Ne yiyorsak oyuz...

“Herhangi bir hücre, içinde bulunduğu çevrenin biyokimyasal fotoğrafıdır.”(Andre Voisin - ‘Soil, Grass, Cancer’ isimli kitabından)

Haberin Devamı

Yediklerimizin içindeki ‘karmaşık’ isimli kimyasal katkıların kattığı zehir ve sinsice türeteceği hastalıklar, vücudumuzda yuvalanıp uygun zamanda ortaya çıkmayı hedeflerken; bizler market raflarından veya internet sitesinden seçmeye çalıştığımız endüstriyel gıda ürünlerinin düşük fiyat performansını kurnazca incelemekle oyalanıyoruz.
Son tüketim tarihine bakmayı yeterli görmekle müsterih oluyor, göz alıcı ambalajına aldanıp “Koy sepete” diyoruz.
Bir tık’la veya basit bir kol hareketiyle sepete koyduğumuz ürünü aynı kolaylıkla midemize indirirken, sepet muamelesi yaptığımız bedenimizin de son kullanma tarihini sepete koyduğumuz her ürünle birlikte daha da netleştirdiğimizin farkında bile olmuyoruz.
Beslenirken tükettiğimiz gıdanın ‘nasıl elde edildiğini’, ‘nasıl hazırlandığını’, ‘geçtiği aşamaların doğallığını, ‘doğayla ilişkisini’, ‘insan sağlığına katacağı değer veya değersizlikleri’ araştırmak bize çok karmaşık geldiğinden olsa gerek; ne yediğimizin detaylı içeriğinin karmaşasına girmeden kolayına kaçıyoruz.
Süslenirken, yediklerimizin vücudumuzdan salgıladığı kimyasal kokuları bastırmak için kullandığımız kimyasal parfümün verdiği geçici rahatlığın aynısını yediğimiz şeyler için de uyguluyor; kimyasal aroma ile lezzetlendirilen sosların sahte dünyasına kapılıp keyifle her şeyi yiyoruz. Kimya laboratuvarı gibi kokmak var, içinden dere geçen kır çiçeklerinin süslediği çayır gibi kokmak var.
Ne yiyorsak oyuz...
Karar sizin.

Ne yiyorsak oyuz...

ANADOLU MERALARI

Haberin Devamı

Toprak ananın binlerce yıldır insan eliyle tüketilen bereketini yeniden canlandırmak için kurulmuş bir gönüllülük ve eğitim platformu diyebilirim. Kurucuları, Galatasaray üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun Durukan Dudu ile Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Bölümü’nden mezun Volkan Büyükgüngör’ün kariyerlerini yazmaya köşem yetmeyecek. www.anadolumera.com adresinde dinamik Anadolu meraları ekibinin aktif diğer üyelerinin de birikimleri ve detayları var. İnternet sitelerinde ‘manifesto’ diye adlandıkları bölümün ilk cümlesinde şöyle yazıyor:
“Onarıcıyız. Toprak altı ve üstü canlılık ve bereketin güçlenmesi, doğal sistemlerin direncinin yükselmesi ve biyolojik çeşitliliğin artması için çalışıyoruz. Sürdürülebilirliği yeterli görmüyoruz, onun da ötesine geçerek ekosistemleri onarıp iyileştirmemiz gerektiğini görüyoruz. Ekolojik, ekonomik ve toplumsal onarımı beraber ele alıyoruz.”

ONARICI TARIM

Haberin Devamı

“İnsan tüketimi için en sağlıklı, besleyici ve kaliteli gıdayı üretirken, ekosistemleri(yani doğayı) olabilecekleri en yüksek zenginlik, çeşitlilik ve hayat-doluluk seviyesine çıkarmamızı sağlayan yöntemlere ‘onarıcı tarım’ diyoruz.”
Yukarıdaki cümleyi sevgili Durukan Dudu kurmuş. Anlamak ve idrak etmek için belki de defalarca okumalıyız. Doğal beslenmenin, tükettiğimiz gıda ürünlerinden ziyade toprağı onarmakla ilgili olduğunun altını kalın uçlu kalemle çiziyor. Toprağın organik bileşenlerinin çoğaltılması, atmosfere karışan karbonun toprağa gömülmesinin, doğanın özgün haline dönüşü anlamıyla eşleştirilmeli. İklim krizinin ve küresel ısınmanın aşılabilmesinin önce kendi bakış açımızla, gelecek vizyonumuzu sonra da toprak ve doğayı onarmakla elde edilebileceğinin farkına varmalıyız.

Ne yiyorsak oyuz...

SAFİMERA

Haberin Devamı

Anadolu meralarının gözetimindeki çiftliklerde sadece otla beslenen büyük ve küçükbaş hayvanların ‘onarıcı tarım’ sonucunda ıslah edilen meralarda otlanarak gelişmesi ve doğal kesim zamanlarında hasat edilmesinden elde edilen et ve et ürünlerinin işlendiği bir nevi kasap şarküteri ‘Safimera.’
Bonfile de hazırlıyorlar. Nuar da dana-oğlak karışımı sucuk da kuzu-oğlak karışımı ilikli kemik suyu da var. Hepsi taze ot ve kekik kokarken iştahınız kabarabilir, pişirmeden yemek isteyebilirsiniz.
Safimera’dan aldığınız her parça etin geçtiği aşamalar, gelişimi ve hikâyesine www.safimera.com adresinden ulaşabiliyorsunuz. Ne yediğinizi biliyor olmanın hücrelerinize verdireceği mutluluk fotoğrafını merak ediyorsanız siteyi tık’layın.

Ne yiyorsak oyuz...

BEEF TON

Haberin Devamı

Safimera’nın en ilgimi çeken ürünlerinden birisi ‘beef ton.’ Üç gün tuzda bekletilen dana biftek, daha sonra yumuşayana kadar haşlanıp soğutuluyor. Sızma zeytinyağı ve defne yaprağıyla birlikte vakumlanıyor. Sadece otla beslenen bir et olduğu için tüm otların lezzetini de duyumsuyorsunuz. Soğuk ya da ısıtarak tüketebiliyor, salatalara veya pişen makarnanın üzerine serpiştirebiliyorsunuz. Denerseniz farkı anlayıp müptelası olacaksınız. Safimera’nın tüm ürünlerine, Ankara’da Birlik Mahallesi’ndeki ‘Grasso’ isimli gurme organik mağazasından ya da @safimera adlı Instagram hesabından ulaşabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları