Paylaş
Babamın elimden tutup beni Galata Kulesi’ne çıkardığı o sabah. Kirpiklerimin
arasından giren, unutulmaz İstanbul manzarasıyla.
Dünyanın neresine gidersem gideyim, bitmedi aşkım. Bu şehirden uzakta yaşadığım
yıllar boyunca, yaşadığım her şehri de tutkuyla sevdim. Ama İstanbul’a hiç bitmedi hislerim. En çok da festivallerine koşarak geldim. Tiyatro, Müzik, Sinema, Caz.
Para biriktirdim, uçak bileti aldım, otellerde, hostel’lerde, öğretmenevi misafirhanelerinde kaldım. Elimde bir kitapçık o filmden bu filme, o oyundan bu konsere koştum tarifsiz bir mutlulukla. Bir festival gibi sevdim İstanbul’u. Sizin bir metro, bir vapur ya da bir otopark parasıyla ulaştığınız yaşamsal ihtiyaçlarınıza, ben bu şehirden çok uzaklarda yaşayan pek çok sanat sever gibi, biraz daha zor bir bedel ödeyerek ulaştım. Hiç bir festivalin gitmedi kolay kolay tadı damağımdan.
Bu şehre taşındıktan tam bir buçuk sene sonra, İstanbul Caz Festivali’ne, diğer festival sponsorları gibi hiç bir karşılık gözetmeksizin 24 yıldır konaklama desteği veren The Marmara Otelleri’nin davetlisi olarak katılmak, her konseri izleyip, gelen konuklarla minik röportajlar yapacak olmak ve onların gözünden İstanbul’u size aktaracak olmak benim için çok kıymetli.
24.İstanbul Caz Festivali, böyle geri gelir şehre festival havası!
¨Şimdi biz neyiz biliyor musun? Murathan Mungan’ın ‘Yalnız bir Opera’sında dediği gibi… ¨Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan¨.
Vurulduk. Hırpalandık. Kara bir kış geçirdik. Sokaklarımız bir bir boşaldı.
Meydanlarımız, parklarımız, canımın içi semtlerimiz.
Selamı sabahı kesmeye yüz tuttuk İstanbul’a.
Sonra güneş sanki yeniden geri geldi. Bir Mayıs günü, Fazıl Say’la, Viyana Oda Orkestrası’yla, Çellistanbul’la yani 45. İstanbul Müzik Festivali’nin ilk notalarıyla buluştuk; Aya İrini’de, Galata Mevlevihane’sinde, Süreyya Operası’nda.
Ve derken, hem de henüz 2 gün önce, 24. İstanbul Caz Festivali başladı. Çünkü bir tek sanat birleştirecekti bizi. Çünkü bu sokakları, parkları, salonları bir tek müzik ve sanat dolduracaktı yeniden. Öyle de oldu. 24. İstanbul Caz Festivali, 5 Temmuz akşamı Avusturya Kültür Ofisi bahçesindeki nefis bir Fatih Erkoç & Delalap konseri ile başladı.
Kuş bakışı 24. İstanbul Caz Festivali
24.İstanbul Caz Festivali, 21 Temmuz’a dek nefis konserlerle sürecek.
Nerelerde ne konserler var bir bilseniz. Esma Sultan'lar, Unique'ler, Fransız Saray'ları...
Örneğin bu akşam, Beykoz Kundura Fabrikası’nda, Hint ve İsrail müziğininin caz notalarına nasıl bu kadar yakışabildiğine birlikte hayret edeceğiz.
8 Temmuz Cumartesi akşamı, Zorlu PSM Sahnesi’nde, Paco de Lucia anısına düzenlenen konserde, ayaklarımızı bir Flemenco dansçısı gibi yere vurmak isteyeceğiz.
10 Temmuz Pazartesi, Kandace Springs’in yumuşacık sesiyle büyüleneceğiz.
Ya da 17 Temmuz Pazartesi akşamı, Afrika Müziği’nin Hindi Zahra ile buluşmasından büyük haz alacağız.
18 Temmuz akşamı Esma Sultan Yalısı’nda bir efsaneyi izleyeceğiz; Dee Dee Bridgewater…
Kısacası İstanbul...
Bizi büyüle, al kucağında büyüt, sinir sahibi yap sonra bir nefesinle sakinleştir, her sokağına bir hazine gizle, ki bulunca sevinelim, bizi sakla, bizi yağmala, bizi besle, bizi koru, bizi sadece seni çok sevdiğimiz için bile sev... bizi yeniden müzik ve sanatla birleştir.
Çünkü ancak böyle geri gelecek bu şehre, festival havası. Açılış afişinde dediği gibi,
¨aç kapıyı gir içeri, gönlüm bekliyor seni¨.
Paylaş