Son zamanlarda sıkça duyduğumuz kelimeler demetinden önemli bir örneği açıklamak istedim bugün. ‘Farklı Disiplinler.’
Özellikle sanatçı tayfasının çok benimsediği bu laf; anlamını gerçekten kavrayanlara ilaç niyetine fayda, anlamayıp boşa kürek çekenlere karışıklık getiriyor.
Dünyanın bu yuvarlanıp gitme durumlarında genellikle önceyi sezenler sanatçılar oldu her dilimde. Gelecek senaryolarını ‘oluşu gerçek’ sanatçıların işlerinden keşfetmek mümkün. Tabii ki bu büyük genelleme ‘oluşu gerçek’ dememle, kendiliğinden süzgeçten geçiyor, geriye gelecek ipuçlarını bize şimdiden veren ‘gelecek kurucularına’ kalıyor.
Geçtiğimiz cumartesi, hava henüz kışa dönmemişken; görmek istediğim sergiler gezisine çıktım. Her sergide ve sanatçıların ürettiklerinde konu hep aynı idi; ‘farklı disiplinler.’ Benim eleştirmen olma gibi bir arzum ve umudum yok ama, öylesine anlamı kaçmış işler gördüm ki, yazmadan da duramadım.
Garanti Galeri’de 28 Eylül’den beri sergilenen Hollandalı tasarımcı Hela Jongerius’un ürettikleri ile mutlaka buluşun. Sergi 13 Kasım’a kadar açık. Farklı disiplinler arası yolculuk öylesine ince zeka ve zevk ile birleşmiş ki, ortaya hem fonksiyonel, hem yeni, hem geleneksel endüstri ürünleri, aynı zamanda sanat eserleri çıkmış.
Beni en çok etkileyen kısmı da hepsinin el yapımı ve belirli sayıda üretilmesi oldu. Jongerius’a 1997 Amsterdam Sanat Vakfı’nın Endüstriyel Tasarımında Teşvik Ödülü’nü kazandıran, görünce işte budur dediğim bir lavabo var ki hemen bir tanesine sahip olmalıyım diyorsunuz.
Poliüretan malzemeden üretilen, hafif ve esnek bu oval lavabo en küçük mekanlara bile sığabiliyor, çünkü malzemesi esnek.
Bir de kalbimi sıkıştıran dikişli tabaklar serisi var. Porselen ve iplik. Tek tek üzerinde delikler açılmış tabaklar elde iğne iplik dikilerek desen yapılıyor. Sanatçının diğer işleri de görülmeye, hayret edilmeye ve övülmeye değer. İşte farklı disiplinleri kendi platformunda birleştirip, yaşamsal ihtiyaçlar zincirine sunan gerçek bir gelecek görücü Helga Jongerıus.Gördüğüm diğer sergilerdeki kafaları haylice karışmış ve anlatımı havada asılı kalmışları anlatmak istemiyorum. Ama yine de ellerine sağlık, uğraşmışlar ve volumü farklı da olsa bir üretimde bulunmuşlar. Çabaya saygı düşüncesi ile cümlemi bitireyim.
Evren büyük esnek bir küre. Her an genleşiyor, değişiyor, farklılaşıyor. Farkı, tüm bu değişimlere, başka elementlere, başka yıldızlara, milyonlarca farklı canlı ve cansızlara ve düşünün sonsuz farklı her bir noktaya rağmen; evrende her şey aslında BİR’i anlatır. Her şey birbirinle gizli bir iletişim halindedir.
Bu sır dolu tuhaf ilinti zincirinin birer halkasıyız biz. Her birimiz bir küçük noktayız ama evren bizi, biz evreni veririz. Eşittir= bir nokta= bir insan= herhangi bir başka nokta= bu eşitlik sonsuza kadar akar böyle. Bu eşiz bir denklemdir.
Kendini sanat ile uğraşan bir insan olarak yorumlayan herkes, bu eşiti diğerlerinden daha derinden ve daha gerçek olarak algılar. Onlar görürler, onlar oluşu gerçeklerdendirler. Olmuş gibi yapmazlar. Olmuş gibi üretmenin nasıl bir kaos oluşturduğunu iyi bilirler. Farklı disiplinlerin bence anlatımı budur. Her şey birbiri ile bu derece ilintili ve ilgili iken bunu önceden hissedip eserlerine yansıtanlara keyifli üretkenlikler dilerim.
Moda da aynı yoldan ilerlemeye çalışıyor. Kopyalamayı bırakırsak eğer, biz Türk tasarımcılarının bence kayda haylice değer bir gelecek görüşü var. İçinde yaşadığımız komposizyon öylesine karmaşık ve bir o kadar da tarihsel doygunluk içersindeki, eşiti bulmak için gönlü gerçek algılar ile doldurmak gerek. Olmuş gibi olmalara inanın hiç ihtiyacı olmayan bir topluluğuz. Gönlü eşitlerle dolmuş, görüşü gelecek, ürettikleri saydam ve mesajlı sanatçılar bize bu denklemde rehber olacaklardır.