Fazla ise rakamı, sıkıntı başlar içinde. Bir hain kıvrım, sorular hareket halinde beynine üşüşür. Nedeni ne içini arayım derken derece hızla düşer, farkında değilken sen.
Az ise rakamı derecenin, bir sıkıntı ve mutsuzluk topu olarak yuvarlanıp gidersin hayatta.
Ne kimse senin umurundadır, ne de sen kimsenin ilgi alanı içerisinde.
* * *
Anlaşılan her şey de olduğu gibi huzurun da dengesini korumak başlı başına güç bir iştir. Üstelik bir çok şeyi satın alabilirsiniz torbalar dolusu.
Ama huzur pahalı ve lüks bir duygudur. Gramı hayat anı kadar pahalı, satılan yer neresidir, kimdir bu huzur işinin babası, kim pazarlar, karaborsası var mıdır bilinmez ve çözülmez bir insan denklemidir.
Dualarda rastlanır ara sıra paradan, puldan, aşktan, yeni ev ve arabadan hemen sonra. Yanlış yerlerde arandığı çokça görülmüştür. Huzurlu olduğunu sanmak da epeyce yapılan kahredici bir eylemdir.
Gülünce kahkahalarla, başka yapay renklere boyanınca üstü başı, huzuru sanırsın hayatının amacı. Aranır mı? Bulunur mu? Buldum sanıp sahtece suratına yapışır mı bilinmez, bilinmez...
* * *
Gerçekte ise kişinin bilmesi gereken tek alanıdır huzur. Dünya bir yana, nefesime saklanmış anı küçük, tadı sonsuz huzur bir yana. Etrafa bakınca tanelerini pırıldayan huzurun hemen görürsünüz aslında.
En olmadığında akıp giden günün, bir ışık yanarsa bir yerinde hayatın, bu küçük pırıltıyı hemen alın avucunuza ve tadın sakince. Anlamını çözmeye gerek yok. Anı anlamını da getirir içinize aniden, siz sadece görün ve paylaşın yeter.
Nereden mi takıldım bu huzur durumuna? Etrafa bakınca yandaki pencereden, ne az huzurlu insan var, ne aza inmiş huzurun derecesi de biz mi farkında değilmişiz diye düşündüm birden...
Ne çok somurtan, birbirine sonsuz kince kızan, her an yokluğa düşecekmiş gibi acele ile huzuru kaçıran ne çok olmuşuz. Halbuki küçücük anlarda, keşfedince ne güzellikler gizli. Sabahları içiyorsak demli bir çay cam bardakta sıcak, sonrasında orta şekerli mis gibi bir sabah Türk kahvesi, o ilk yudumdaki huzur değil de nedir?
* * *
Bu aralar mevsimin ışığı en güzel günleri, yürürken etrafa bakın, aslında huzur hemen köşede pırıltısını vermeye hazır bekliyor bence. Benimki sonsuz ve manasız bir iyimserlik değil inanın. Kızgın ve sinirli olmayı çok güzel beceriyorum aslında. En çok sevdiğim de, tüm bu derecesi düşmüş hallerimden çıkmayı öğrendiğimde aldığım sessiz huzur. Siz siz olun bu aralar ve yayılmış sonra hallerine değin, derecesizi huzurunuzun ayarda tutmaya bakın. İyi yaşamak bence buna denir.
* * *
Bu arada geçen hafta başlattığım ‘Bizim Kahramanlar Listesi’ne hayli ilginç yanıtlar geliyor. Kimler kimler yok ki. Sonuçlar hepimizi şaşırtacak ve toplumumuzun bir bölümünün içsel durumuna sanki röntgen olacakmış gibi...
Yanıtları hálá bekliyorum bir hafta daha süre, sonra bakalım kahramanlarımız kimlermiş, göreceğiz hep birlikte.