Paylaş
9 Eylül Üniversitesi GSF Metin Yazarlığı Bölümü yetenek sınavlarına girerken siyah beyaz bir fotoğraf koyuyorlar önüme. Fotoğraftaki sahne, 1950’lerin başı, Paris’te bir meydan. 5-6 gazeteci az ileride gerçekleşen bir olaya bakıp ya fotoğraf çekiyor ya not alıyor elindeki not defterine.
Sadece sivri çeneli, ince uzun bir adam, elinde ressamlarınki gibi büyük bir eskiz defteri bir şeyler çiziktiriyor. Olayın ne olduğunu göremiyoruz fotoğrafta. Sordukları soru ise şu; ¨Bu gazeteciler nereye bakıyor? 2 sayfalık bir hikaye yazın.¨
Döşüyorum Allah ne verdiyse. Bir uydurmalar, bir sallamalar. Neymiş efendim,
ölüm cezasına çarptırılmış, birbirine çok aşık bir baletle balerin, o meydanda son gösterilerini yapıyormuş da, tesadüfen orada bulunan büyük ressam Abidin Dino,
Nazım Hikmet’in kendisine sorduğu soruya (¨sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?¨) cevap olarak, o büyük aşkın resmini çiziyormuş. Büyük bir aşk, sonu ölüm de olsa mutlulukmuş!
Sınav bitiyor kağıtları veriyoruz, az sonra o yıl haftada 8 saat Yazarlık dersime girecek olan Prof. Efdal Sevinçli nefes nefese yanıma geliyor. ¨Sen bu yaşında Abidin Dino’yu nereden bilebilirsin, fotoğraftan nasıl tanıyabilirsin¨ diye!
O önümüze koydukları siyah beyaz fotoğraftaki gazeteciler topluluğunda resim çizen adam, gerçekten ünlü Türk ressamı Abidin Dino çıkıyor iyi mi! Bana bilmeden hayalimdeki okulun sınavını kazandırıp gidiyor hayatımdan.
Ama ben yakasını hiç bırakmıyorum. O gün bugün, Abidin aşağı, Abidin yukarı.
Ne zaman işin içinden çıkamadığım bir durumla karşılaşsam, absürt bir soru soruyorum Abidin’e. Cevabı muallak olan. Şimdi bir sorum daha var kendisine, müsaadenizle...
Biz nereye gidelim, hakkımızı nerede arayalım Abidin?
Az önce Pendik dolmuşundaki o görüntüleri izledim. İzlemez olaydım. Pendik’te üniversite öğrencisi Melisa, 14 Haziran’da bindiği minibüste, şort giydiği gerekçesiyle Ercan Kızılateş isimli insan müsveddesi tarafından feci şekilde darp ediliyor. Yolcuların ve şoförün gözleri önünde. Önce sözlü taciz, neden şort giydin diye, kız oralı olmayınca inerken hırsını alamayıp eliyle yüzünü itiyor ve Melisa’nın yüzü cama vuruyor.
Pendik dolmuşunda dövecek var!
Melisa yerinden fırlıyor ¨ya ne yapıyorsun¨ diye ve sonrası feci. Pendik dolmuşunda baya inecek değil, dövecek var şöför bey. Üstelik maşallah sizin de kılınız kıpırdamıyor. Olaydan ancak1 hafta sonra dolmuşun güvenlik kamerası görüntüleri sosyal medyaya sızıyor da olay ciddiye alınır bir hale geliyor. Ama insan kılığındaki arkadaş tabii ki serbest! Üstelik Melisa kendisinde şikayetçi oldu diye kendisi de şikayetçi oluyor, hakarete uğramışmış! Ah kurban olurum.
Tacizci röntgenciye kafa atan cesur Türk kadını
Peki ya geçen hafta ne oldu biliyor musunuz? Gazeteyi bir açıyorum, kafası sargılı, gözü kara bir genç kadın. Canan Tuğaner. Kendisini plajda telefonla görüntüleyen tacizciye kafa atıp görüntüleri elinden almış! ¨Helal olsun bee¨ diye bağırıp ayılıyorum yatakta. Yüzümü yıkamanın yapamayacağı şeyi bana bu haber yapıyor. Evet işte öğrenmemiz
gereken bu; kafa atmak!
Bana kafa atmanın tekniğini çizebilir misin Abidin?
Nasıl atılır ki bu kafa? Nereye denk getirirsek adamınki acır, bizim ki acımaz? Bu ülke sınırları içinde bir kadının ne giyerse giysin (şort da, baş örtü de, çarşaf da, mini etek de dahil) taciz edilemeyeceğini, hor görülemeyeceğini bir türlü aklı almayan kalın kafalılara hangi açı ile uçan kafa çaksak ceza almadan kurtuluruz?
Mesela Devletimiz bu branşla ilgili kurslar açsa biz akşamları iş çıkışı hep birlikte yazılsak? Toplaşıp toplaşıp kafa atma kurslarına gitsek. Cansız mankelerle yaptığımız pratiği zaman içinde hayata geçirsek?
Biz her gün ölüyoruz, artık bir şey yapın
Ne yapalım biz? Kendi yanlış adaletimizi mi oluşturalım? Kesici alet mi taşıyalım, hapse mi girelim? Devlete güvenemeyeceksek kime güvenelim biz?
Başörtüsü taktı diye bir kadına aşağılayan gözle bakanın da şort giydi diye dayak atanın da barınamadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz biz yahu, bu kadar mı zor?
Rahat bırakın artık kadınları. Biz kendi aramızda bütün sorunlarımızı çözüp yaşayıp gidiyoruz. Size mi kaldı bize çeki düzen vermek?
Her gün bıçaklanarak, yakılarak ölüyoruz zaten biz, bir de tacizcilere tahammülümüz hiç yok. Ya her yere geç kalan adaletinizi düzeltin, ya da bırakın biz kafa atıcaz!
Paylaş