Paylaş
AH benim güzel İzmir’im...
Büyük yangınla beraber yakılmış, yağmalanmış; 30’larda parasızlıktan, 60’lardan itibaren de 90’ların sonuna kadar müteahhit betonlaşmasından küllerinden doğamamış güzel İzmir’im. Ah benim içi zarif, dışı beton memleketim.
Geçtiğimiz ay Selanik’teydim. Hani sana, “ayy, aynı sen” dedikleri komşu memleket. Biliyor musun yıllar yıllar önce doldurulmuş Kordon’un bile Selanik’e benzemiyor. Üzgünüm İzmir, beni affet.
Tepedeki Eptapirgio’den (Genti Koule) başlıyorum Selanik’in Kordon’u “Alexandrou”ya inmeye. O, iki katlı, en fazla 3 katlı evler hala ayakta. İçlerinden belki 2 – 3 tanesi metruk durumda. Aralarda irili ufaklı tabernalar, (yöresel Yunan lokantası) bir kaç çiçekçi dükkanı, motosikletli gençler süzülüyor aşağıya doğru. Dünyanın değil belki ama Yunanistan’ın en güzel sokaklarının olduğu bu tepe; cafeleri, şık mağazaları ve bir ucunda restore edilmiş Atatürk Müzesi ile ünlü Dimitriou Caddesi’ne açılıyor.
Dikastirion Parkı’nı karşıma alan bir cafede bol köpüklü onlara göre Yunan, bana göre Türk kahvemi içiyorum. Parkı arkamda bırakıp bit pazarı ve antikacıların olduğu sokaklarda ilerliyorum. Eski Rum meyhaneleri, plakçılar, yaşlı kapı önü teyzeleri eşlik ediyor fotoğraflarıma. Sanıyorsun ki, bu kadar. Sanma!
Ya o hemen her duvarın üzerine nakış gibi işlenmiş duvar boyamaları, mural’lar, müthiş yetenekli sokak ressamlarının şehrin estetiğine kattığı zenginlik...
Senin sprey boyalarla kaçak göçek çizilmiş kötü grafitilerin ya da her tarafı reklam dolmuş duvarların geliyor sonra aklıma İzmir’im. Yapma!
Bir kaç meydan, gerçekten zarif apartmanlar, cıvıl cıvıl kafeler, güzel kızlar, güzel adamlar, Kapani gastronomi pazarındaki tek katlı şarküterileri, üzeri açık pasajları ardımda bırakıp Kordon’a iniyorum.
Bırak doldurulmayı, doldurulması akıldan bile geçirilmeyen, insanı denizle buluşturan, apartmanları renove edilmiş, her bir ya da iki apartmanın arasından sokak geçen ve dolayısıyla şehre nefes aldıran Kordon’a.
İnsan aynı insan, deniz aynı deniz, coşku aynı coşku... Tek kaybolan iki katlı naif evlerin, meydanların, parkların, kendine özgü karakteristik dükkanların İzmir’im. Bundan böyle yapılacak tek şey senden en azından biraz daha park bahçe, çokça sanat ve trafiğe kapalı meydanlarla estetize olmuş bir Akdeniz metropolü yaratmaya çalışmak.
(yazının Selanik önerileri bölümü için bknz www.hurriyet.com.tr)
Paylaş