Bahar Akıncı - Kelebek
Bahar Akıncı - Kelebek
Bahar Akıncı - KelebekYazarın Tüm Yazıları

“İnsanca yolculuk etmek istiyoruz. Daha nasıl anlatalım?”

Aylardır izliyoruz sarı taksi – 4 HARFLİ tartışmasını.

Haberin Devamı

 

 

Başımızdakilerden ya da sarı fırtına cemaatinden bir güzel kulun

bizi de dinlemeye gönlü varsa başlıyorum anlatmaya.

 

2 yıl önce İzmir’den İstanbul’a yeni taşındığım gün.

 

Bilmediğim İstanbul’da bildiğim taşıma araçları; havataş, metro, metrobüs, taksi.

 

İniyorum havaalanı otobüsünden Taksim’de. Elimde koca iki valiz. Gecenin bir vakti. Levent’e gitmek için durağa yöneliyorum. Ona el ediyorum almıyor, buna gidiyorum almıyor gideceğim yeri duyunca. En sonunda bağırmaya başlıyorum, aklımı kaçıracağım. Durak görevlisi diyor ki, sizi kimse almaz, karşıya geçip yoldan binin.

 

Haberin Devamı

Çaresiz geçiyorum karşı caddeye. Bir taksi duruyor gönülsüz. Gideceğim yeri söylüyorum suratı asılıyor. Barut fıçısı olduğumu anlayınca inip bagajı açıyor mecburen. Minnet mi duymalıyım bilmiyorum.

 

Biniyorum sinir içinde. Diyorum ki, ¨Ben yakına gitmiyorum ki, akşamın bu saati elimde valizlerle neden beni kimse almıyor?¨. Adam diyor ki sırıtarak. ¨Biz Arap turist bekliyoruz ablacım, sen vereceksin 30 lira, o verecek 100 dolar!¨.

 

Fesupanallah.

 

Eve doğru yaklaştıkça tuhaf tuhaf sorular gelmeye başlıyor.

 

¨Yalnız mı yaşıyorsun?¨,

¨Valizini taşıyacak kimse var mı?¨,

¨Kaç para kira veriyorsun?¨.

 

Üstelik ben halen sabırla, siz faslından devam ederken arkadaş çoktan geçmiş ¨sen¨ samimiyetine. Bin tane yalanla geçiştiriyorum soruları.

 

“İnsanca yolculuk etmek istiyoruz. Daha nasıl anlatalım”

 

Haberin Devamı

Evin önünde inmeli miyim, inmemeli miyim hesabı yapıyorum o anda aklımdan. Evli oluyorum, yeni doğmuş bebeğim oluyor, annem rahatsız onu ziyaretten geliyorum… Uydurma cevapları sıralıyorum bir yandan. Hepsi büyük yalan.

 

¨Yalnız yaşayan, çalışan, bekar bir kadınım evet, İstanbul’a ahan da daha bugün taşındım ve sana ne ulen sana neee¨ diye bağırmak geliyor içimden ama susuyorum.

 

Valizlerle yokuşun aşağısında insem öküz ölüsü gibi ikisi de taşımama imkan yok. Evin önünde ineceğim mecbur. Sokak nasıl ıssız. Apartmanda tanıdığım bir kişi var o da seyahatte.

 

¨Gelmeyecek mi kocan seni almaya?¨ diye sırıtıyor dikiz aynasından.

 

Çaresiz telefonu sessize alıp hayali eşimle konuşuyor numarası yapıyorum.

Haberin Devamı

Kimi arayacağım ki o saatte? ¨Canım ben geldim, şimdi araçtan iniyorum kapıdan beni alır mısın?¨ diyorum. O milyonluk diziler böyle çekiliyor zaar. End di Oscar goos to!

 

İniyorum. Valizlerimi de indiriyor, sağolsun.

 

Araç plakasını almak aklımda bile değil. Tek istediğim bir an önce gitmesi. Yüzünde halen o yılışık ifade. Valizleri yanıma bırakıp araca yürüyor.

 

Oh tamam şükür gidiyor derken, araç içinde bir sigara yakıp beklemeye başlıyor.

İki adım ötemde.

 

¨Beyfendi ne bekliyorsunuz?¨ diyorum. ¨Kocan almaya gelecek mi, gelmeyecek mi ona bakıyorum¨ diyor.  Öyle fütursuz, öyle sinir bozucu.

 

Bende de asfalyalar atıyor o an itibariyle. Başlıyorum bağırmaya. ¨Terbiyesiz, hadsiz, eşim şimdi geliyor, şikayet edeceğim seni, çabuk git buradan¨ bla bla..

 

Haberin Devamı

Ani bir patinajla basıp gidiyor.

 

Ağlamaya başlıyorum.

 

O gün benim İstanbul’daki ilk günüm.

 

Bu şehirdeki binlerce kadının yaşadığı benzer olaylardan sadece biri bu.

İstanbul’a hoş geliyorum.

 

Bir iki ay sonra bir arkadaşım DÖRT HARFLİ bir uygulamadan bahsediyor.

Hemen indiriyorum ve günün 24 saati korkmadan kullanmaya başlıyorum.

Para taşımıyorum, bozuk aramıyorum, azar işitmiyorum, evimi öğrenirler mi paniği yaşamıyorum ve bir daha hiç sözlü tacize uğramıyorum.

Kimseye yalan söyelemek zorunda kalmıyorum.

 

Ama o günden sonra bir daha mahallenin durağı hariç, hiç taksiye binemiyorum.

Mahallenin durağında taksi bulabilirsem tabi.

 

Eminim ki işini çok düzgün yapan taksi şöförleri var bu ülkede.

Haberin Devamı

Daha dün bir arkadaşım, Eminönün’den bindiği araçtaki Aydınlı şöförün aracında unutulan bir kemanın sahibini 3 ay aradıktan sonra kemanı atamayıp keman çalmayı öğrendiğini anlatıyor.

 

Güzel insanlar elbette var.

 

Ama bize de yazık değil mi güzel kardeşim?

 

Ben mecbur muyum her gün tedirginlik içinde, elim kapı tokmağında, hani bi şey olursa atlar mıyım paniğiyle yaşamaya?

 

Ben mecbur muyum evli miyim, bekar mıyım, yollu muyum, namuslu muyum, ev kadını mıyım, şarkıcı mıyım hesap vermeye?

 

Ben mecbur muyum dikiz aynasından gelen bakışlarla muhattap olmaya?

 

Dünyanın her yerinde olduğu gibi, insan gibi, temiz, kokusuz, korkusuz seyahat etmek istiyoruz.

 

Araplara da yazık, turistlere de kadınlara da!

Yazarın Tüm Yazıları