Paylaş
Cuma akşamı, en civcivli saat. Levent’ten metroya biniyorum.
Bir durak sonra, elele genç bir çift biniyor. Gelip tam sağ yanımdaki boşlukta duruyorlar. Kızın gözleri ışıl ışıl, oğlan mavi gömleği, takımı ve mendiliyle epey fiyakalı. Belli ki, Gayrettepe civarındaki plazalardan birinden, işten çıkmışlar.
Birbirlerine sarılıp tatlı tatlı fısıldaşıyorlar.
Sonra minik bir öpücük konduruyor oğlan kızın dudağına, kız kıkırdıyor.
Belli belirsiz gülümsüyorum. Önümde duran, işten çıktığı her halinden belli, genç bir kadınla göz göze geliyoruz. Çiftin o da farkında. Suç ortağı gibi o da bana gülümsüyor, mahcup mahçup.
¨Aşk ne güzel şey be¨ diye seviniyorum içimden.
Hele sonbaharda, sen ne güzelsin İstanbul.
Derken hemen sol yanımda bir hareketlenme.
İkidir arkasına dönüp dönüp genç çifte bakan, baştan aşağı çarşaflı hanım kızımız ile göz göze geliyoruz. Öfkeyle önce çifte, sonra bana bakıyor.
¨Hayırdır, nooluyoruz?¨ manasında bir baş işareti çakıyorum. Hızla önüne dönüyor. Derken yandaki çiftten yeniden bir minicik öpücük. Hiç bir şeyin farkında değiller.
Homurdanan ve kıyafetinden sadece gözleri görünen hanım kızımız yine dönüp bu kez kocası olduğunu düşündüğüm beyefendiye bilmediğim bir dilde, öfkeli bir cümle kuruyor.
Hayır, çarşaf giymek ayıp değil. o çarşafın içinde biriktirdiğin öfke ayıp.
Üstelik, bir dildeki öfkeyi anlaman için de o dili bilmen gerekmiyor.
Bu kez kocası, bizimkilere dönüp yüksek sesle, kendi dilinde söyleniyor.
Yine ne yanımdaki genç çift farkında, ne de ortalıkta pek takan yok.
Ve bingo!
Arap turistlerimizin sol yanında, ayakta duran, orta yaşın epey üzerinde tespihli beyefendi birden celalleniyor.
¨Aile var kardeşim, elinize kolunuza sahip çıkın¨. Bu cümleyi, hem de
herkesin ortasında genç çifte doğru hönkürüyor.
Bizim çiftin bir anda ayrılıyor birbirine sarılmış kolları.
¨Biz de aileyiz abi¨ diyor çocuk. ¨Evliyiz biz. Bir şey yapmıyoruz ki, ne oluyor?¨
¨Eline koluna hakim olacaksın, bak millet rahatsız oluyor¨ diyor.
İşte o anda, sessiz sessiz olanı, biteni izleyen ben ve çocukluğumdan beri tutamadığım çenem, atlıyoruz ortaya.
¨Kimsenin rahatsız olduğu yok beyefendi. Hiçbir şey yapmıyorlar. Siz kendi işinize bakın. ¨
Bir kadının olaya müdahil olmasıyla daha da sinirleniyor adam.
Önce diyor ki, ¨Sen ne karışıyorsun?
Cevabı yapıştırıyorum ¨Siz niye karışıyorsanız, ben de ondan karışıyorum¨
Önümdeki üniversiteli gençler kıkırdıyor.
Daha da sinirleniyor adam. Bu sefer hedefi benim.
¨Sen sus, almayayım ayağımın altına. ¨
¨Alsana kolaysa¨ diyorum. ¨Bir denesene!¨
Adamın gözlerinin dönüşüne an be an şahit oluyorum. Hızını alamayıp yanında sadece gözleri görünen, dilini anlamadığımız hanım kıza dönüyor, omzuna omzuna dürtmeye başlıyor. ¨Bak¨ diyor ¨Bak! ¨ ¨Bak, bunlar rahatsız oluyor! ¨
Çarşaflı turist kızın ondan daha sinirli kocası, bu kez eşini dürtükleyen adama dönüp ¨Hoop, don’t touch my wife¨ diye bağırıyor.
Öfkeli ve aşk sevmeyen amca gençlere dönüp ¨Ne diyor bu?¨ diye soruyor.
Az önce kıkırdayan gençler şimdi baya kahkahayı koy vermiş durumda.
¨Karısını dürtmeyecekmişsin, onu diyor amca¨
Derken Taksim’e geliyoruz. Adam turistler dahil hepimize dönüp ¨Hadi bee, sizden adam olmaz geri zekalılar¨ diyerek kapıya doğru ilerliyor.
Onunla birlikte Arap çiftimiz de iniyor.
Kadın belli ki sonradan az biraz utandı yaptığına, hiçbirimiz ile göz göze gelmiyor. Bizim de zaten ona laf söylemek ya da zarar vermek, haddimize değil. Buyurmuş gelmiş, başımızın üzerinde yeri var. Ama biraz edep!
Yolda giden örtülü kadını yumruklayan terbiyesize de edep.
Sokaklara düşmüş bir kadıncağızı copla döven polise de edep.
Evine borç istemeye gelen Azerbaycanlı kadına kezzap döken manyağa da edep.
Metroda bir kadını ayağının altına almakla tehdit eden namus bekçisine de edep.
Tek ihtiyacımız olan edep.
Ve edep aşktan değil, aşksızlıktan gelemiyor bu ülkeye bir türlü.
Sevgisiz, aşksız, biçare yaşamaya çalıştığımız için.
Geriye kala kala bir biz kalıyoruz.
Aşkın tüm suç ortakları kalıyoruz vagonda.
Ben, genç çift, önümdeki işten çıkmış kadın, sol yanımda üniversiteli gençler.
Birbirimize bakıp gülümsüyoruz.
Genç çift yeniden birbirine sarılıyor.
Aşk güzel şey be.
Hele sonbaharda… Sen ne güzelsin İstanbul.
Paylaş