Paylaş
RAHMETLİ Şadiye Hanım’ın lafıdır. Ki, anneannem olur kendileri. Ne zaman Trakya’ya sular seller gibi yağmur yağsa, cumbalı evinin penceresine geçer “çıkhh çıkkh çıkkh afat olacak yine” diye söylenirdi kendi kendine.
Yaramazlığımdan bıkıp usanmış annem beni her yaz, 10-15 günlüğüne de olsa Kırklareli’ndeki bu eve postalamış olduğundan anneannemin kendine has kelimeleri ile büyürdüm.
Ancak; o küçücük şehre ne kadar yağmur yağarsa yağsın, afatın büyüğünü ben hep İzmir’de gördüm.
Tıpkı çarşamba akşamı sadece 2 saat yağan şiddetli yağmurun, yaşadığım, çalıştığım, yürüdüğüm küçücük semt Alsancak’ı perişan ettiği anı gördüğüm gibi.
Anlatayım...
Tarih, 16 Ocak 2012 Çarşamba. Saat 18.30 suları. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden çıktım ve az önce kanal tedavisi görmüş şiş suratımı da alarak tek dileğim, 10 dakika mesafedeki evime ulaşmak.
Deliler gibi bir yağmur. MSM’nin güvenlik görevlisi dedi ki, bence kapının önüne bile çıkmayın. O sırada TRT’nin başarılı spikeri ve Yeni Asır yazarı arkadaşım Hakan Urgancı ile karşılaşıyorum. Dur diyor ben şemsiye bulmak için caddeye bir bakayım.
Hakan, 5 dakika sonra caddeye şemsiye bakmak için girip çıkmış gibi değil, havuzun dibinden güneş gözlüğü çıkarmaya dalıp çıkmış biri gibi geri dönüyor.
Çaresiz yaklaşık 20-25 dakika bekliyoruz.
Yağmur hızlandıkça hızlanıyor. Taksiye binmem gerek. Taksiye binmek için para çekmem gerek. En sonunda binadan elimizde dandik bir şemsiye ile çıkıp yürümeye başlıyoruz. Ayak bileğimizi geçen sulara bata çıka, Zara’nın yanındaki Denizbank’a ulaşıyoruz. Hakan şemsiyesini bana bırakarak bir Venedikli gondolcu edasında uzaklaşıyor.
Şemsiye, yağmur ve ben Gündoğdu Meydanı’na kadar ulaşıyoruz. Buradan sonra artık geçit yok. Ne ileri, ne geri, ne de sağa sola kıpırdayamıyorum. Şehir sular altında. Sanırım Atlantis gibi birazdan sulara gömüleceğiz...
35 T 5951 Hasan Amca
Çaresizlik içinde kıvranırken bir mucize oluyor. Karanlıkta, suların ortasında bir jeep beliriyor. Üstelik bir taksi. İzmir’de 4x4’ten bir taksi.
Deliler gibi el ediyorum. Sanırsınız ıssız adaya düştüm, kurtarma botu geçiyor. Taksi bir müşteri indiriyor... Ve evet, beni görüyor. Bir dakika sonra içindeyim. Sucuk gibi. Utana sıkıla gideceğim yeri söylüyorum. Biliyorum şimdi kızacak. Ben bu yağmurda daha uzun mesafeye yolcu alırdım diyecek. Ama öyle olmuyor. 35 yıllık taksici Hasan Amca “olsun kızım ne önemi var, işimiz bu diyor”. Kalabalığı ve yağmur sularını yara yara eve ulaşıyoruz.
Yol boyu perişan halde insanlar. Tamam, inanılmaz yağmur yağdı da bu şehir nasıl bu hale gelebilir bu kadar süre içinde? Yok mudur bunun bir hal çaresi? Onca Avrupa ülkesinde, hatta Beyrut’ta bile çok daha hızlı ve feci yağan yağmurlarla karşılaştım... Ben böyle AFAT görmedim. Kazan mübarek olsun İzmir.
Memleketime DALİ gelmiş
En son geçen baharda Berlin’deki Dali Müzesi’ni gezmiş ve iç geçirmiştim. İzmir’de ne zaman görürüz acaba kendisini diye. Aferin Adnan Saygun’a! Çünkü, Dali’nin 13’ü “Zodyak Serisi”nden olmak üzere toplam 46 eserinin yer aldığı, “Salvador Dali İzmir’de” sergisi, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde açıldı. Sanatseverler tarafından 2 Mart’a kadar ücretsiz gezilebilecek sergide, Dali’nin eserleriyle sanatçının renkli ve farklı kişiliğini yansıtan fotoğraf kareleri de yer alıyor.
Paylaş