Paylaş
Son birkaç gündür baharın sıcacık gülümsemesine rağmen, önceki günlerde soğuk ve yağışlı havayla uyanışımız geliyor aklımıza ve tedirgin oluyoruz. Yorgunluk basıyor aniden. Miskinlik ve ardından karamsarlık tüm bedenimize hükmediyor... Sıcak güne, soğuk duygularla başlıyoruz. İçimizin karanlığı günün aydınlığına inat, gözlerimizi karartıyor. Baharın kokusunu, cıvıldayan kuşları ve güneşin parlaklığını görmezden geliyor, umursamıyoruz. Kararmış duygularımızla tüm günü karalıyor, sevgiden beslenen ruhumuzu gizlediğimiz dehlizden çıkarmak ve güne uyum sağlamak güvenli gelmiyor. Korkuyoruz... Birbirimizden korkuyoruz. Çekindiğimiz ve kapılmaktan korktuğumuz, o alışverişini yaptığımız sevgi ile güvenin sahteliğinden belki de. Hayal kırıklıklarının damarlarımıza sızdırdığı sinsi güvensizlik hissi ile bu hislerin tükettiği sevginin yerine koyduğu güvenli samimiyetsizlik duygusunun bizi soktuğu karmaşıklık muhtemelen... Güzelliklerden ürkmeye başladık, gerçek olabileceklerini düşünemiyoruz artık. Kendi duygularımızı dinlemeyi bıraktık, başkalarının tasarlayıp önümüze koyduğu duyguları istemesek de yaşıyoruz.
Bütün bu olumsuz duygular sizi sizden aldı değil mi? Kolayca teslim oldunuz. Baharı görmezden gelecek kadar doğadan kopmanın güvenli suniliği içinde ama mutsuzsunuz... Biliyorum. Çok da kötümser olmamak gerek. Ve hatta pek de alışık olmadığımız iyimserliği bile deneyebiliriz. Şaka bir yana... Bazen sezgilerine güvenmeli insan. Hayatın akışına kapıldığımızda çoğunlukla karamsarlığın çökmesine verdiğimiz toleransı, umuda ve güzelliklere de vermeliyiz. Safiyane duygularla içimizden geçirdiğimiz düşüncelerin geri dönüşü çok hızlı olabiliyor. Denemek gerek...
GÜNEŞ KÖYDEN DOĞUYOR ‘GÜNKÖY’
Biz şehirlilerin çoğunlukla farkında olmadığı şeylerin başında ‘Gün doğumu’ yani sabah güneşinin ufuk çizgisine paralel yükselişi ile aydınlanan toprak, ağaçlar, çiçeklerle birlikte solunan nefis havanın bedenimize verdiği zindelik. Bu zindelikte uyanan köy çocuklarının heyecanla koşturduğu okul yolu, uçsuz bucaksız doğa ve güneşe yakınlıklarının yanında aynı zamanda uzak kaldıkları bilgi ve bilgiye ulaşmak...
2010 yılında güneşin aslında çocuklarla birlikte köylerden doğduğunun farkına varan bir grup ‘Bilkent Üniversitesi’ öğrencisi gönüllü, ‘Günköy’ projesini başlatmışlar. Anadolu’nun farklı bölgelerinde uzaklık gözetmeksizin belirledikleri köy okullarına kütüphaneler kurmakla, köy çocuklarını okumaya ve bilgiye erişime yakınlaştırmayı hedeflemişler. Şimdiye kadar 30 civarı okula da ulaşmayı başarmışlar.
BOLU-GÖYNÜK ‘DEDELER’ KÖYÜ
Geçenlerde ‘Günköy’ projesinin eş koordinatörleri İpek Çakıroğlu ve Başak Kerçek ile sohbet ettim. Nakdi yardım yani para yardımı kabul etmiyorlar. İhtiyaç duydukları malzemeyi temin edip onlara ulaştırmanız yetiyor. Şimdilerde Bolu’nun Göynük ilçesine bağlı ‘Dedeler’ Köyü İlköğretim Okulu’nun kütüphanesini üniversiteden 46 gönüllüyle birlikte tasarım ve eşyalar dahil bitirmişler. Ulaşım için desteğe ihtiyaçları olduğunu söylediler. İlgilenirseniz tdpgunkoy@gmail.com veya IG @bilkentgunkoy adreslerine tıklayın. “Güneş köyden doğuyor...”
PARLAK VE AYDINLIK BİR MEKÂN ‘LENİ ARTİSAN’
Ankara’nın en keyifli ve güzel sokaklarından biri eski Çevre Sokak veya bugünkü adıyla Üsküp Caddesi’nde en az sokak kadar sakin, keyifli ve güzel bir mekâna rastladım. Aynı sokaktaki İnput’un sevgili şefi Seda önerdi. İçeri girdiğimde hissettiğim ferahlığın, mekânın aydınlığının yanı sıra, mutfak tezgâhının arkası ve önünde kendi aralarında sohbet eden üç güzel kadının gülümseyen yüzlerinden kaynaklanan ferahlığın da etkisi olduğu aşikârdı. Kafenin şefi ve annesi ‘Birgül Takış’, kızı ve en büyük yardımcısı ‘Bengisu’ tezgâhın arkasında önünde de hem kafenin ateşli müşterisi hem de yazın düzenlenecek bahçe konserlerinin Jazz solisti ‘Zeynep Burcu Altınel’ vardı. Sohbetlerine katılmak için bahanem de fena değildi ‘Leni’ kelimesinin ne anlama geldiğini sordum. Almanca’da “parlak ve aydınlık” demekmiş. Kafe çok iyi tasarlanmış, aydınlık neredeyse her yerdeydi. Leni’nin mimari tasarımını ailenin diğer üyesi iç mimar ‘Begüm Takış’ annesi ve kardeşi için sevgiyle hazırlamış. Vitrinde duran tatlıların görüntüsü göz alıcıydı, tamamı özgün ve sevgili Birgül hanımın leziz ellerinin.
SÜKÛNETLE KAHVALTI
Evinizin bahçesinde varsayın kendinizi... Mutfakta anneniz, ablanız veya çok sevdiğiniz bir dostunuz olduğunu düşünüyorsunuz. Sizi etkilemek için değil, sevgiyle hazırlanan yiyeceklerden sevgiyi hissetmenizi isteyen bir yaklaşımla hazırlanan kahvaltıya oturuyorsunuz. Her lokmasında bayılıyor, hissettiğiniz lezzetin sevgiye dönüşümü damağınızda patlarken, birden ayılıyorsunuz. Kahvaltı tabağı nefis gözüküyor... Tava böreği, ekmek üstü lezzetler harika... Kokular misss.. Yüzler de bahçe de ‘Leni’ye uğramalısınız... Müptelası olmamak için kendinizi tutmayın. Hem sokağı hatırlayın hem de Leni’yi unutmayın.
Paylaş