Paylaş
90’larda çocuk ya da yeni yetme olanlar bilir. Birinin ismi Savaş, diğerininki Barış olan, kardeş ya da ikiz mahalle arkadaşlarımız vardı bizim. Anne babanın kafa artık nasıl gidikse demeyeceğim, çünkü belli ki o yıllarda, naif bir çabayla konulmuştu o isimler. Savaşa karşı barış var bu dünyada der gibi. “Savaşma barış” ya da “savaşma seviş”i sübliminal mesaj olarak verir gibi.
Şimdi 35’lerini aştı bu Savaş ve Barış kardeşler. Ama biz kafalardaki karışıklığı hala aşamadık. Daha da şekillendi, yeşerdi, dallanıp budaklandı 2010’ların sonuna doğru pupa yelken yol alırken. Ortadoğu çukuruna saatte 1500 yıl ışık hızıyla gittiğimiz günleri yaşıyoruz. Bir de buna kendi iç hesaplaşmalarımızı ekleyin. Üzerini oturduğu yerden ülke kurtarıp sosyal medyada sağı solu gaza getiren, klavye kahramanları ile soslayın. Şimdi bunu 360 derecede hem yanan, hem de dönen fırına verin. Hah işte, memleket o halde.
90’larda çocuk ya da yeni yetme olanlar şunu da iyi bilirler. Savaşa savaşa yenişemedik biz. Ama iki gündür şehit edilen polisimizi askerimizi
görünce anlıyoruz ki, savaşa savaşa barışamamışız da.
Her iki taraftan da akan bu kanı durduracak aklı selim insanlar yaşamıyor mu hala bu ülkede? On yıllarca aynı kabusu yaşamaktan yorulduk. Gencecik çocukların şehit düşmesinden, şehit haberleri gelirken işe gitmekten ve aile geçindirmeye çalışmaktan, hayat normalmiş gibi yapmaktan yorulduk. Çocuklarımızın ölmesinden yorulduk.
Size bu yazıyı Kopenhag’daki son günümde yazıyorum. Yaz nedeniyle burada olan milyonlarca turistten hiç biri, tırnaklarını kemire kemire sosyal medya ve haber siteleri başında uyuya kalıp, sabah gözlerini karın ağrısı ve endişe ile açmıyor eminim. Ben açıyorum. Benim gibi dünyanın başka başka yerlerinde yaşayan Türkler de açıyor.
90’larda çocuklarının ismini Savaş ve Barış koyan anne babalar gibi endişeliyiz. En az onlar kadar kafamız karışık. Tek sorun, artık aramızda “naif” kimse kalmadı.
Park İzmir geliyor
3-4 gün önce instagram’da gördüğünüz fotoğrafı paylaşıp şöyle bir not düştüm: “#Kopenhag, tüm Avrupa, Rusya, Vietnam, Japonya, Jamaika, Afrika ve Amerika’da olduğu gibi parklar ve bahçeler şehri. Kentin en önemli yeşil alanları ne köprü, ne yol olmuş ne de istimlak edilmiş. Örneğin burası kral bahçeleri olarak anılan ‘Rosenborg Castle Garden’. İçinde halen kral ve kraliçenin yaşadığı yüzlerce dönüm botanik bahçesi halka açılmış. Piknik yapanlar, turistler, lokaller, yeşilin bir bir tonunu izlemeye gelenler en çok da çocuklar mutlu.” Sonra İzmir’den güzel bir haber geldi. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bayraklı Mansuroğlu mahallesindeki 37 bin 500 metrekarelik alanda kentin en nitelikli parklarından birini kuruyormuş; Park İzmir. 800 ağacın dikileceği parkın içinden su kanalları geçecek. Wi-fi erişimi, usb şarj noktaları ve kameralı güvenlik sisteminin yer alacağı Park İzmir’de kendi kendini temizleyen akıllı WC’ler de olacak. Bu arada Fuar alanının Fuar İzmir’e taşınması ile artık sadece bir park alanı olarak kalan Kütürpark’ın da renove edileceği zamanı sabırsızlıkla bekliyoruz.
Paylaş