Paylaş
O kadar çok şey istiyoruz ki... İsteklerimizin bittiğine pek rastlamadım... Sürekli bir isteme ve arzulama hali var üzerimizde... Bebeğin meme için ağlaması ya da yetişkinin susadığında su istemesi gibi doğal isteklerden bahsetmiyorum... Hayatta kalmak için gerekli yaşamsal ihtiyaçlara hiç kimsenin itirazı olamaz zaten, isteyeceğiz elbette. Hastalanmasak... Hiç üzülmesek... Hep mutlu olsak... Hep genç kalsak... Yaşlanmasak... Kimin aklından geçmemiştir ki tüm bunlar? Bana göre bu tür istekler de doğal, zira hiçbir canlı ölmek istemez ve haliyle hissedilenler içgüdüsel... Bunları da normal karşılayabilirim... Mesela bir arabası varken daha iyisini ya da ikincisini istemek... Aynı şey ev için de geçerli. Bir tabakla doyabiliyorken ikinci tabağı almak, yeterince kıyafet varken her rengini dolaba koymak gibi insani olmayan, insanın egosuna yenik düştüğü istekler var bir de, onlara ne demeli? “Şöyle küçük bir kafe açsam kurabiye, kek yapsam mutlu huzurlu yaşasam” deyip, halka halka büyüme hırsına kapılarak hem kendi hem de bizim ağız tadımızı bozanlara sormak gerek... Bu hırs neden? Muhtemelen “Gölgelerin gücü adına...” diyeceklerdir, ama ben “Doyumsuzluk” diyeceğim...
MİNON
Geçen gün, Güniz Sokak’la Buğday Sokak’ın köşesinde bayıla bayıla gittiğim kafenin esas adı ‘Minon Cakes’ ama başlıkta sadece ‘Minon’ kullandım... Güzel isim, hoşuma gitti, yanındaki İngilizce kelime gölgelesin istemedim. ‘Minon’ kelimesi Lazca’da “istiyorum” anlamında kullanılıyormuş. Gururla ‘Laz kızı’ olduğunun altını çizen ‘Minon’un kurucusu sevgili Arzu Çetintaş söyledi. Arzu’nun Farsça kelime anlamının da istemekle alakalı olduğunu düşünürsek ‘Minon ile Arzu’ birbirlerine yakışmışlar. Arzu Çetintaş aslında Bilkent Finans mezunu ancak Fransız tatlıları pişirmek daha cazip geliyor ve atlayıp Paris’e gidiyor. Dünyaca ünlü ‘Cordon Bleu’ aşçılık okulunda pasta eğitimi aldıktan sonra Ankara’ya dönüp Oran’da bir atölye açıyor. On yıl süren atölye serüveninde epeyce müptelası birikince, sanatçı ve tasarımcı annesi Ayşe Çetintaş ile birlikte geçtiğimiz haziranda ‘Minon Cakes’i açıyor.
BUĞDAY SOKAK, BAŞAK APARTMANI NO:12
Nasıl uyum ama? Her Ankaralı gibi ben de çok seviyorum eski apartmanları... 1950’lerin sonunda yapılmış klasik bir Ankara apartmanı. Olduğu gibi korunmuş mozaikler, balkon demirleri ve trabzanlar, bahçe duvarına iliştirilmiş duvar sarmaşıkları, yürüyüş yolu ve aklıma gelmeyen bir sürü detay. Sevgili Arzu, Başak Apartmanı’nın giriş katı dairesini hiç kırıp dökmeden mimarisini, odalarını, bahçesini olduğu gibi koruyor... Ve hatta kayıp şömine bulunuyor, yerdeki orijinal mozaikler ortaya çıkıyor ve aynen ilk günkü gibi restore ediyor. Şahane ayrıntılar var inanın tarif etmek sayfalar alır, gidip yerinde görmelisiniz. Yiyeceğiniz tatlıyla arzunuz, mekânla ruhunuz doyuyor.
TUZLU-ÇİKOLATALI PUDİNG
Tatlılara meraklı değilseniz başlıktaki ismi duyduğunuzu sanmıyorum. Ben meraklı ve ilgili olmama rağmen duymamıştım. Sevgili Arzu’nun kendi tasarımı bu tatlıya haliyle sadece Minon’da rastlayabilirsiniz. Çok hafif ve leziz tatlının üzerine serpiştirilen ‘kar tanesi’ denen kristal tuzun çikolatayla uyumuna herkes gibi ben de bayıldım. Minon’da puding dışında Fransızca telaffuzunda zorlandığım için yazamadığım bir sürü şahane tatlı var ve hepsi de işinin ehli Chef Arzu’nun ellerinden. Bu arada özellikle belirtmek isterim. ‘Laz kızı Arzu’ her cumartesi günü vitrine ‘Laz böreği’ de koyuyor, bilginize. Tüm bunların yanında bir de kavanozlanıp teşhir edilen ‘frambuaz reçeli’ var ki... Görünce arzulamamak mümkün değil.
SANATIN MEKÂNA UYUMU
Arzu, Minon için tatlı tasarlarken, anne Ayşe Hanım da amigurumi bebekler işliyor. Sanatçı ana-kızın çalıştığı mekânda haliyle sanata da fazlasıyla yer veriliyor. Minon’un apartmana ve bahçesine uyumu nefis olunca ayrıntılarda kullanılan sanat eserleri de görünür oluyor. ‘Nermin Er, Necla Rüzgar, Volkan Arslan, İnci Furni, Lale Ögel, Deniz Aşık.’ Bu isimler Minon’daki duvarlarda ya da detaylarında göreceğiniz eserlerin sanatçıları, değinmeden geçmek istemedim.
Paylaş