Banu Şen

Her olayda beni göreceksiniz

2 Ocak 2012
Emniyet Müdürü Ali Bilkay, İzmir’in, nüfusuna göre suç oranı düşük bir kent olduğunu söyledi, “Bu performansı daha yukarı taşıyacağız. Hem ben hem de ekibim hep sokakta olacak” dedi.

BEN de kendisine, gazeteler aracılığıyla paylaştığı numarasından ulaşıyorum... Bilgi için ne zaman arasam, o numaranın ucunda Müdür Bey’i buluyorum. Yaklaşık bir ay önce Sakarya’dan İzmir’e atanan Emniyet Müdürü Ali Bilkay, gelir gelmez, “İzmirliler bana her saat telefon numaramdan ulaşabilir. Bana ve ekibime ilettiğiniz her sorun, her şikayet anında giderilecek” dedi. Dedi ve gerçekten de dediğini yaptı. Her derdi, sıkıntısı olana telefonu açtı, dinledi.
Bilkay’ı ilk ziyaretimizde söylediklerinden biri de şikayet mektuplarını tek tek okuyup değerlendirdiği ve masabaşında bir görüntü çizmeyeceğiydi. 2011’in son günü görüştüğümüz Ali Bilkay, İzmir’le ilgili olumlu bir tablo çizdi ve bir kez daha yineledi: “Her türlü ciddi olayda beni göreceksiniz. Tüm ilçe müdürlerine de talimat verdim. Olaylarda bizzat kendilerinin gidip muhatap olmalarını istedim. Kendileri de gidecek, ben kendim de gideceğim.”

Üzerine koyacağız

Bir aydır görevdesiniz. Bu süreyi nasıl değerlendiriyorsunuz?- Merkez ilçelerden brifing aldım. Mevcut kapasiteyi gördük. Şimdi, “Ne yaparız, üzerine ne ekleriz” diye çalışıyoruz. İzmir’de durum gayet iyi. Asayiş yönünden bakıldığında bu nüfusa ve bu ölçeğe göre değerlendirince suç oranı düşük ve sorunsuz bir kent. Asayiş Şube’yle ilgili de en ufak değişikliğe gitmedik. Trafik için de aynı şeyler geçerli.

İyi olan performansı daha yukarıya çıkarmak için çalışacağız.

Ancak trafikle ilgili şikayetler var...- Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nin önünde yaşanan sorun bir gazetenin haberiyle gündeme geldi. Polisiye olarak ne yapabiliriz diye düşündük ve onu yaptık. O da mevcut araçların kaldırılmasıydı. Bizzat kendim de gittim. Burası otobüslerin yoğun olarak çalıştığı bir bölge. Belki bazı otobüslerin güzergahının değişmesi sağlanabilir. Türkiye gündeminde olduğu gibi İzmir’de de park sorunu var. Yollar sabit ama trafiğe çıkan araca göre de yer temin edilmesi lazım. İnsanlar araçlarını eve götüremeyeceğine göre...

Halk desteği şart

Otopark sayısı az, zaten olanlar da boş... Ne yapılmalı?

Yazının Devamını Oku

Ankara’da İzmir için çalışıyorlar

26 Aralık 2011
2012 yaklaşırken İzmir’i Ankara’da temsil eden milletvekilleriyle İzmir’i konuşmak istedik.

Üstelik Haziran 2011 Genel Seçimleri’nden altı ay geçti... Vaatler verildi, projeler dillerden düşmedi. Geçen altı ay da aslına bakılınca pek de normal değildi. 13 CHP, 11 AK Parti, 2 MHP’den olmak üzere, İzmir Ankara’ya 26 vekil gönderecekti… Bu vekillerden biri halen Silivri cezaevinde tutuklu bulunduğu için hesaplar tersine işledi. Bu arada İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan polis baskınları ve operasyonlar da ortamı gerdi. İzmir’de hava karışıktı da, Ankara’dan nasıl görünüyordu? Milletvekilleri nasıl çalışıyordu? Bütçe görüşmelerinin son gününde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde buluştuk İzmir’in vekilleriyle. İcraatın göbeğinde, Ankara’da İzmir’i konuştuk. AK Parti, CHP ve MHP’den 16 milletvekili durum değerlendirmesi yaptı Takip edilen projeleri hem muhalefet hem de iktidar milletvekilleri aktardı. Beş ana başlıkta topladığımız soruları yanıtladı.
İşte meclisten İzmir değerlendirmeleri

Beş soruda İzmir

Seçimden bu yana geçen altı ayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İzmir’in sorunlarını ne kadar takip ediyorsunuz?
Ken tin öncelikli ele alınması gereken sorunları neler siz bu konuda neler yapıyorsunuz?
EXPO 2020 çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin en sıra dışı camisi İzmir’e

19 Aralık 2011
Türkiye’nin ilk ‘sosyal camisi’ Gaziemir’de yapılıyor. Bilardodan masa tenisine kadar birçok mekanı buluşturacak kompleks, gençleri de çekmeyi amaçlıyor. Bir başka dikkat çeken ise hayırseverlerden toplanan miktar.

İZMİR Gaziemir’de, Türkiye’nin en sıra dışı camisi inşa ediliyor. Asansörlü, internetli camide, bilardo ve masa tenisi alanlarının yanı sıra kütüphane de bulunacak. Secdeye yatmış insanı tasvir eden kubbesi olan camide, İslam’ın beş şartını temsil eden beş sütun da bulunuyor. Sosyal mekanlarıyla gençlere çekim alanı yaratması amacının yanında, cami projesinin en ilginç yanı, esnaf ve hayırseverlerden toplanacak yaklaşık 10 milyon TL’yle yapılıyor olması. Destek için müftülük yağlı güreş yarışması bile düzenlendi. Temelini eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun attığı camiyle ilgili sorularımızı yanıtlayan Gaziemir Müftüsü Mustafa Temel, yurtdışında görev yaptığı sırada incelediği projelerden esinlenerek çalışma hazırlattığını söyledi. Diyanet İşleri’nin artık bu tip projelere sıcak baktığını belirten Temel, esnaf ve hayırseverlerden destek almak için saha çalışması yaptığını da kaydetti.
Almanya’dan etkilendi

Sizi tanıyabilir miyiz... İzmir’e gelene kadar nerelerde görev yaptınız?- Türkiye’nin çeşitli yerlerinde müftülük yaptım. İzmir Dikili’de ve kısa süreliğine de Menderes’te çalıştım. Yurtdışı görevlerim de oldu. Almanya Münih’te Din Hizmetleri Ataşeliği yaptım. 27-28 aydır da İzmir’deyim.

Bu cami projesini siz mi düşündünüz? Nereden aklınıza geldi?- Almanya görevim sırasında, dikkatimi çeken cami projelerini inceledim. Birçok projeyle karşılaştım ve onlardan çok etkilendim. Döndükten sonra da üç parçadan, yani iki dernek ve bir belediye hissesinden oluşan arsada projeyi gerçekleştirmek bize nasip oldu. Burada daha önceden ihtiyaç varmış ancak arsa yüzünden gerçekleşememiş. Sorun çözüldü.

Proje nasıl ortaya çıktı?- Proje yarışması yaptım. Mimarlar Odası aracılığıyla mimarlara ulaştım. Avrupa’dan getirdiğim projelerden dosya oluşturdum. Mimarlara dağıttım. Ancak yine de ilginç bir şey çıkmadı. Yavuz Selim Barbaros adlı arkadaşı tavsiye ettiler. Ufku açık, ODTÜ mezunu bir arkadaştı. Bu proje üzerinde çalıştık. Uyarlama yaptı. Detaylar üzerine çalışırken talihsiz bir olay sonucu hayatını kaybetti. Mimari projeyi ana hatlarıyla ortaya koymuştu. Manisa’da vuruldu...

Çelik konstrüksiyon

Yazının Devamını Oku

İzmirli sadece zeybek oynarken diz çöker

5 Aralık 2011
Seçim mitingi değildi. Ama Cumhuriyet Mitingi’nden sonra İzmir’de gerçekleşen, yarı parti kimlikli ikinci tepki mitingi diyebiliriz... Yani seçim atmosferinin dışında, kendiliğinden birkaç gün içinde geliştirilmiş bir organizasyondu.

Konuştuğum CHP’lilere göre 180 bin metrekarelik alanın 120 bini doluydu. Yaklaşık 350 bin kişi olduğunu söylüyorlardı. Sohbet ettiğimiz emniyet yetkilileri ve Kordon’daki işletme sahipleri ise 60 bin civarında bir kalabalık toplandığı tahmininde bulundu.

Parmak hesabını bir kenara bırakırsak, işin özünde; dün Gündoğdu Meydanı’nda binlerce kişi, pazar tatilini, Cumhuriyet Demokrasi ve Özgürlük Mitingi’nde geçirdi. Adalet için haykırdı. Hem de seçim atmosferinden çok uzak bir havada!

Mitingden notlara gelince...

Çevre il ve ilçelerden gelen çok sayıda otobüs dikkat çekiciydi. Akçay, Çine... Hatta Antalya İl Örgütü’nün otobüslerini bile gördüm.

“Beni yakında makamımda otururken pek bulamayacaksınız” açıklaması yapan İl Emniyet Müdürü Ali Bilkay da, bu sözlerini doğrular nitelikte miting alanındaydı. Müdür yardımcılarıyla birlikte, ekip halinde oradaydılar. Bu arada emniyet güçlerinin fazlalığı da yine dikkatimi çekti.

Mitinge katılanlar Kemal Kılıçdaroğlu posteri olan bayraklar dışında, bir ellerinde de Türk bayraklarıyla koştular alana. Ağırlıklı Ege türküleri ve en son İzmir Marşı’yla da (İzmir’in Dağları’nda Çiçekler Açar) adeta coştular.

Mitingin temasına uygun Zülfü Livaneli’nin sesinden “Ey Özgürlük” de kalabalığı coşturdu ki zaten Kemal Kılıçdaroğlu bu sırada sahneye çıktı, “Ey özgürlük” dizeleriyle söze başladı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında ise en can alıcı sözler hep adalet ve özgürlük üzerineydi. İzmir’i özgürlükle özdeşleştirdi hep cümlelerinde. Tutukluluklardaki adaletsizliği Mustafa Balbay’la vurguladı. Konuşmasındaki bir diğer özne de İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonlardı.
Bunlar dışında, çarpıcı örneklerle Türkiye’de yaşanan hak, hukuk, adalet eşitsizliklerini dile getirdi.

Mustafa Balbay’ın İzmirlilere gönderdiği mektupta gösterdiği İzmir örneğini ise sık sık vurguladı.

Balbay mektubunda, “İzmir, sade ve sadece zeybek oynarken diz çöker” diyordu. Kılıçdaroğlu da İzmirin diz çökmeyeceğini birkaç kez dillendirdi.

Miting sonrasında İzmir milletvekili Alaattin Yüksel’e memnun olup olmadıklarını sordum. Yanında Ankara’dan gelen parti yetkilileri de vardı. Kemal Kılıçdaorğlu’nun çok memnun ayrıldığını ve mitingi muhteşem bulduğunu öğrendim.
Yazının Devamını Oku

Kazanamayacağız ezelim diyorlar

4 Aralık 2011
BÜYÜKŞEHİR Belediyesi’ne ikinci operasyonun düzenlenmesiyle birlikte CHP İzmir milletvekilleri ve Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler, soluğu İzmir’de aldı.

O tarihten bu yana da Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu başta olmak üzere çoğu milletvekili neredeyse kentten ayrılmadı. İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın tutukluluğunda bin günü tamamlaması da takvimde denk düşünce “Adalet İstiyoruz” sloganıyla miting düzenlemek istediler. Öneriyi Birgül Ayman Güler MYK’da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na iletti. Böylece İzmir’den tüm ülkeye, “Cumhuriyet, Demokrasi ve Özgürlük Mitingi”yle seslenme kararı alındı. Kılıçdaroğlu ile miting öncesi gerçekleştirdiğimiz röportajda hem il örgütü, hem de kent gündemiyle ilgili merak edilenleri konuştuk.

CHP güvencedir 
Genel seçim sonrası söylenen “İzmir artık CHP’nin kalesi değil” yorumlarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? İzmir hala CHP’nin kalesi mi? - İzmir, cumhuriyetin kalesidir. İzmir, demokrasinin kalesidir. İzmir, özgürlüklerin kalesidir. İzmir, kadın erkek eşitliğinin simgesi kentlerden biridir. Doğal olarak cumhuriyeti kuran, Atatürk devrimlerini hayata geçiren, kadına seçme ve seçilme hakkı veren, demokrasiyi, çoğulculuğu, çok sesliliği hayata geçiren CHP’nin ruhuyla, İzmirlinin ruhu özdeştir. İzmirli CHP’nin, CHP  İzmirlinin çağdaş penceresinden hayata bakar. Bu nedenle İzmir CHP’nin kalesidir, kalesi olarak kalacaktır. Çünkü CHP hem
İzmir’in, hem de Türkiye’nin güvencesidir.

Hukuk tanımazlık

Yazının Devamını Oku

Cenaze faturası neyse ama bir bayrağı da mı hak etmedi

21 Kasım 2011
“Kefenden kargoya kadar her şeyle biz ilgilensek de hiçbiri kızımızın bayraksız tabutunu gördüğümüzde yaşadığımız kadar acı vermedi.”

İzmir Çiğli’de, Özbek Ailesi’nin evi... Bundan yaklaşık üç ay önce... Anne Nazife Özbek, yıllardır öğretmen olma hayaliyle okuyan, sınavlara giren kızı Tuğba’yla salondaki kanepenin üzerinde oturuyordu. Tuğba hayatının en mutlu gününü yaşıyordu. Sonunda öğretmen olmuş, ataması gelmiş, edebiyat öğretmeni olarak Van Erciş’e gidecekti. Anne Nazife Hanım ise kızına, “Gitme” diye adeta yalvarıyordu. Etraftan, “Doğu’da çıkabilecek en güzel yer” yorumları gelse de anne yüreği kızının ülkenin öbür ucuna gitmesine razı gelmiyordu işte!?Sonunda dayanamadı, kızının ayaklarına kapandı, “Gitme” diye gözyaşı döktü. Ama Tuğba öğretmenin gözü, bir an önce öğrencileriyle buluşmaktan başka bir şey görmüyordu. “Gidiyorum” dedi. Aradan iki ay geçti. Tuğba öğretmen adeta kuşlar gibi uçarak gittiği Van’dan, babası ve birkaç aile dostlarının omuzlarında döndü.

Buse Kafe’de yakalandı
Tuğba Özbek, 7.2’lik depreme Buse Kafe’de yakalanır öğretmen arkadaşlarıyla. 17 saat sonra enkazdan çıkarılır ancak Erzurum’a helikopterle nakledilirken durup iki kez çalıştırılan kalbi hastaneye girer girmez son kez durur. Baba Recep Özbek, birkaç aile yakınıyla gider Erzurum’a, kefeninden tabutuna her şeyini kendi hazırlatır kızının. 250 TL kargo ücretini, uçak biletlerini alır ve İzmir’e yola çıkar.

Nazife Hanım ve Recep Bey tüm bunların koymadığını anlatıyor, Tuğba’ya, “Gitme” diye yalvardıkları kanepenin tam karşısında. Nazife Hanım’ın gözleri o koltuğa dalıyor ve “Bir bayrağı hak etmedi mi benim kızım? O acının içinde en çok ona üzüldüm. Kefeniydi, cenaze masrafıydı hiç önemli değil. Ama bari bir bayrak bulsalardı o tabutu sarmaya” diyor. Ve başlıyor, “İlk Öğretmenler Günü’nü öğrencileriyle kutlayamadan melek oldu” dediği kızını anlatmaya:

Yazının Devamını Oku

Çeşme’nin uzlaşıya ve ortak akla ihtiyacı var

14 Kasım 2011
Çeşme’nin ilk kadın kaymakamı İnci Sezer Becel, kimlik karmaşasına dikkat çektiği ilçede, sinerji yaratılarak sorunların çözülebileceğine inanıyor.

İNCİ Sezer Becel, Türkiye’de parmakla sayılacak kadar az olan kadın kaymakamdan biri. Geçen eylülde Çeşme tarihinin ilk kadın kaymakamı olarak göreve başladı. Başlar başlamaz da bir kaymakamdan çok da beklenmeyen hızıyla dikkat çekti. Çarşıda dolaşmayı seven, çok çabuk diyalog kuran, resmi daireye farklı bir hava taşıyan Becel; iyi bir idareci olduğu kadar, aynı zamanda iyi bir anne ve eş. Türkiye’de kendi gibi kadın yöneticilerin etkin görevlerde bulunması İnci Sezer Becel’in en büyük isteği. Mesleğe 1994’te Ordu kaymakam adayı olarak giren Becel, Konya-Çeltik, Adıyaman-Tut, Nevşehir-Gülşehir kaymakamlığı ve Malatya Vali Yardımcılığı yapmış. Rüzgarlı bir günde İnci Sezer Becel’le Çeşme’yi konuşurken, esnafın ve Çeşmelilerin sıcak ilgisi de bize eşlik etti. 

Öğrenciyken idealim oldu

- Kaymakam olmak çocukluk hayaliniz miydi?- Çocukluktan beri gelen bir hayalim değildi. Çevremde çok örneği yoktu. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenciyken idealim oldu. O zamanlar kadınların kaymakamlık yapma hakkı yoktu. 1991’de bu hak tanındı. Okulu bitirdikten sonra 1994’te sınava girdim.
- Kadın kaymakam çok da alışıldık bir durum değil. Görev yaptığınız yerlerde nasıl karşılandınız?- O bölgelerde ilk görev yapan kaymakamdım. Burada da öyle aslında. Aslında bu da çok gecikmiş bir atama. Birçok yerde ilk oluyorsunuz. Çevredeki insanlar bunun nasıl olacağını merak ediyor. Türkiye’de maalesef üst düzeyde görev yapan çok fazla kadın yok. Böyle olunca da merak, şüphe, kaygı oluşuyor.
- Çeşme’de peki?- Çok iyi karşılandığımı söyleyebilirim. Kadınlar da çok destek oldu. Çeşme’de kadınlar her alanda güçlü görünüyor. Kadın esnaf sayısı yüksek. Sivil toplum örgütlerinde de çok sayıda kadın görev yapıyor. Kadın ve erkeklerden hem kabul hem de destek gördüğümü hissediyorum. Bu da eğitim seviyesinin yüksekliğiyle alakalı.

Hala eksik ve yanlış çok

- Göreve başlayalı kısa süre oldu ancak projeleriniz de duyulmaya başladı. Bunlardan biri proje ofisi...

Yazının Devamını Oku

İzmir’in kalbi

11 Kasım 2011
Her kentin bir kalbi olduğuna inanırım... Ve o kalp, o kentin en ünlü meydanıdır. Kentin kalbi orada atar, ruhu orada can bulur, yaşayanların sesi oradan duyulur.

Kentler meydanlarıyla anılır. Meydanlarıyla hayat bulur.

İzmir’in toplumsal buluşma noktası yıllar yılı Konak diye bilinse de son zamanlarda Gündoğdu ve Cumhuriyet Meydanı adeta İzmir’in kalbi oldu. İzmirlilerin sesi oradan duyulur oldu.

Gündoğdu’da toplanan kalabalıklar yürüyüp, Cumhuriyet Meydanı’nda buluşur oldu.

Dün de İzmirliler Alsancak İskelesi’nin önünde tek yürek; Gündoğdu’dan, Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü.

Zorlamasız, taşımasız; kendiliğinden toplanmış bir kalabalıktı. "Yaş grubu" diye sorsanız, ortalamayı kestiremezsiniz. Anaokulu sınıfından liselilere, gençlerden orta yaşa, hatta yaşlı teyzelere dedelere kadar kendiliğinden oluşmuş binlerce kişilik topluluk, Ata’sına saygı için oradaydı.

Arada sırada marşlar ve sloganlarla desteklenen, sessiz ama bir o kadar da gür bir hareketti.

Burası İzmir’di... İzmir’in kalbiydi.

O kalp dün İzmir’de, 09.05’in dışında, Ata’sı için 13.00’te ikinci kez durdu.

Belki İzmir’in farkı da buydu?
Yazının Devamını Oku