Ben bir safım. Öz saf hem de. Safların en önde gideni hem de.
En önden ve en açık yürek teslim olanı. Giyinmişim bembeyaz saftorikten elbisemi yürüyorum hayatımın dikenli, çimenli yollarında bir başıma. Köşelerden biri çıkıp da aniden dokunursa yüreğime, dost yazdığım haneme, insanca gülümserse içime doğru sıcak ve gerçek; işte ben açarım tüm benimi dost gördüğüm bu varlığa. Çünkü bilirim gerçek insan azdır. Gerçek insana rastlamak şans değil haktır.
Onun için en çocuk halimle inanırım ben. Ha çocuktur Bahar, ha ortasından hayatın ya da sonundan bir eski yaşın veya yeniden oluşun başındandır hiç fark etmez. Bahar hep aynı saf hamurdandır. Sanırım ki karşımdakinin de hamuru aynı kaptandır. Sanırım ki yüzüme gülen bu ses benimki ile aynı tondandır. Sanırım ki o da benim gibi az kalanlardandır. Ama bilmem ki ben yalanı, bilmem ki sağdan soldan dolambaçlı dönüşleri. Ben sahiciyi bilirim. Ne anlarım öyle imiş gibi olmalardan. Onun gibi konuşmalardan, insanları kandırık sandırık burkmacılardan. Düzdür benim yolum. Düzü bilir, temizi yaşarım. Tortusu bol ruhlardan anlamam. Berrakları görürken, gözlerim saflarımla bir kör olur, kulaklarım eski bir dostta özlem olmuş iken ben ne anlarım o eski dostu yalanla taklit edenden?
***
Ben bir safım. Çoğu zaman bu zaman dilimine hiiiç uymadığımın fena halde farkındayım. Ne yapacaksın?
Seçip gelmişin bir kere dünyaya bu yaşamı sonuna kadar yaşayacaksın. Biliyorum ve saf saf yaşıyorum işte. Olay nedir? Anlatayım, sizlerle paylaşıp rahatlayım ve de üstüne benim bu sersem hallerime gülelim istedim.
Efendim bir zamandır, sesi aynen Tarkan’a benzeyen ve Tarkan’ın bütün yakın çevresini bilen, bütün özel numaralarına ulaşan, ama aynen Tarkan nidalı, onun tonlamasına, onun gülüşüne sahip bir sapık şahıs hepimizi arayıp duruyordu. Aklınıza kim gelirse yakından uzaktan herkesle bağlantıya geçti. Tabii ki beni de aradı ve ben bunu yuttum!
İnandım, arkadaşım akıllı Yonca Evcimik beni inandırmaya çalışsa da ben öz saf inandım işte! Konuştukça konuştuk, dertlerini paylaştık, kısacası bu çok numaralı oyunun kurbanı oldum kimbilir kaç kişiyle birlikte. Allah’tan benim gibi saf olup hem de akılcı şüpheciliği olan bir sevgilim var. Onun sayesinde bu kandırmaca evvelsi akşam dedektiflik bir halde sona erdi.
Suçlu tespit edildi. Adı sanı bulundu. Ben bu satırları yazarken, o tuhaf şahıs özürler diliyordu. Nafile!
***
Nafile kırılmış yüreklere. Çok komik aynı zamanda kendi halime. Ben yolda yürürken düşünce de, çok gülerim kendi halime. Yine aynen öyle oldu. Kendimle dalga dalga başka diyarlarıma geçtim sayesinde. Eski dostumun çok eskide öylece kala kaldığını, yerinden hiç oynamadan bana eski resimlerden donuk baktığını anladım. Onun sayfasını aralık bırakmıştım bu olaydan sonra sıkıca kapadım. Kendime döndüm, saflığıma ‘Dur biraz şüphelen bakalım’ cümlesini büyük harflerle ekledim. Sevdiğim adamı bir daha kucak dolusu sevdim. Sonra bir yerlerdeki o kendini bir başka insanla böylesine özleştiren bu tuhaf adamı düşündüm. Ona bir an önce kendini sev ve kendin gibi ol cümlesini hediye ettim.
***
İşte böyle!
Unutmadan bu arada kendimi de sevdim tüm bu karmaşanın içinde. Ben sahici olmayı bilirim, benim programım böyle yazılmış ben ne yapayım?