Paylaş
Başlığı gördüğünüzde içinizden mırıldandığınızı biliyorum... “Hatırla sevgili, o mesut geceyi...” Yazarken ben de mırıldandım tabii ki. Ve hatta, ne yazacağımı düşünürken gözlerimi bile yummuştum... “Hatırlamak” ve “sevgili” birbirlerine ne çok yakışıyorlar... Bir arada ne güzel duruyorlar değil mi? Baştan sona her harfi ayrı ayrı hatıra doluymuş gibi, ayrı ayrı sevgi yüklenmiş bize doğru geliyorlar. Kulağımızdan girip yüreğimizin en derinlerinde bizim bile ulaşmakta zorlandığımız yerlerine kadar dokunuyorlar. Sizi bilmem ama ben öyle duyumsadım. Tatlı bir hüzün... Anıların en akılda kalan anlarına duyulan özlemin yüze oturttuğu buruk ama mutlulukla parlayan gülümseme... “İyi ki yaşamışım” dediğinizde, çektiğiniz derin nefesi içinizde bir süre saklayıp yaşadığınız o anla hasret giderirken... “Ölsem de gam yemem” deyiminin anlamını kavradığınızda... İstemeden bıraktığınız nefesten sonra gayri ihtiyari çıkan “Ohhh” nidasıyla yaşama dönüş ve yeniden yeşeren mutluluğu hissedip umut tazelediğinizde. Hüzünlenmeyin lütfen... Siz hüzünlenin diye yazmadım. Geçenlerde Hollandalı ünlü kemancı ve orkestra şefi “André Rieu”un 2014 yılında İstanbul’da verdiği konserin görüntülerine rastlamıştım... Salondaki binlerce seyirci sahnedeki Johann Strauss Orkestrası’nın çaldığı “Hatırla Sevgili” şarkısına eşlik ederken yüzlerine yansıyan mutluluğu ve umudu görmeliydiniz. “Hatırla Sevgili” Muhlis Sabahaddin Bey’in Nihavend makamındaki semai bestesi olarak geçiyor. Bir de “Zar je morala doć (Gelmesi mi gerekiyordu?)” isminde Sırp halk türküsüymüş ayrıca... Aklıma “Filenin (Şampiyon) Sultanları” geldi, umut yüklendim... Rakibi Sırbistan için mırıldandım... “Hatırla sevgili... Eda’yı, Ebrar’ı, Melissa’yı, Zehra’yı, Hande’yi, Özge’yi... Siz de unutmayın…
VOLKAN “ÇIRAK” ARIYOR...
Gün geçtikçe efsaneleşen Abay Kunanbay Sokak’taki Volkie’s Burger’in her şeyi metalurji mühendisi sevgili “Volkan Yıldırım”; hazırlık ve pişirim yaparken günün neredeyse 12 saatini sıcak ızgara karşısında hiç oturmadan ayakta geçiriyor. Günlük olarak servis ettiği 32 burgerin (Bu sayı hafta sonları artıyor) brioche ekmeğinden, köftesine, sosuna kadar her şeyini kendi elleriyle hazırlıyor. Her yolum düştüğünde mutlaka uğruyor gerek kendisi, gerekse ona sürekli destek olan anne ve babası ile sohbet edip nefesleniyorum. Beyaz yakalıktan burgerciliğe geçiş yaparken müzik ve sanata ayırdığı vakti de hamburgere kaptırmış sevgili Volkan. Yaptığı işin hakkını verebilen esnaf sıkıntısı çektiğimiz bir dönemden geçerken Volkan’ın işine olan tutkusunu gördüğümde ilerisi için umutlanıyorum. Son gittiğimde “Protein Burger” hazırlıyordu... Göz yumurtalı ve özel soslu bir burgermiş. Amerikan filmlerindeki “Diner” sahnelerini anımsattı...
Burgerin yanına veya ekmek arasında köftenin üstüne koyduklarında ağzım sulanırdı. Protein Burger’in yapımını izlerken yine ağzım sulandı... “Çırak arıyorum” derken sesi yorgundu... “Çırak bulursam gitarımı getirip burger yiyenlere dinleti yapma planım var” dedi...Şahane olur...
LENİ ARTİSAN VE “KAHVE REÇELİ”
Efsane Botanik Bahçesi’ni rotaya kattığımdan beri yürüyüşlerde keyifli vakit geçiriyorum. Botanik’ten geçip Üsküp Caddesi’ne (eski Çevre Sokak) çıktığımda etraf iyice aydınlanıyor, çünkü “Leni Artisan Cafe”ye yaklaşmış oluyorum. Bu aydınlık mekânı geçtiğimiz nisan ayında yazmış ve butik tarzda hazırladıkları nefis kahvaltılardan bahsetmiştim. Chef Anne Birgül Hanım, leziz elleriyle farklı türde atıştırmalıklarla tatlıları her gün ama özenerek ve en doğal malzemelerle hazırlıyor. Sevgili kızı Bengisu’nun tezgâha sanat eseri gibi dizdiği güzelliklerin hem görüntüleri hem de lezzetleri şahane olunca aklınızda kalıyor, unutamıyorsunuz. Merengli şeftalili pasta, böğürtlenli flan, ve craqelin (Pataşu hamuru ile yapılan bir tür tatlı) aklımda kalanlar, görüntülerini gördüğünüzde vurulabilirsiniz... Son uğradığımda Birgül Hanım bana üzerinde çalıştığı “Kahve Reçeli”nden bahsetti ve hatta tattırdı da. Lezzeti tarif etmeyeceğim... Nefis ya da şahane demek de bir şey ifade etmeyecek. Kahve reçelini kullandığı tatlıları tatmanız gerek... Uğrayın.
DOMATES, BİBER, SAMANDAĞ...
Domatesin, biberin, patlıcanın ve diğer yaz sebzelerinin en leziz günlerindeyiz. Eylül ayı bittikten sonra lezzetler kaybolmaya başlayacak ve ardından kışla birlikte asla tavsiye etmediğim serada yetişenler ortalığa saçılacak. “Kışın yaz sebzesi yemeyin...” Uyarıma kulak asmayacağınızın da farkındayım. Turan Güneş Bulvarı’ndaki Hatay yöresel ürünler dükkânı “Firik” günlük olarak Samandağ’dan depremzede köylülerin yetiştirdiği sebzeleri getiriyor. Neredeyse her gün uğrar oldum hem taze ve doğal sebzeyi alıyorum hem de dükkânda satılan ürünlerin çoğunu kendi elleriyle yapan Pakize Hanım’la sohbet ediyoruz. Hatay usulü mezeleri ekmeğin üzerine sürüp veriyor... Kırmızı ve yeşil biber ezmelerine bayıldım... Zeytinyağlı sarma şahane... Mutlaka gidin.
Paylaş