Paylaş
Yeni yıl defterinin ilk sayfasına yazdığımız ilk temennimiz, yüzeysel olarak (âdet yerini bulsun diye) muhtemelen ‘sağlık’ olmuştur. Mutluluk ikinci temennimiz olur. Olanların daha çok, olmayanların da ilk tadım için paraya kavuşma arzusu listenin değişmezidir muhakkak. ‘Sağlığın ve mutluluğun olmazsa olmazı paradır’ inancı taşıyanlar, ‘parayla saadet olmaz’ atasözünü çürütmenin yollarını, kapıldıkları sanal gerçeklik içinde aramakla meşgul olur. Zaman mefhumu kalkar, arzularımıza, hırslarımıza yenik düşeriz. Yılın başında açtığımız yeni sayfada biriktirmeyi umduğumuz güzelliklerin, yeniden tazelediğimiz dileklerimizi, yıl eskidikçe kenara koyar, rafa kaldırırız, hatta unuturuz. Sigarayı bırakma, kilo verme gibi dileklerden bahsetmiyorum. Yepyeni bir ruha bürünmekten bahsediyorum, mutsuz olduğunuz şeyleri, mutluluğa dönüştürmek için yöntem değişimi esas kastım. Duyarlı olmaktan, empati yapmaktan, davranışlarımızı gözden geçirmekten, ben merkezcilikten sıyrılıp biz olmaktan bahsediyorum. Para kaçıncı planda kalır bilmiyorum ama ‘oltaya gelmeyin’ derim.
ÇITIR TEKİR
Balıkta tazelik esastır, taze balığın da başkenti Ankara’dır. En iyi balıkçılar, en iyi balık restoranları da Ankara’da olunca, en iyi balığın tercihi de tabii ki Ankara olacaktır. Nene Hatun Caddesi’ndeki ‘Camgöz Balık Lokantası’ işini iyi yapmakla kalmıyor, yenilikçi yaklaşımıyla Ankaralıları her zaman büyülüyor. İşletmeci sevgili Kerem Ülgü ‘çıtır tekir’ önerince heyecanlandım. Yerken denizin tadını birebir hissettiğiniz yegâne balıklardan biridir tekir. El maharetiyle pişirilen tekirin çıtır hali benim de müptelası olduğum bir haldir. Camgöz Lokantası, lavaş ve yeşil soğanla servis ediyor. Parmaklarınızla yakaladığınız çıtır tekiri, isterseniz yanına soğanı da yatırıp lavaşa dürün. İlk lokmada çıt edecek, ikinci lokmayı gizli soslu ‘Camgöz salatayla’ birlikte alın. Gözlerinizi yumun ve denizi koklayın, mest olacaksınız.
DENİZ MAHSULLÜ ERİŞTE
Ankara ve civarının geleneksel yemeğidir erişte. Çeşitli usullerde pişirilir. Sadesi, kıymalısı, peynirlisi, otlusu her Ankaralı sofranın gediklisidir. Camgöz Balık Lokantası, deniz mahsullü olanını pişiriyor. İçinde kalamar, karides ve ahtapot var, iyi tereyağı ve eriştenin de lezzeti eklenince tadı şahane oluyor. Taze deniz ürünleri bulup, evde yapmayı deneyebilirsiniz aslında. Yok uğraşamam derseniz, en iyisini Camgöz yapıyor hem de soğutmadan paket yolluyor.
KARADENİZ SU ÜRÜNLERİ
Karadeniz balığının lezzeti güzel olur. Balıkçının adı da Karadeniz olunca büyük oranda lezzeti garantiliyorsunuz. Ankara’nın en eski balıkçılarından ‘Karadeniz Su Ürünleri’, Güvenlik Caddesi’ndeki yerinde 1976 yılında başlamış en iyi balığı sergilemeye. 45 yıllık alışkanlık tazelikle ilgili endişeleri yok ediyor. Yılların tezgâhtarı sevgili Erhan, zamanın balık zamanı olduğunu söylerken “Kalkan” dedi, “Çinekop, sarı kanat, lüfer” dedi. İçerideki meze tezgâhını gösterdi, balığın yanına bunlar gider derken, iştahlandım. Uğrayın derim, ben seçemedim benim için de siz seçin.
PATLICAN BALIĞI
Kulağa garip geliyor değil mi? Patlıcanı çok sevdiğim için, ilk duyduğumda garip hislere kapıldım açıkçası. İzmir seyahatinde geleneksel yemek araştırırken, yazar arkadaşım Salih Korkmaz’dan duydum ‘patlıcan balığı’nı. Detaylara girince patlıcan isimli bir balığın olmadığı anlaşıldı. Yemeğin ismiymiş aslında. Patlıcanın balığa benzetildiği sahile yakın birkaç kasabada bu isimde farklı yemekler varmış. Salih’le birlikte Urla’ya bağlı Barbaros Kasabası’na has yemeği tatmaya gittiğimizde henüz nasıl yapıldığıyla ilgili fikrim yoktu. Patlıcanlar jülyen, domates, biber küp küp, soğan da piyazlık doğranıyor. Tabanını yağladığınız fırın tepsisine sebzeleri seriyorsunuz. Önceden hazırladığınız ‘akıtma hamuru’nu (Akıtma: Un, su ve tuzla hazırlanan hafif cıvık bir tür hamur. Eskiler bilir.) katıdan, cıvığı doğru tepsiye serdiğiniz sebzenin üzerine akıtıyorsunuz. İyice yayılarak tepsiyi kaplayan hamurun üstüne, yerel halkın ‘kelle peynir’ dediği köy peynirini rendeleyip serpiştiriyorsunuz. Davul fırın varsa ne âlâ, yoksa herhangi bir fırına sürün, üstü kızarınca çıkarıp dilimleyin. Doyamayacaksınız. Olur da yolunuz Barbaros Kasabası’na düşerse ‘Hobbit House’ pansiyon sürekli pişiriyor, işletmecisi Sinem Hanım severek ikram ediyor.
Paylaş