Paylaş
Ama şimdi öyle mi ya? Sosyal medya diye kör olasıca bir illet çıktı. Buradan yellensen Oslo’nun aşağı Grünerlokka mahallesi duyuyor. Hayır Grünerlokkalılar’a neyse bizim mahallenin Sarmanlarına yaptığımız ¨kuyruklarını birbirine bağlayıp iki uçtan germe¨ işkencesinden?
Şu feysbuk’u bulan Mark denen herife yattığı yerde iğneler batsın işşallah.
Hele şu Mobese’ler! Kuyumcusu ayrı, bakkalı ayrı. Hadi kuyumcuyu anladık, 2 gram altını var onu koruyacak aklı sıra. Ama sen bakkalsın Mecit Efendi. İki gazoz bir kraker satıyorsun en nihayetinde. Senin dükkanın iki cephesine birden gizli kamera koydurmak neyine?
Düştü işte Tufan Abi’nin mahallenin köpeği Arap’ı tekmeleme görüntüleri internete. Psikolojisi bozuldu çocuğun, ayıptır ya!
Ama Başgaaan, en çok neye ifrit oluyom biliyo musun? Hani siz böyle topluyorsunuz ya başıboş iti köpee sokaklardan. Zehirli iğneyi batırı batırıveriyorsunuz. Hah işte bunlar nereden duyuyorsa kardeşim hop ertesi gün Belediye’nin önünde hepsi.
Eskiden kimsenin ruhu duymazdı şimdi maşallah 2 saatte örgütleniveriyorlar feysbuk’tan. Yahu senin işin gücün yok mu, kocan yok mu, çocuğun yok mu? Ocakta yemeğin yok mu be kadın? Elinin hamuruyla Başgan’ın zehirli iğnesine karışılır mı!
Bu yasayı çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Yoksa daha yazayım mı?
Sokak hayvanlarına yapılan tecavüzleri. İşkenceleri.
Boğazına bağlanan kemerle arabanın arkasına bağlanıp kilometrelerce sürüklenen köpecikleri. Kedi bıçaklayanları. Göz oyanları. Sokak köpeği dövenleri. Arabayla bile isteye ezenleri. Traktör tekerinin arasına yavru kedi sokup sonra kontağı çevirenleri.
Sizin burada yatacak yeriniz yok çünkü size içeride yatıracak Hayvan Hakları Kanunu, senelerdir Meclis’te bekliyor. Çünkü yaz saati uygulaması gibi, kanunlaşması gereken daha önemli gündemlerimiz var bizim.
En son 2017’de Temmuz’da bir küçücük haber çıkmış: ¨Sayıları gün geçtikçe artan sokak hayvanları için Orman ve Su İşleri Bakanlığı harekete geçti. Kanun çıktıktan sonra sokak hayvanlarına işkence yapanlara para cezası değil, hapis cezası verilecek. Ayrıca toplu taşıma araçlarında hayvanların seyahat edecekleri bölmelerin de standartları değişiyor.¨ Ondan sonra bir daha ne ses, ne seda!
Django ve Pamuk sembol olsun
Geçtiğimiz hafta Edhem ve Tanem Dirvana, huzur bulmak için yaşadıkları Bozburun’da korkunç bir olay yaşadı. Sahiplendikleri günden beri Edhem’in, hamileliği boyunca Tanem’in, oğulları minik Süleyman doğumundan beri de bebeğin başından ayrılmayan Django ve yol arkadaşı Pamuk öldürüldü. Hem de bahçeye atılan keskin bir zehirle. Bebekleri o bahçede emekliyor olsa ne olacaktı, insan düşünmek bile istemiyor.
Ama şunu düşünüyorum ister istemez. Bebekliğini bildiğin, kimseye zararı olmayan, sahibini baba gibi gören bir canlıya, hatta bir değil iki canlıya kim neden kıyabilir?
İçimizdeki hangi dürtü ile açıklanabilir hayvan öldürme hırsı ve
bunun sonu insana zarar vermeye kadar gidebilir mi?
Şu anki yasa ne diyor?
Türk Ceza Kanunu’nda hayvanlara karşı işlenen suçlar, “Mala zarar verme” başlığı altında yer alıyor. Yani TCK hayvanları can olarak değil, mal olarak görüyor. Hayvanlara karşı suç işleyen kişilere sadece idari para cezası verilebiliyor. Ama hepsi o!
Oysa ki bu yasanın bir an önce değişmesi, sokaktaki her türlü can’a zarar verenlerin adli para cezasına değil, hapis cezasına çarptırılması gerekiyor.
Biz ne istiyoruz?
Peki ne yapabiliriz? Yapacağımız şey basit. Kamuoyu oluşturarak, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’In verdiği yasa teklifinin bir an önce Meclis’ten geçmesini sağlamak.
Biz imza da sen ver!
Bunun için tanem ve Edhem, change.org üzerinden bir imza kampanyası başlattılar. Siteye girerek ya da arama motorlarından ¨Hayvan hakları kanunu değişsin #Djangobozburun¨ yazmanız ve kampanyaya imza vermeniz yeterli.
Kampanyanın muhatabı TBMM. Şu ana kadar 12 bin imza toplandı. Ben Meclis’teki vekillerin en azından az sayıdaki kadın vekilimizin bu kampanyaya kayıtsız kalmayacağına artık inanmak istiyorum.
Paylaş