Paylaş
Çocukken mahalleye, büyüdükçe bara kulübe gidemezdim doğum günümde, evdekilerin endişesinden. Neyse ki, bu yıl olaysız, kavgasız, bir bayram havasında geçti her şey. Ben de 3 günlük 1 Mayıs tatilini, bienali ve kutlu doğum haftamı fırsat bilip soluğu Berlin’de aldım.
Pazartesi yazımda, Berlin’e giderseniz işinize yarayacak ayrıntıları hap gibi minik drajeler haline getirerek, fotoğraf kursu bahanesiyle çektiğim Berlin fotoğrafları eşliğinde anlatacağım.
Ama bugünkü konumuz başka. Bundan 3 ay değil, 3 yıl sonra bile bana “Berlin’in en çok nesini sevdin” deseler tek bir cevap veririm: “Bisiklet özgürlüğünü.” Tabii, bunun beraberinde de sürekli akan, hiç sıkışmayan trafiğini.
Berlin’de eğer bir bisikletin varsa ya da günlüğü 10 Euro’ya bir bisiklet kiraladıysan kral sensin. Berlin’de eğer bir bisiklet edindiysen, her yere giden, istisnasız her sokağa giren ve sevgili yayaların (Türklerin bile) asla üzerinde yürümek gafletinde bulunmadığı bisiklet yolları ile hayat sana güzel.
En az 20 yıldır İzmir’de, şehir içindeki en önemli ulaşım aracım bisiklet ve ben bisiklete binmenin bu kadar şahane bir lüks olduğuna hayatımda hiç tanık olmadım. (Trafiğe kapalı Kültürpark’ta bile bisiklete binerken aniden önüme çıkan ve 120’yle gelen görevli kamyoneti kollamak zorundayım.)
Berlin’de trafik hiç yok. Şehirde yaklaşık 4 milyon insan yaşıyor ve trafik hep akıyor.
Bilin bakalım neden? Çünkü her yer bisiklet yolu. Her yer bisiklet parkı. Şehirde neredeyse otomobil park yeri yok ve olanların da saati 8 Euro’dan başlıyor.
Otopark fiyatı ağır mı geldi? Üşenmeyip Berlin Resmi Turizm Ofisi’nden istediğim rakamlara yer vereyim:
Berlin’de her bin kişiden 710’u bisiklet sahibi ve günlük kısa mesafe ulaşımını bu araçla yapıyor. Her gün Berlin trafiğine yaklaşık 500 bin (yanlış okumadınız) bisikletçi çıkıyor. 2011 verilerine göre; kentin ulaşımını bisiklet ile sağlayanların trafiğe oranı %22.3!
Berlin nasıl bisiklet dostu oldu?
Bundan çok değil 10 yıl önce, şehirde trafik dayanılmaz bir hal almaya başlayınca Parlamento oturmuş ve kentin tamamını bir yılda bitecek bir entegrasyonla bisiklet yolları ve bisiklet park yerleri ile yeniden yapılandırmaya karar vermiş. Bunun yanı sıra otopark ücretleri artırılmış ve toplu taşımaya hızlı tramvay eklenmiş. Metro zaten kusursuz.
Tüm bu trafiksiz hayata karşın, Berlin’in bisiklet dostu yaklaşımından mutlu olmayanlar da var. Dönmeden bir gün önce aracına müşteri olarak bindiğimiz taksici, az kalsın bisikletli bir kadını eziyordu ki, ‘amann’ diye çığlığı bastık takside. “Korkmayın dedi, ona bi şey olmaz. Olan bana olur. Bu bisikletlilerin çok hakları var burada. Memlekete dönünce nerede bisikletli görsem üzerine üzerine süresim geliyor.”
İşte sözün bittiği yer.
Mehmet Turgut’un sergisi Arena’da
Berlin’deyken Uğurhan Akdeniz aradı. Ve beni heyecanlandıran bir haber verdi. Fotoğrafın usta ismi, rock’n roll’un asi çocuğu Mehmet Turgut’un “rock” fotoğrafları; “Rock’n Frame” sergisiyle 11-20 Mayıs 2012 tarihleri arasında İzmirlilerle buluşuyormuş! Alice Cooper, Metallica, Teoman, Yüksek Sadakat, Hayko Cepkin, Koray Candemir, MaNga gibi rock müziğin sevilen isimlerinin fotoğraflarının yer aldığı sergisi 11 Mayıs Cuma, Arena’da gerçekleşecek açılışın ardından saat 17.00’de söyleşi ve imza günü de düzenlenecek. Açılışın ardından İzmir Arena’da Hayko Cepkin ve Kurtalan Ekspres konserleri de ziyaretçilerle buluşacak.
Bir özür borçluyum
Pazartesi yazımda bahsettiğim Boyut Yayınları’ndan çıkacak olan “Annesinin Kızı” isimli kitabın yaratıcısı Güler Sarıgöl değil, Güler Sarıgöl Köymen olacaktı. Ayrıca, kitapta emeği geçen isim Zahide Yetiş değil, Zahide Özpelit’ti. Düzeltir, özür dilerim.
Paylaş