yazılım programıyla yapılacak. Bu programlar takdir hakkını ortadan kaldırarak kişiyi ya da belediyeyi performans kriterleriyle denetleme olgusunu getiriyor. Bu yıl tüm belediyelere dijital bazda sorgular yapılmaya başlanacak. İhale dosyalarından tutun da her türlü idari iş, karar, evrak izlenebilecek. Yani sıra bir gün herkese gelecek.
Aleyhte değil lehte
* Şal, mandalina, süt dağıtımı gibi suçlamalar da kamuoyunca eleştirildi. Siz ne düşünüyorsunuz?
- Hiç yapılmamış bir hizmet karşılığı olan para, belediye kasasından çıkmışsa bu suçtur. Oysa ki şal da, mandalina da, süt de dağıtılmıştır. Bunlar, bu paralar ödenip depolarda bulunsaydı, belki o zaman suç olabilirdi. Kamu yararında en önemli unsur, maksat unsurudur. Maksat çocuklara süt vermek, mandalina dağıtmaksa hiç unutulmamalıdır ki belediye yasalarında hiç değişmeyen bir madde vardır: “Doğumdan mezara kadar her türlü hizmeti hemşerilerine yapar.” Bu, okul da olabilir, Eşrefpaşa Hastanesi de. Van depremine koşan İzmir Büyükşehir Belediyesi kendi sınırları içinde dolu afetine uğramış insanların yardımına niye koşmasın? Bunlar aleyhte değil, lehte kullanılmalıdır.
Paylaş