Paylaş
“Bilmem kaç bin beygir gücünde lokomotif aldı başını geliyor... Sirkeci’den, Ankara’ya, bir dolu şair, bin dolu şiir belki de... Ruhun ebedi aleminden, ölüsünden, dirisinden. Bin bir türlü kelime ve sonsuza sihir, edebi dizelerle geliyor... Kimi aşka kafiye, kimi sevdaya armoni, kimisi en derininden hüzün, kimisi en uçuğundan sevinç. Hepsi yürek, hepsi şiir.” Filmlerde görüp unutamadığımız, Tren garı sahneleri de şiirdir, aklımızda yer eder. Trenin istasyona yanaşma sahnesinde, bekleyenlerin sabırsız ve heyecan üreten bakışları bizlere de kavuşmanın sevincini yüklüyor, hatta cebimizde varsa çıkarıp mendil sallayarak selamlamak geçiyor içimizden. Tren İstasyondan hareket ettiğinde ise raylara değen demir tekerleklerin ağırlığı gibi veda etmenin de hüznü çöküyor üzerimize. İçimizden yine mendil sallamak geliyor, hatta birkaç damla gözyaşı istemsizce kenardan dökülüyor, sallamak için çıkardığımız mendille gözlere düşen nemi de alıyoruz. Orhan Veli’nin “Bir tren sesi duymaya göreyim, iki gözüm iki çeşme” dizesinde olduğu gibi, duygu yükleniyoruz. Kavuşma ve veda zıtlaşsa da aynı istasyonda yani “gözyaşı”nda birleşiyor, her bir damlası kelimeye, her kelimesi yanağımızdan süzülüp boğazımızda düğümlense de; yüreğimizde “şiir” oluyor.
ARMANDO DA TRENDE
“Başkent Kültür Yolu” festivali kapsamında düzenlenen “Şiir Hatları Treni” 5 Haziran’da tarihi Sirkeci Garı’ndan, Ankara’ya hareket edecek. Yerli ve yabancı 15 şair, onlarca öğrenci ile birlikte yolculuk edecek ve seyahat boyunca çeşitli atölye çalışmaları ile şiir etkinlikleri gerçekleştirilecek. 40 ülkeye yayılan “Şiir Sokakta” hareketinin kurucusu Meksikalı şair “Armando Alanis” (Pulido) da trende olacak. Çok fazla tanımasak da şiir sokakta akımına sosyal medya sayesinde epeyce aşinayız. Şiirin mekân ile kurduğu ilişkiden beslenen, şiiri kitaplardan alıp gezmeye çıkaran “Şiir sokakta” hareketi, otobüs duraklarında, banklarda, metruk binalarda, buruşturulmadan kenara konmuş kağıtlarda rastlayabileceğiniz, çevreye duyarlı, insanlara saygıyla yaklaşan bir hareket. 6 Haziran, saat 15.00’de CSO yeni bina, “ADA salon” da şiir var. Gelin hadi...
ÇINARIN ALTI KRUVASANTE
İsmini aldığı Fransız Büyükelçiliği’nin de bulunduğu Ayrancı’daki “Paris Caddesi”ne bayılıyorum. Fransız usulü kruvasanlarını çok sevdiğim “Kruvasante” de üretim atölyesini Paris Caddesi’ne kurmuş. Elçilik duvarına karşı yüksekçe bir çınarın gölgelediği atölyenin ekmek ve kruvasanlarını teşhir ettiği bir bankosu ve oturulacak birkaç küçük masası var. Tereyağı ve ekmek kokusunun yayıldığı sokaktan geçtiğinizde duygular Paris’e dönüşse de gerçekler Ankara. Atölye şefi deneyimli ve milli ekmek ustası Fethi Irmak’ın pişirdiği ekmek ve kruvasanlar hemen karşı komşuları Fransız Büyükelçiliği’ni kendi evlerinde hissettirecek nitelikte Paris kokuyor. Çok tahıllı baget ekmeğini çok sevdim, her tahılı damağınıza hissettiren kıvamı verebilmek maharet istiyor. Sabah işe gitmeden alacağınız kruvasanın tereyağı kokusu sizi ayartacak her sabah uğramak isteyeceksiniz. Zeytin, domates kurusu ve zeytinyağının keyiflendirdiği ekmeğin tadına varınca hem sokağın hem “Kuruvasante”nin müptelası olacaksınız. Paris olmasa da bizdeki caddesine gidin, koku aynı koku.
FİLİZ’LENEN NORVEÇ KEKİ
Butik yerlerin, butik ve eşsiz ruhu olduğuna inanıyorum. Özellikle kadın girişimcilerin büyük hayallerini sığdırdıkları küçücük butik dükkânlarına bayılıyorum. Buraları bulmak ulaşmak zor olsa da lezzet düşkünü, ağız tadını bilen arkadaşlarım sayesinde kıyıda köşede sessiz sedasız çalışan mekânları keşfetmekte zorlanmıyorum. Cinnah Caddesi’ne paralel inen Piyade Sokak’taki “Brote” kafeyi ve nefis “Norveç Kekini” Sevgili arkadaşım Zeynep sayesinde buldum. Norveç kekini anlatış biçimi, yüzünün aldığı iştahlı ve muzur ifadesi ile Zeyno’ya dönüşen sevgili Zeynep’i midesine düşkünlüğü sebebiyle kutluyorum. Norveç kekinin içeriğindeki kek, mereng(Beze), krema, badem ve tereyağının birbirine verdiği uyumun; zevkten bayılmanın bir tık öncesi hali sizi mest edecek. İspanyolcada “Filiz” anlamına gelen “Brote” kafenin şefi Filiz hanımın kendi elleriyle harmanladığı her yiyecek nefis olduğu kanaati sadece Norveç kekiyle oluşmadı, çilekli pastası da, havuçlu keki de şahaneydi. Henüz zeytinyağlıları ve yemeklerini tatmadım ama sevgili Zeynep, Filiz hanımın lazanyasıyla aşk yaşadığını, enginar ve mücverini de mutlaka denemem gerektiğini söyledi. Yakın zamanda tadıp size anlatacağım.
Paylaş