Varsayımlı felaket senaryolarımın başında, İstanbul’dan kaçış korkusu hep vardır.
Bir çeşit felaket şehrimi sardığında, istemeden zorunlu kaçış durumu bazı anlarda beynimi bulandırır. Ve sonunda beklenen felaket günleri geldi çattı. Nato!
Cuma akşamı kapalı yollardan, geçilmez caddelerden, girilemez evlerden, gidilemez iş yerlerinden zorunlu kaçış durumu için binlerce İstanbullu Atatürk Havalimanı’na baskın yapmıştı. Biz de o ahaliden bir küçük gruptuk. Uçak saatimizden iki saat önce elimizde biletimiz kuyruktaydık. Kontrolden geçip içeriye kendimizi attık. Bu ana kadar her şey yolunda beklemeye başladık. Bekledik, bekledik, bekledik...
***
Her ne kadar zaman yoktur kavramına inansam da bu bir çeşit tutsak edici, sinirleri haince törpüleyici, çağdaşlıkla ilkellik arasına çomak sokucu, açıklamasız bekleme süreci 5 saate çıkınca; durum anlarımıza surat asmaya başlamıştı.
Anladığınız üzere ben alternatifleri severim. Belirlenen düz çizginin dışında yeni platformlar yaratanları izlerim. Rekabet ve alternatif insanı körükler. Akıllı ise kaliteyi artırır. Az insan çok egoysa kendi kendini bitirir. Bu duygular izinde bu kez Bodrum’a gitmek için THY değil de yeni ve yaşasın daha ucuz alternatifimiz Onur Air diyerek seçimimizi bu yeni iç hat şirketimizden yana kullandık. Kullanmaz olsaydık. Abartısız ve samimiyetle söylüyorum böylesine bir çile yaşamak için acaba ne yaptım diye ruhani sorular bile sordum kendime o gece. Onur Air 19.00 uçağı ile Bodrum’a gitme isteğinde olan 315 yolcu cuma akşamı ne olacaklarını bilemeden, sorulan her soruya yanıt alamadan, Çelebi şirketinin sorulara alerjik yanıtsız personelleriyle mücadele hallerinde öylesine alanda bekletildik. Uçak kalktığında saatler 00.15 idi.
Üzüldüm. Üzüntümün kişisel ve toplumsal boyutları var. Ilımlı açıdan baktığımda; tamam şehir bir olağanüstü hallerin merkezinde. Bir gün önce kahreden bombalar patlamış. Yine suçsuz, yine kader türünden üzücü kesişmeler sonucu insanımızı yitirmişiz. Güvenlik telaşlı, olağanüstü tedirgin bir günler soluyoruz. Her şeyi anlıyorum. Güvenlik için bizi beklettiklerini, alanda görevli polis memurlarından öğrendik. Yolcular senoryalar üretim merkezinde hemen cümleler kuruldu. Kimi bomba ihbarı var dedi, kimi hepsi yalan bu havayolu şirketinin yeterli uçağı yok, bizim uçağın başka bir seferden dönmesini bekliyoruz dedi, kimi küfür etti, kimi sustu, ben de sizlerle paylaşıyorum işte. Yolunda gitmeyen sistem dışı bir aksilik olduğu kesin. Benim anlamadığım konu aslında Onur Air’in yolcularına karşı kayıtsız tutumu oldu.
Siz kalkın yıllar boyu THY’nin tekelinde olan iç hat sisteminde ilk defa bir alternatif yaratma cesaretini gösterin ve bu ilerici akılcı yatırımı hayata geçirin. Seferlere yeni başladığınız şu günlerde yolcularınıza daha ihtimamlı, daha profesyonel davranışlar sergileyeceğiniz yerde kalkın başınıza gelen ilk aksilikte böylesine ilgisiz kalın. Bizim yolcular olarak isteğimiz yalnızca bir yetkilinin çıkıp bir açıklama yapması idi. Bırakın açıklamayı Onur Air’den tek bir şahıs bile göremedik. Merkez ofise gitmek isteyenler oldu, ofis kapalı kimseyi bulamazsınız yanıtını; Çelebi’nin gönlü sıkkın çelebilerinden aldık.
***
Bu şaşkın alternatif girişimin bir kazazedesi olarak isteğim tüm bu sıkıntılı çilenin cevabını Onur Air yetkililerinden almaktır. Umarım diğer yolcular da söz verdikleri gibi şikayet mektuplarını bu havayolu şirketine ulaştırırlar. Belirsizlikler ve aksilikler karşısında negatif tepki yaratmak değil niyetim. Niyetim soru sormak ve cevap beklemek. Aslında sorulan her soru ,böylesine akılcı bir girişimi daha doğru rotaya sokacaktır diye düşünüyorum.
‘Alternatif Varolmalar’a soyunan tüm iç hat havayolu şirketlerini kutluyor, başarının ve devamının yolcunun kalbinden geçtiğini unutmamalarını bir garip yolcu olarak hatırlatıyorum