Bu aralar çok sevilen ve her daim söylenen iki kelimeden var olmuş bir oluş şekli var ‘marka olmak.’
Çok beğendik bu iki kelimeyi biz. Çok sevdik, bağrımıza bastık. Bir misafirperveriz, bir el üstünde baş kenarında tutmalar yaşıyoruz bu oluşumla anlatamam. Kimi görsem, kimi duysam özellikle de tekstil dünyasından herkes çok meşgul, dokunmayın sakın çünkü onlar marka yaratıyorlar!
Paris de aylar önce Avenue des Champs de Elysees’de yürürken Louis Vuitton’un hazırladığı devasa valizden bahsetmiştim, üzerinde kocaman 150. yıl yazıyordu. 150 yıldır var olan bir markadan söz ediyoruz.
Devasa valizin önünde durup düşündüm, benim cumhuriyetimden bile eski bir oluşum ve biz daha yeni yeni markalaşmayı konuşuyoruz. Kaçırılmış yıllar ordusu omuzlarıma düştü. Çok ağırdılar ve çok eksiktiler.
Tamam! Biz toplum olarak bazı pozitif anlamdaki oluşumların geç farkına varıyoruz. Komik olan da tam bu noktada başlıyor. Geç farkına varıyoruz, ama hemen, çarçabuk öğreniveriyoruz.
Biz bu kadar zeki insanlar mıydık yoksa ben mi bir şeyler kaçırdım?
* * *
Çabuk ve acele ile yapılan oluşuma bakar mısınız lütfen; Bir dünya markası olmak!
Hatırlıyorum, danışmanlık yaptığım yıllarda, beni her hafta en az üç hazır giyim firması arardı. Bazıları ile yaptığım toplantı notlarını ileride bilinç düzeyine örnek olur, ders diye okutulur diye saklıyorum. Cümle direkt olarak şöyle başlardı;
‘Merhaba, biz bir dünya markası olmak istiyoruz.’ Daha vurucusu hemen peşi sıra gelirdi;
‘Ama acelemiz var! Bu gelen sezona yetiştirin olur mu?’
Ah, canım insanım ah! Beraberlikleri sonsuza kadar mümkün olmayan iki kelimeyi bir arada istemek zaten bize yakışır. Marka olmak ve acele olsun. Sanki dönerli sandviç siparişi gibi. Bir yarım ekmek içine, acele olsun.
Çetin Altan’ın bizdeki markalaşma üzerine söylediği çok doğru bir cümle var. Geçenlerde kulağıma geldi paylaşmanın tam anıdır; ‘Devamlı dünya markaları yaratıyoruz, yalnız Türk pazarı için’ demiş. Doğru söze bir şey denmez, düşünülür.
* * *
Bizde yeni şimşekler çaktı, tamam. Farkındalığa ulaşmak şahane. Markalaşmadan konuşur olmak, devletin bu konu için yaptığı teşvikler çok önemli. Birilerinin akıl fikir yorması konuya gelecek için gayet dikkate değer bir durum. Ama eksik oluşumlar, yanlış hareketler, hedefi iyi belirlenmemiş yatırımlar; sonucu bir kabusa dönüşecek iyimser bir rüyadan öteye gidemez. Dahası artık bizlerin kötü örneklere hiç ihtiyacı yok, zaten her oluşumda iyi örnek eksiği çeken bu ülkede acele işlere, bırakın şeytan karışıp, görevini yapsın.
Marka yaratmak, uzun vadeler, genişlemiş düzgün hedefler ve ciddi emek isteyen kapsamlı organizasyonlar gerektirir. Fikir ve felsefe ilk doğuş halidir. İnançla beslenir ve sabır ister, yalnızca sabır.
Kısa vadeli bilinçsiz heyecanlarda markanın varlığı yaşayamaz.
Eylül ayı yeni sezon fuarları ve şovları için çok hareketli bir ay. Dünyanın birçok yerinde organizasyonlar var. Türkiye’den bir çok başarılı tasarımcı arkadaşım, ki ben de bu koşturmalara dahilim, İTKİB’in organizasyonu ile çeşitli fuarlara katılacağız. Başta Paris geliyor, sonra New York, Milano devam ediyor.
Bu koşturmalarda güzel olan ne biliyor musunuz?
Kendi fikir ve felsefelerine inanmış, marka olma hayalini geleceğe akıllıca yaymış bir küçük grup olan Türk tasarımcılarının devamlılık göstererek bu fuarlara katılmasıdır. Bu marka olma hayalimizin devam ettiğinin ve hayalin inanca dönüştüğünün göstergesidir.
Marka olma hayalini çocukluğundan beri taşıyan ve üstüne de bir tutam 22 senelik profesyonel çalışma hayatını koyan bendeniz bahsi geçen bu fuarlara ilk kez katıldığımda, benden başka bir Türk tasarımcısı göremez iken, şimdi bir Türk tasarımcı grubuyla oralarda olmanın mutluluğunu da kendimce yaşıyorum işte.
* * *
Moda kelimeler ve oluşumlar ile biz marka hayalcilerinin hiç işi olmaz dostlar. Kısa dönemli olsunlar, hemencecik bitsinler, aman adam sendecilikler başımıza yeterince işler açtı zaten.
Zamanın bu anında Türkiye’de bir marka olma durumunu konuşuyor isek; bunun aritmetiğini de iyi hesaplamak gerekir. Şimdi doğurursun, beslemeye başlarsın, hesaplı kitaplı iyi bir beslenme programından sonra, iyi bir eğitim aldırırsın, kendini doğru ifade etmeyi öğrenirsin, düzgün konuşur, akılcı olursun ve büyürsün, büyümeye devam edersin. Sonra anlarsın ki bu çocuğa bir ömür yetmez, torununa en büyük mirası, markanı bırakırsın.
Tüm marka yaratıcıları...
Acele işlerden, kısa dönemli oluşumlardan uzak durmanızı diliyorum, yolunuz doğru ise açık olsun...