An anı olunca

Anılarımı seviyorum.

Benim olan

Veya asla benim olmayan.

An yolculuğundaki kimsesizliğimi,

Olmalı ve olmamalı hallerimi,

Başka diyarların,

Başka seslerini

Bambaşka şekillerin

Bana sabırsızca geri dönmesini

En çok Da parmak ucu anılarımın

Sakince benim olmasını seviyorum.



Cebinde balık sırtı kabanın,

Babadan kalma kaç anı saklı?

Yakası aşınmış, kol ucu sökülmüş,

Beyaz gömleğin sararmışlığında

Nasıl kocaman bir yaşam gizli?



Koşarken kalçama düşen,

Azgın bir pantolonum vardı.

Her yere benden önce varırdı.

O düştükçe, göbeğim gök yüzünye tanıştı.

Sağ bacağımla başladım resime,

Gençlik anlarını çizdim,

Pantolonumun üzerine.



Neleri, nereye gizlersiniz ?

Hiç okunmayan,

Hiç kelimesi olmayan,

Hiç dokusu kalmamış

Hiçi gitmiş, anı kalmış

Kaç duygunuz var?



Size anı olmuş duygularınıza iyi bakın. Çünkü onlar çok kıymetli. Moda denen bu garip döngüde tüm o anılara ve de detaylarına çok ihtiyaç var. Yaşanmışlıklar bu kurguda sihirli bir şekilde yeniden karşımıza çıkıyor. İzleyici olunca anılara, tuhaftır, anı sonucundan öte, detayları hatırlar insan. O gün ne giydiğini, gömleğinin yüzüne vuran rengini, kazağının dokusunu, bir de kokusunu anların nedense unutmaz insan.

Hüzün olsun sonunda veya aşk olsun yakasına konmuş. Fark etmez. Tüm anılara şiddetle ihtiyacımız var. Gizlenmiş kuytu köşelerden özenle çıkarma zamanı. Şimdi!

Yeniden yaşama şansı verin kendinize. Zamansızlık gibi bir şey. Otuz sene öncesine yaşınız yetmezse dönmeye; aileden yardım alın. Saç şekillerinden, renkli desenli fularlara, giyilmiş, yıpranmış gençlik denim pantolonlarından, yakası sararmış, sökülmüş ve de küçülmüş daracık gömleklerden, kocaman gözlüklere kadar her şeye ihtiyaç var..

Elimdeki küçük ama içi büyük moda kitabına bakarken; siyah beyaz farklı bir anı ile göz göze geldim. İçinde olmadığım ama sevdiğim anılardan biri: Gabrielle (CoCo) CHANEL. 1951 Jardin Tuileries Paris. Üstünde denizcilerin üniformasından esinlenerek yarattığı basit ama sonsuza kadar kalacak bir tayyör var.

Bilmiş bilmiş ve de kendinden emin bana bakıyor. Anıları sonsuz kadın! Gülümsemiyor. Ben hayatta, işte böyle sağlam dururum diyor.

Masamın diğer ucunda Vogue dergisi var. Mart 2004 Paris. Açık sayfada Kate Moss ayakta yandan, bembeyaz sayfada bana bakıyor. Kendini ve anlarını bilen kadın bakışı yine beni yakalıyor.

Üstünde, 1883’te doğan 1971’de giden, anlarına ve anılarına sahip bir kadının yarattığı yeni formunda bir tayyör var. Karşı sayfada yine aynı isim CHANEL! Anlarınıza sahip olmanız dileğiyle.


TÜYO


Kadınlar üzerindeki gerçek sihir: Bence ayakkabılar! Bu yaz çok renkli, çok çeşitli sihirlerle büyüleneceğiz. Parlak deriden olanları tam bir kapılmaca yaşatacak eminim. Tüyo 1: Parlak açık mavi olanları daha keyifli.

Bitmemişlik ve sökülmüşlük esprisi halen devam ediyor. Ben bayılıyorum. Tüyo 2: Gece kıyafetlerinde bu espri çok rahat bir silüet yaratıyor.

Tüyo 3: Aslında bu bir tüyo değil paylaşım. Bu yazıyı yazarken severek dinlediğim bir CD var. Paris listelerinde ikinci sıradaydı geçen hafta. LHASA/The Living Road.

Belki siz de seversiniz...
Yazarın Tüm Yazıları