Kapılıp gittiğim cümleler vardır benim. ’Yıldızını takip et’ cümlesini proje ile ilgili biri telefonda ilk kez kulağıma fısıldadığında, anında kapılıp gittim.
Yeni bir Mercedes- Benz tasarımı olan A- Class’ı dünyaya tanıtmak için daha doğru bir cümle bulunamazdı. 24 ülkeden, sekiz yüz genç insan Avrupa’nın çeşitli yollarından A- Class’a binerek dört gün süren bir macera yaşadılar. Bu enteresan yolculuk Milano’da son buldu.
Turun bu son gününün gecesinde bin iki yüz kişilik bir davetli çoğunluğu ile birlikte Milano’nun olağanüstü şatosu Castello Sforzesco’daydık. Kendi yıldızını inançla ve ısrarla takip eden iki kişi olarak Türkiye’yi temsil ettik. Sertab Erener ve ben. Gerçi biz daha kısa bir yol kullanarak uçakla şatoya eriştik ama olsun.
Amaç orada o gece yıldızların altında sıcak bir Milano atmosferinde kendi yıldızlarımız ışığında var olmaktı. Cümle böyle bir cümle olunca, ister istemez bir hoş oluyor insan.
Felsefe yapıyor kendince, hayat akışını şöyle bir süzgeçten geçiriyor, ayıklıyor artıları eksileri, sağ cebe riskleri, sol cebe inançları koyuyor, üstüne de bir ulusal kimlik, bir de varoluş sorumluluğu ekleyip ‘Yola devam değil mi yıldızım’ diye gökyüzünle bakışıyor.
* * *
O gece gerçekten acayip büyüleyiciydi. Böylesine seviyesi tutturulmuş bir ihtişam az görünür. Abartısız kuvvet, dengelenmiş mesaj falan derken kendimizi kırmızı -pardon turuncu- halının üstünde yürürken bulduk. Sertab’ı hemen Yunan televizyonu ablukaya alıyor.
Kameralar, flaşlar... Aaa bir mutlu oluyorum. Yanımda Avrupa’da tanınan bir starla yürümek bir hoşuma gidiyor, gurur duyuyorum. İçeride etrafa bakınıyorum, ne yalan söyleyeyim en şık Sertab ile ben.
Doğruya doğru!
Hafif bir kokteylden sonra ustanın defilesini seyretmek için, şatonun bir diğer avlusunda hazırlanmış show mekanına geçiyoruz.
Giorgio Armani’den söz ediyorum.
Akışınla, ışığınla, kostümleri ile her şeyi ile mükemmel bir defile seyrediyoruz. Yanımızda başka bir kendi yıldızına inanan biri oturuyor:
Boris Becker. Derken bir ışık karmaşası ile sahne çıkıyor karşımıza birden ve sahnede Christina Aguilera!
Şarkıların arasında, duygulu bir şekilde, kendi yoluna, kendi yıldızına nasıl inandığını ve takip ettiğini anlatıyor bizlere ve bu kampanya için bestelediği şarkısını okuyor.
Bu yaşı da, başı da, boyu da küçük kadının sahne performansına hayran sesine kapılıp gidiyoruz.
* * *
Gecenin ilerleyen saatlerinde, bu ortaçağ şatosundan birçok sanatçının geçtiğini söylüyor biri. En önemli isim de Leonardo da Vinci. En yüksek kulesine çıkıp, aşağıya bakıyorum. Aşağıya, insanlara. Tanrının yarattığı bu karmaşık yaratığa! Her şeyi yapabilecek güce sahip ama bir o kadar da kendinden bir haber bize bakıyorum.
Bu ne kısır döngülü bir oluş şeklidir. Ne acımasız çaresizlikler yatırır koynunda gizliden. Neler olsun ister de, olmayınca bedeninden bile vazgeçer. Ne tuhaf bir ikilemdir yaşamak insan için. Ne çözülmez bir bilmecedir, cevapları içimize yazılmış halbuki. Cevaplar her hücremize işlenmiş dantel misali inceden inceye. Bulmak bazen çok zor, bazı anlar bir nefeste karşımızda.
Kendine inanmak ile başlıyor her şey. Kendi kimliğini keşfetmek ile sürüyor. Bundan dört sene önce bir koleksiyon yapmıştım. Almanya’da defilesini de göstermiştim. Adı ‘Kimlikler’ idi. Mesaj aynı. Kimliğini keşfet, yıldızını takip et. Işığını gör. O zaman sana kimse dokunamaz, kimse ile kesişmez yolun. Risk her an var. Risk ateş gibi, yoluna yakıt senin. Sen yeter ki yıldızını takip et. Elbet o yol seni sana götürür.
Şatonun girişinde kocaman bir şekil vardı. Büyükçe bir yılan ile ejderha birbirine dolanmış. Anlamını öğrenemedim ama kendimce iki gücün birleşmesi dedim. Sonra Leonardo usta da burada benim durduğum yerden eminim bu yılanla ejdarhaya bakmıştır diye içimden geçirdim.
Tuhaf oldum.
Yıldızımı gördüğüm için bir kez daha Tanrı’ya çok teşekkür ettim. Işığı hiç kaybetmemek için sabır diledim. Yıldızınızı her zaman takip etmeniz dileği ile..