Paylaş
Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun kaleminden, Hira Tekindor’un gözünden ve Zerrin Tekindor’un sesinden, bedeninden çıkan ‘Toz’, dört başı mamur bir kadın hikâyesi... İçinden Türkiye’nin yakın tarihinden, dönüşen İstanbul’dan, bir aileden anlar geçiyor.
Zerrin Tekindor; stilettoları, şık ceket-pantolon takımıyla sahneye çıkıp sandalyesine yerleştiğinde üst sınıftan bir kadınla tanışacağımızı anlıyoruz. Ama kılığına tezat bir tedirginlik giymiş üstüne; tepesindeki bulutla, uzaktan duyduğu bir ezgiyle baş başa kalmış, yalnız bir kadın o. Birden küçük bir kıza dönüşüyor. 1960’ların İstanbul’una ışınlanıyoruz. Çocuk Handan ve güzel annesi Feri’yle tanışıyoruz. Ardından sert, pimpirikli koca, disiplinli baba, avukat Vedat Özkan’la... Bu yalnız kadının içinden koca bir hayat çıkıp seriliyor önümüze. Yazarın oyunlarına aşina olanların şaşırmayacağı şekilde, bir ömür kuruluyor.
Konforlu dairesinden bir hışımla çıkan Handan’ın durma ve hatırlama anındayız. Metronun içinde karşılaştığımız Handan, kendi hayatına yolculuk yapıyor aslında. Yanında yol arkadaşı, ona hiç benzemeyen Leyla...
Kafasının içinde annesi, babaannesi, babası, onu büyüten halası, kocası Sinan, kızı Eda... Sonra Göztepe’nin henüz çiçek koktuğu çocukluğu, özgürlüğün tadına ilk baktığı Beyoğlu, aşk günlerine denk gelen darbe, annesinin içinde hapsolduğu evlilik ve bambaşka koşullarla da olsa annesinin kadınlık deneyimini tekrar eden kendi kadınlık zamanı... Evlerin içinden tüm hayata sirayet eden bir şiddet, bir yalnızlık öyküsü ‘Toz’. Koşullar değişse bile kadınların hayatına çökmekten vazgeçmeyen eril şiddetin öyküsü. Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun müthiş naif bir dille ördüğü, çok güçlü bir tiyatro metni...
AYAĞIMIZI YERDEN KESEN AN
Zerrin Tekindor’un Handan’ın çocukluk-gençlik-şimdiki zamanlarını, annesinin gençlik ve yaşlılık dönemini, babasını, halasını, kocasını bir başına sırtlandığı oyundaki rol arkadaşları; hikâye geçişlerine etkili bir tasarımla rehberlik eden ışık ve ses efektleri. Hira Tekindor’un oyuncuyu yerinden kaldırmadan kurduğu reji son derece isabetli. Yine de göz, farklı karakterler arasında daha belirgin beden değişimleri arıyor.
Zerrin Tekindor gibi yetkin bir oyuncuyu sahnede tek başına izleme fırsatı verdiği için, büyük merakla beklediğim bir oyundu ‘Toz’. Belki de bu beklentim, Tekindor’un bazı karakterlerin sesini, tonunu, ‘oyun’unu tam oturtamadığı hissinde tuttu beni. Leyla, hala, baba ve Handan’ın bugünü, oyuncunun sesinde ve bedeninde çok net şekilde yerini bulmuş. Anne, Handan’ın çocukluk ve gençlik halleriyle babaannenin hatlarındaysa bir kararsızlık seziliyor.
Prömiyerde izlediğim oyunu, ‘piştikten’ sonra tekrar izlediğimde her bir karakterin yerine oturacağına hiç şüphem yok. Metnin doğal parçası olan mizahı ise Zerrin Tekindor, bildiğimiz ve çok sevdiğimiz kendinden emin oyunculuğuyla, oyuna ustaca yerleştirmiş.
Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı her oyunda, seyircinin ayaklarını usul usul yerden kesen bir an vardır. Yavaş yavaş yükselirken birden kendinizi bir hortuma kapılmış, tepeden kendi hayatınıza bakar gibi bulursunuz. ‘Uyanma’ anınız geldiğinde ya fazlasıyla çalışmış kahkaha kaslarınızla ya da nemli gözlerinizle yakalarsınız kendinizi. Handan’ın hayatında olan biteni sıraladığı, -kızların nasıl da annelerine dönüştüğünü bir kez daha fark ettiğimiz- sahne, ‘Toz’un işte ‘o’ sahnesi.
Zerrin Tekindor, buradaki iç titreten Handan haliyle, kalbimi havalandırıyor. Handan’ın yolculuğu, hesaplaşması, adına ne derseniz, hepimize iyi gelecek türden. Kesinlikle es geçmeyin.
Paylaş