Paylaş
Cebinde şarj aleti ile dolaşanlar bilirler. Çünkü akıllı telefonunu alalı henüz bir sene olmuştur ve evet artık günde 2 kere şarj istemektedir, çünkü senin saf sandığın akıllı Amerikalılar her bir telefonu iki bilemedin üç yıl dayanacak şekilde tasarlarlar.
Kalabalık bir yerdesin işte, sonuç olarak. Ve seninkini şarj etmen gerek. En tatlış halinle bardaki, kasadaki, tost makinesi başındaki görevliye yaklaşıp kablonu ve telefonunu gösterip şunu dersin; ¨Şarj edebilir miyim?¨
Kafasıyla, az ilerdeki şarj hastanesinde yatmakta olan telefonları işaret eder. Bu şu demektir; ¨Ahanda eşşek kadar priz taktık oraya, 12’li. Oraya tak, çalınırsa sorumluluk kabul etmeyiz¨.
Hiç önemli değil! Petrol bulmuş Arabın, yemek bulmuş ilk insanın sevinciyle koşarsın prizlere doğru. Ve bingo! Ohhh… telefona değil sanki sana elektrik veriyorlar, çok şükür.
Benim tüm o toplu ilk yardım alanlarında dikkatimi çeken tek bir şey olur hep.
Telefona özenle sarılmış kablolar.
Bir yerinden kopma noktasına gelmiş kablo temas etsin diye amuda kaldırılmış telefonlar.
Her seferinde en az iki, üç tane.
İlk başlarda seni o kadar zorlamaz o kablo. Hafif sol ya da hafif sağ yaparsın, o metalik ¨şarj oluyorum, tamam raad ol kaptan¨ sesi geliverir telefondan. Ama zaman ilerledikçe... ah o zaman ilerledikçe... önce bantlarsın.
Sonra o da yetmez, akrobasiler başlar. O da yetmez olur, bir yere dayamalar, başında beklemeler, sabırla bir mücadele başlar.
Sonra bir gün gelir anlarsın ki...
Şarj kablosunu bırakamayan insan, hiç bir şeyi bırakamaz bu hayatta.
Kötü müdür bırakamamak?
Kötüdür. İlişki kopmuşsa, gözle görülür temassızlık varsa, aşk bitmişse, sevgi bitmişse, seks bitmişse. Hele ki saygı bitmişse, olabilecek en üst seviyeye gelmişsindir artık.
Parmağını bastırıp kabloya, başında beklesen de olmaz artık.
O yüzden, bazen bırakmak gerek.
Mutsuz olduğun bir işi. Sana hüzünden başka bir şey vermeyen bir aşkı. Ayaklarının eve geri geri gittiği bir evliliği. Kirasını artık ödeyemediğin bir daireyi. İçinde boğulmaya başladığın büyük şehirleri. Kötü siteleri. Kötü komşuları. Kıskanç arkadaşları. Ruh emicileri.
Bırakmak gerek ki, yenisi gelsin.
Ben nereden mi biliyorum?
Başında beklemediğim, tair etmeye çalışmadığım kablo kalmadı.
Şimdilerde bırakmayı öğreniyorum. Dünyanın en hafifleten duygusu.
Hepinize tavsiye ederim.
Paylaş