Paylaş
Doğa zariftir, doğallık da zarafetin ta kendisidir. Doğanın bir parçası olan tüm canlılar bu zarafet içinde doğar, yaşar ve ölürler. Balta girmemiş bir orman düşünün... Ormanda yürüyen bir kaplanın sizde uyandırdığı hisleri tarif etmeniz istense; muhtemelen ilk izlenimle ürkütücü ifadesini kullanacaksınız. Çünkü size zarar verebilme olasılığından korkarsınız. Korkuyla birlikte meraklandınız diyelim; daha dikkatli baktığınızda, doğayla uyumu, davranışları, avlanıyorsa avını kollama şeklini ve içgüdüsel davranışlarını yönlendiren doğallığını göreceksiniz. Bir adım öteye gidelim, gönül gözüyle ve ön yargısız bakalım, bu sefer korku tamamen kayboluyor, sevgiyle bakıyorsunuz. İşte o zaman kaplanın ve doğanın zarafetini görmeye başlıyorsunuz. Kendimize doğal görünüm vermekle doğal olmak arasında çok fark var. Doğal olmak zihnin herhangi bir etki altında kalmadan içten gelen duyguları, davranışları, ruha ve bedene önermesidir. İçgüdüsel doğallığın, saflıkla özdeşleşmiş halinin farkında değilsek, davranış biçimimizi belirleyen egolarımız şekillenmeye başlıyor. Egoların yönlendirdiği bakış açısına göre yaşam seçimimiz, bütün tercihlerimizi etkileyerek, bizim hayata hatta her şeye ön yargıyla bakmamızı sağlıyor. Ruhumuzla değil, gözümüzle bakmayı öğreniyor ardından lüks, şatafat, zenginlik gibi doğal olmayan geçici şeylere kapılıyoruz... Gökyüzüne bakmayı öğrenin... Önce ne kadar büyük, sonra ne denli zarif, bir sonraki bakışta sonsuzluğunu, en sonunda da kendi hiçliğinizi fark edeceksiniz...
OTLU PEYNİR YA DA PEYNİR OTU
‘Sirmo, Sirik, Heliz, Mende’ hepsi geleneksel ve yerel isimler, hepsi birbirinden farklı aromalara sahip, hepsi Doğu Anadolu’nun farklı bölgelerinde karın erimesiyle, kar suyundan oluşan çayların kenarlarında yetişen ot cinsi bitkiler. Yerel adları bilinmediğinde hepsine ortak olarak kullanılan isim ‘Peynir otu.’ Bu otlar peynirin dışında çökelek, lor ve hatta cacık yapımında bile kullanılıyor. Van, Hakkâri, Bitlis; otlu peynir ya da peynir otunun en yoğun işlenerek tüketildiği bölgeler. Yerel köylülerin karların erimesiyle başlayan ot hasadı sadece bir ay sürüyor. Bolca topluyorlar, bir kısmını hemen peynir yapıp gerisini salamuraya basıyorlar. Bahar otuyla otlanmış koyunlardan elde edilen sütle yapılan peynir; bu otlarla hemhal ediliyor. Çamur küpler, deri tulum veya bidonlara basılarak toprağa gömülüyor. En az 5-6 ay olmak üzere bir yıla kadar toprak altında dinlenen peynir çıktığında efsaneleşiyor. Son zamanlarda endüstriyel peynir üreticileri de yapmaya başlamış... Aman uzak durun, hepsi makineyle ve ruhsuz üretiliyor. Mümkünse yerel üreticilerden alın. Ben bir tane buldum ig.@oz_vanlilar_peynircilik sayfasında gezinin, üretici Ahmet Gözaçık bu işin ehli, deneyin derim.
YOĞURTLU KEBAP
Nasıl da özlemiştim Yoğurtlu Kebabı. Çocukluğumda her zaman yemek istediğim şahane bir keyifti, asla unutamadığım lezzeti hafızamda hep taze kaldı. Evlerde geniş tepsilerde en altta doğranmış çakıl ekmek ya da tırnaklı pide, üstüne ‘Imşavvat’ denilen yanık koyun yoğurdu, yoğurdun üzerine gezdirilen tereyağlı ‘domates biber sos’, en üste de lokantadan getirilen ızgarada pişmiş Mardin Kebabı doğranır ve afiyetle kaşıklanırdı. Lokantaya gittiğimizde de tercihim hep Yoğurtlu Kebaptı. Son yıllarda yeni neslin hızlı yeme alışkanlığıyla menülerden çıktı ve neredeyse yok oldu. Mardin’de dolanırken aklıma geldi, ihtimal vermiyordum ama en eski esnaf lokantalarından ‘Tülay Lokantası’na gittim. Sevgili Oktay (Armuşe) beklerseniz yaparım dedi. Yıllardır bekliyordum zaten yarım saatten ne çıkar ki. Beklediğime değdi, yanık koyun yoğurdunun Mardin Kebabı ile dansına kapıldım ve içine gömüldüm. Mardin’e giderseniz Tülay Lokantası’na uğrayın, mest olacaksınız.
MİDYAT KAVUNU
Kokusu öylesine tatlı ki, alıp sürünmek istiyorsunuz. Hatta mümkünse cebinize koyup kokuyu hep yanınızda taşımayı bile düşünebilirsiniz. Anadolu’da sadece Midyat’ın çorak tarlalarında yetişen bu kavunun lezzetindeki gizemi tattığınızda ilk izleniminiz şahane olmuyor. Mayhoş tadı sizi biraz tedirgin ediyor ancak yedikçe tadı da güzelleşiyor, siz de müptelası oluyorsunuz. Susuz tarlada böylesi sulu bir kavuna rastlamayı aklınız almıyor ama güneşin şehri Midyat’ta olduğunuzu unutmayın. Taşın serinliğini, toprağın güneşle dostluğunu ve inançların kardeşliğini düşündüğünüzde her şey lezzetleniyor. Midyat’taysanız tadına bakın, değilseniz gözünüzü yumup hayal edin; yemiş kadar olacaksınız.
Paylaş