Paylaş
Hiçbir şeyin hakkını tam anlamıyla veremiyoruz... Ne yardan geçiyoruz ne de serden... Her şeyin ucu açık... Aklımız ha koptu ha kopacak pamuk ipliğine bağlı... Ruhumuz zaten kaçık. Hayata dair samimiyetten yoksun vaatlerde bulunurken, ruhumuzu hapsettiğimiz bedenimizle kasılmayı da unutmuyoruz. Hep bir tatminsizlik, yetinememe duygusu hâkim zihnimize. Zorunlu haller dışında... O da belki... Başladığımız her şeyi tamamlamakta zorlanıyoruz. Esas konu kendi hayatımız iken, mevzuyu döndürüp başka yaşamlara yüklemeyi beceriyoruz. Hedefimiz sonuca gitmekten ziyade, karşımızdakinin sonuca gitmesini engellemek olunca, attığımız her adımın sahtekârlığının da farkında olmuyoruz. Kendi işimizin yarım kalmasına aldırmadan başkasına yarım bıraktırdığımız işlerle böbürlenerek tatmin olmanın dayanılmaz hafifliği ile havalara uçuyoruz. Üstünü örterek içimize gömdüğümüz başarısızlıklarımızın ağırlığına dayanabileceğimizi düşünüyor ancak beklemediğimiz anda yere çakılınca uçuşumuz da yarım kalıyor, yine de akıllanmıyoruz. Ne istediğimizi bilememekten mi? Açgözlülük mü? Emin değiliz. Yüreğimiz yarım, konuşmalarımız yarım ağız, iyiliğimiz, kötülüğümüz yarım. Sevgi de yarım aşk da... Samimi değiliz, sonuna kadar gidemiyoruz. Yollarımız hep yarım. Önce kaygılanıyoruz, sonra duraklıyoruz, fikrimiz bulanıyor, değişiyoruz… daha kaba tabirle “kıvırıyoruz” ama o da yarım.
SATIRBAŞI ANKARA SONU JASON GOODWİN
Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamında düzenlenen “Şiir hatları treni” ve “Satırbaşı Ankara” kitap sergisi 6 Haziran’da Kültür ve Turizm Bakan yardımcısı “Özgül Özkan Yavuz”un katkısı ve katılımıyla başlamış, dünyaca ünlü “Bestseller” yazar “Jason Goodwin”in “CSO Ada” daki söyleşi ve imza günü ile 11 Haziran’da son bulmuştu. Ankaralılara kültür dolu günler yaşatan Festival düzenleyicisi bakanlık personeli ve festival katılımcılarına selam olsun.
YENİÇERİ AĞACI YILANLI SÜTUN
“Jason Goodwin” ünlü Cambridge üniversitesinde “Bizans tarihi” eğitimi almış bir Bizans tarihçisi aslında. Polonya’dan yürüyerek İstanbul’a gelişini anlatan “Bir Ucu Altın Boynuz” isimli kitabıyla başlayan İstanbul aşkı, yoldaki arkadaşı ile evlenmesine sebep olmuş “Ben aslında İstanbul’la evlendim” diyerek hayatındaki önemini tarif ediyordu. Bu tutkulu aşkı, bir Osmanlı polisiyesi olarak yazdığı “Yeniçeri Ağacı”nı yayımladığında katlanmıştı. Bu kitapla, dünyanın en prestijli edebiyat ödüllerinden biri olan “Edgar Allan Poe” en iyi roman ödülünü alan Jason Goodwin; yazdığı “Yılanlı Sütun” ve “The Baklava Club” ile İstanbul aşkını pekiştirmekle kalmamış kitaptaki kahramanı “Yashim”in ağzından bir de yemek kitabı yazarak, Osmanlı Mutfağındaki kişniş kokusunu unutamadığının altını çizmeyi de unutmamıştı. İngilizlerin bilinen özelliklerinin aksine sıcak sohbetine bayıldığım sevgili Jason’un alçak gönüllülüğü sadece benim değil söyleşisine katılan herkesin hayranlığını kazanmasına yetti. Vedalaşırken ilk fırsatta yeniden görüşme dileklerimi iletirken, İngiliz işgali dönemi İstanbul’u anlatacağı yeni kitabında bulaşacağımız müjdesini vermeyi de ihmal etmedi.
İLLE DE MOCHİ
Çocuklarım Erk, Asya ve May’ın Ankara Galleria’daki China Bloom’da tadıp “İlle de Mochi” diye tutturmalarına anlam vermemiştim. Şanslıydım, tadına bakınca ben de tutuldum açıkçası. Bu nefis tatlıya “Japon Pirinç Keki” de deniyor. “Mochitsuki” adı verilen geleneksel Japon yeni yılı kutlamalarının sembolik yiyeceği konumundaki Mochi; Japonica pirincinin dövülerek hamur kıvamına getirilmesi ile içine doldurulan sade krema ya da meyveli dondurmanın eşsiz uyumuyla damak çatlatıyor. Yaz aylarına girdiğimiz bu günlerde içimizi ferahlatacak güzellikteki tatlı ihtiyacını büyük ölçüde giderecek, yeni ve yenilik anlamına gelen “Mochi” ayrıca iyi şansı da simgeliyor. Eğer şanslıysanız hem iyi şansınızın devamı hem de kapılacağınız muhtemel yeni tutkunuz için uzak doğu mutfağının bayıldığım mekânı “China Bloom” un Bodrum Marina’daki restoranında tadarsınız. Şans konusunda şikâyetçiyseniz ille de “Mochi” ve daha iyisi yok. Hep “China Bloom” derim.
JAPON MANTISI GYOZA
Aile olarak her ne kadar “Sushi”ye tutkunsak da Bodrum’daki “China Bloom”un işletmecisi sevgili Mutlu Köktürk bu sefer Japon mantısı “Gyoza”yı önerdi. Mantıyı da seven çocuklar için iyi bir seçimdi itiraz etmedik. Japon mantısı Gyoza geleneksel olarak ince bir hamur içinde kıyma, taze soğan, lahana, zencefil ve sarımsak dolgulu olarak hazırlanıyor. En sevilen pişirme yöntemi tavada kızartılanın yanında haşlanıp derin yağda kızartılan türleri de var. Soya sosu, sirke, zencefil, sarımsak, çili yağı veya ponzu ile servis ediliyor. Ankara’daysanız Ümitköy veya Maidan, Bodrum’daysanız Marina’da China Bloom var. Uğrayın.
Paylaş