Calvin ve Hobbes

Oldum bittim çizgi karakterlere bayılırım. Çocuklukla ilgili en net anılarımı, Şaşkınbakkal’da Atlantik Sineması’nda seyrettiğim çizgi filmler kapsıyor. Pazar günleri sabah saat 10’daki seans, biz çocukların ve karton karakterlerin idi.

Özgürdük onlarla.

Sinemanın içinden, çocuk hayal alemine doğru uzanan sonsuz eğlence ve özgürlük yalnızca bizimdi.

Erkenden kalkardım. Herkes uyurken ben ayakkabılarımı bile giymiş olarak, camın önünde beni sinemaya götürecek teyzemi beklerdim. Teyzem eğlenceli bir kadındı. O da benim gibi çizgi dünyasında dolaşmaya bayılırdı. Hala da eğlenceli ve tıpkı bir çizgi karakter gibidir.

Bostancı’dan bir dolmuş, 15 dakika sonra Atlantik Sineması’ndayız. Önce aynı adlı pastaneye uğrarız ve mutlaka değişmez pazar sineması mönüsünün antresi; sıcak sosisli börek alınır.

Sosisli bir elimde, diğeri teyzeme yapışık, koşarak giriş yaparız sinemaya. Nedense hep geç kaldığımızı hatırlıyorum. Salon ilk karanlığına kavuşurken biz de fener ışına binip, hayal koltuğumuza otururuz.

Hepsi yakın dost.

Walt Disney dünyada en sevdiğim adam. Miki ve sülalesi. Sinir küpü Donald Duck, Varyemez amca, Ağaçkakan...

Sosisli böreğimden ilk ısırık, lezzeti hala damağımda. Bir yandan da kırıntıları yapışır bluzuma, sinir olurum. Ama birkaç saniye sonra çizgi karakterle bir olmuşum uçarım uçarım.

* * *

Hani ne olursa olsun hiç ölmezler ya onlar.

Bayılırım.

Başlarına binalar yıkılır, en çok da demirden örs düşer. Piyano gökdelenden tam tepesine nişan şeklinde iner ve onlar eksende cik cikleyen birkaç kuş saydıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkarlar ya, bayılırım mutluluktan.

Tüm gerçeklerin aksine onlar sonsuz mutlu ve sonsuz canlıdırlar ve sonuçta hikayeler hep mutlu biter. Çocuk çocuk sevinirdim işte. Bazen hala kendimi çizgi filmde bir karakter gibi hissediyorum. Kafama birileri devamlı örs atıp duruyor ben Gufi misali hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkıp yoluma devam ediyorum.

Bu kadar çok çizgi dünyasında gezinen bir çocuk ve teyzesi olarak ne yapalım biz böyle kaldık!

Sonrasında karakterler çoğaldı çizgi dünyasının. Daha vahşileri çıkıp geldiler karanlık köşelerden. Hepsi birer şahsına münhasır ucubeler. Her birinin mutlaka ve mutlaka bir anormal güç durumu var.

Örümcekli, böcekli, dev misali yeşil derili, delisi divanesi hepsi hayatımıza hakim oldular. Çizgiler kendilerini aşıp birer idol oldular. Vurdum kırdım, dünyayı kasıp kavurdu türleri türedikçe türüyor. Ben romantik bir eski model kartoncu olarak onlarla çok anlaşamadım. Ama, dünya ile tanışıklığı on seneyi aşan bir ikili var ki tanıdım ve cidden bağımlısı oldum. Daha doğrusu olduk. Kızım ve ben bir ‘Calvin ve Hobbes’ hastasıyız.

Bilenler bilir.

Bilmeyenlere bir tanıştırayım istedim.

Yaratıcısı, yazarı ve çizeri Bill Watterson. Washington DC doğumlu, aslında politika okumuş enteresan bir şahsiyet.

Aradım taradım, bir resmine dahi ulaşamadım.

Çünkü yarattığı karakterin tersine kendisi ortalıkta görünmekten ve şöhretten nefret ediyor. Kendi gizli kapaklı dünyasından öyle bir karakterler çıkmış ki, satış rakamları ve ulaştığı kitleler gerçekten etkileyici.

‘Calvin ve Hobbes’ adlı 16 çizgi kitabı, 22 ülkede yaklaşık 30 milyon kopya basılarak satılmış. Yazar ve çizer olarak bir çok ödül almış.

* * *

Bill Watterson’un karakterlerinden bahsedeyim.

Calvin sadece 6 yaşında bir erkek çocuğu. Hobbes da onun ‘sözde’ hayaldeki bir oyuncak kaplanı. Maceranın diğer oyuncuları; Calvin’in annesi, babası, bakıcısı ve çeşitli okul arkadaşları arasında geçiyor. Böyle cümlesi kurulunca basit ve sıradan bir kurgu gibi gözükse de Calvin tanıdığım zekası en başka işleyen insan modeli.

Okurken kahkahadan ve şaşkınlıktan bazen donup kalıyorsunuz ve birden bir endişe kaplıyor içinizi ‘Ya benim de böyle bir çocuğum olsaydı, ne yapardım’ diye.

Aslında hayatın gerçeklerine bu derece yalın inmesi, bir çocuk gözünle hayatın algısının ne derece saydam olduğunu bize tüm çıplaklığı anlatması ve tüm bu algılar doluşurken, beyninize üstüne güldürmesi tam bir lezzet bence. Türkiye’de Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı. Ama yalnızca iki kitap çok az geldi. Yabancı versiyonlarını kucaklayarak taşıdık ve okuduk kızımla.

Gönül ister ki Remzi Kitabevi bu serinin devamını da bize kazandırsın.

Dünyayı başka bir alternatif pencereden yaşayan bu haylaz küçük çocukla, şaşkın bilge kaplanı Hobbes ikilisi, her okuyuşumda beni çocuk hallerime hızla geri götürüyor.

Hatırladığım tek şey de çılgınca eğlendiğim.

Çocukluğunuzu hiç unutmamanız dileği ile...
Yazarın Tüm Yazıları