Paylaş
Gizem Gülbent... 24 yaşında... Hayallerinin peşinde dünyanın bir ucuna gitmeyi göze aldı. Günümüzde pek çok genç üniversiteli olmak, geleceği için doğru tercih yapmak, meslek sahibi olmak, iş bulmak kabusuyla uğraşırken; o koyduğu hedefleri gerçeğe dönüştürdü. Şimdi uzaklarda, Uzakdoğu’da, dünyanın sayılı şirketlerinden birinde çalışıyor. Yaşar Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden 2012’de mezun olan Gülbent, ilk iş görüşmesini evde odasında altında pijama, üstünde şık iş kıyafetleri ile Skype üzerinden yaptığı Japon şirketine kabul edilişinden havaalanında kendisine düzenlenen karşılama törenine kadar yaşadığı ilginç deneyimleri anlattı.
Skype üzerinden
Uzakdoğu’da çalışmak da hedefin miydi yoksa tesadüf mü oldu?
- 15 yaşından beri hep yurt dışına, ama en çok Uzakdoğu’ya gitmek istiyordum. Onun için başvurulara başladım. Hedef koydum ve son sene atağa geçtim. Daha okulu bitirmeden şans eseri Dunksoft şirketi, “CV’ni beğendik, bize başvurur musun?” diye mail attı. Skype üzerinden 4-5 mülakat yaptık. Sonra kendimi Japonya’da buldum. Çok sayıda kişi başvurmuş ama en sonunda beni seçtiler.
Skype mülakatınız nasıl oldu?
- Skype’tan giriyordum mülakatlara. Evi boşaltıyordum. Çünkü, normalde giyinip süslenip gittiğiniz şeyi ben evden yapıyordum. Konsantre olmak gerekiyor. Altımda pijamalar, üstümde gömleklerle mülakata giriyordum. Ekranda sadece üstüm çıktığı için, üzerimde gömlek, kolyeler, saçlar yapılmış, inanılmaz şık... Ama altım pijamaydı. Yöneticiyle konuşuyorduk. Dördüncü mülakatın sonunda aldım çok şükür. O an direkt telefona yapıştım ailemi aramak için. Onlarda havalara uçtu zaten. Biraz hüzün biraz mutluluk oldu.
‘Işığı gördük’ dediler
O kadar aday arasından sizi seçmelerinde en çok hangi özelliğiniz dikkat çekmiş?
- Benim insanlarla iletişim şeklim dikkatlerini çekmiş. İzmirli olmamın da verdiği bir şey mi bu bilemiyorum ama bizim sıcak tavrımız onların hoşuna gidiyor. Onlar da sıcakkanlı, yardımsever insanlar. Kendilerine yakın görmüşler beni. Gittiğimde zaten 4 yabancı dilim vardı. “Işığı gördük sende” dediler.
Peki ya gidişiniz? Gidince ilk ne yaptınız? Japonca biliyor muydunuz?
- Okuldan mezun oldum. Vize başvuruları yapıldı, Japon vizesi biraz uzun çıkıyor. İki ay bekledim sonra direkt gittim. Japoncayı hiç bilmiyordum. Japonlar hiçbir şekilde İngilizce konuşmayı tercih etmiyor. Oraya gidince öğrenmek zorunda kaldım. İlk iş tecrübem ve yurt dışında hiç bilmediğim bir ülkeydi. Uçaktan indim, ellerimde bavullar ne dil biliyorum ne hangi şirkete gideceğimi biliyorum, nerede kalacağım bile belli değil. Derin bir nefes aldım, “Tamam” dedim. “Macera” başlıyor. Havaalanında şirket beni çok güzel karşıladı, tören hazırlamışlar. Tahtaya Türkçe “Gizem hoşgeldin“ yazmışlar. O şekilde başladık. Japonca hiç bilmiyorken 3 ayda şakır şakır konuşmaya başladım. Sonra o kadar içlerine aldılar ki yabancı olduğumu bile hissetmedim. En yakın arkadaşlarım Japonlar. Çok iyi, çok yakın dostluklar kurdum.
Uyum zorluğu hiç çekmediniz mi?
- Oradaki ortama uyum sağlamak açıkçası çok zordu. Türklerle inanılmaz farklılar. Ben şirkette tek Türküm ve tek yabancıyım. 35 kişilik bir şirketiz. Kartvizit verilişleri bile farklı. İki elle tutmak, aynı anda selam vermek ve gülümsemek zorundasınız. Her şey farklı. Biz Türkler tek elle uzatıyoruz bir problem olmuyor. Mesela bacağınızı üst üste atmak bile saygısızlık sayılıyor onlar için. Daha sonra onlardan biri gibi oldum. “Ben daha önceden Japon’dum herhalde” dedim. Restorana girerken bile ayakkabıları çıkarmak zorundasınız. Bu tarz kültür şoklarıyla alışmak tabii biraz zaman aldı.
Kendi işimi kuracağım
Şirketteki pozisyonunuz nedir?
- Şirket, Microsoft’un partneri. Microsoft ürünlerine projeler üreterek satmaya çalışıyoruz. Ben marketing (pazarlama) yönetimini yapıyorum. Şimdi yavaş yavaş Türkiye’ye açılmayı planlıyoruz. Tokyo, Tokişima ve Kamiyama’dan sonra ilk yabancı ülke olarak Türkiye’yi seçtiler. Burada şimdi piyasa araştırması halindeyim. Bir de eylülde yüksek lisansa başlayacağım.
Bundan sonrasıyla ilgili hedefleriniz neler? Japonya’da uzun yıllar kalmayı düşünüyor musunuz?
- Şimdi mastıra başlayacağım. Hiçbir zaman, “Bir şirkette hayat boyu çalışayım, gireyim, emekli oluncaya kadar orada çalışayım” tarzında düşünen bir insan olmadım. Kendi işimi yapmak istiyorum ileride. Sonuçta 5 dilim var. İngilizce, Almanca, Japonca, Rusça... Türkçe’yle beraber farkında olmadan 5 dil olmuş. Kendi yeteneklerimi kullanarak, kendi sermayemi oluşturup ondan sonra bir şirket kurmayı hedefliyorum. Japonya’da mı, Türkiye’de mi olur tabii onu şu an bilemiyorum. Ailem de beni her zaman çok destekledi. Onlara çok teşekkür ediyorum.
Gözü kara olsunlar
Yolun başındaki gençlere ne tavsiye edersin?
- Kesinlikle yılmasınlar, pes etmesinler. Benim karşıma çok zorluklar çıktı. Hiçbir zaman pes etmedim. Daha da fazlasını istedim. Hedeflerinden hiç vazgeçmesinler, bir gün mutlaka oluyor. Dünyanın bir ucu da olsa gitsinler. Gözleri kara olsun. Önce istemek ve gözü kara atağa geçmek!
Paylaş