Paylaş
Birlikte, hep beraber, sofraya konan her tabak, evin sıcaklığını, bereketini en önemlisi de paylaşım kültürünü artırıyor, ruhumuz da besleniyor. Paylaşımı simgeleyen ailenin giderek küçülüp, birbirinden internetin sürati ile paralel uzaklaştığı yıllardayız. Soğuttuğumuz ilişkilerimizi, büyükannenin su böreği, teyzenin zeytinyağlı enginarı, halanın etli sarmaları, annemizin hünkar beğendisi, babamızın meyhane pilavı, amcamız ya da dayımızın yoğurduğu çiğ köfteyi sofraya dizerken ısınmaz mı duygularımız? Gençlerin sofrayı hazırlayıp kaşık salatasını özenerek doğramaları, çayı demlemeleri, iftarın son dakikalarında komşunun fırından çıkardığı cevizli burmayla kapıyı çalması, çocukların ayak altında dolaşarak soludukları bu eşsiz sıcak havayı gelecekte hatırlayacak olmaları heyecanlandırmaz mı bizi? Yazarken içim içime sığmadı, hatta nemlendi gözlerim. Özledik sarılmayı, samimiyeti özledik, özledik seni ‘Ya şehr-i Ramazan’.
MEŞHUR KAYSERİ TEPSİ MANTICISI
Daha önce şebit yağlamasını yazdığım Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki tepsi mantıcısı Ali Bey’e “Ramazan için farklı bir şey var mı?” diye sordum. “Hayır, her şey aynı” dedi, tepsi mantısı, şebit yağlama, yaprak sarma, sucuk içi aynen devam ettiğini söyledi. “Değişen bir şey yok yani” dedim, “Evet, Hande Fırat tepsilerimi getirmedi hâla, o da aynı” dedi, kahkaha attım, “Mantının lezzetinden tepsiyi de yemiş olmasın” dedim, “Ben tepsimi isterim” diyerek güldü. İşin esprisi ama içimi ısıtmaya yetti. Ali Bey’e uğrayın, iftarda mantı yerseniz dikkat edin, tepsiler Ali Bey’in.
RİZE KONAĞI
Ankara’nın tarihi mahallesi Hamamönü’ndeki Rize Konağı’nın meşhur çayını ve keyfini yazmıştım. Ortamın sıcaklığı ve samimiyeti ‘ev’di. Ramazan boyu “Rize Kavurma yapacağız” dedi sevgili Tuğba. İlk defa duyuyordum, ustaya sordum , “Ocağa gelecesun, nasıl yaptuğumi gorecesun” dedi. Doğallığı mest etti, ısrar ettim birkaç ipucu verdi. Böbrekleri saran yağlar kaynatılıp süzüldükten sonra sade yağ kıvamına gelirmiş. Dana buttan doğranan sinirsiz etler ve çok ince kıyılan soğanlar bu yağla kavrulurmuş. Lezzetini anlatamıyorum “Rize konağına gidecesun, tadina bakacasun”.
CÜMCÜK
Cennet mutfağı diye yazmıştım Cümcük’ü. Birlik 435. Cadde’de yeni yerini açmış, oturup sipariş verebiliyorsunuz artık. Ramazan’da neler olduğunu sordum, tezgâhı gösterdi Şükriye Hanım, “Sanki cennet” dedim. Hepsi el emeği göz nuru, Antep işi kuru dolma da var, Siirt’in perde pilavı da. Urfa’nın çiğköftesi, Ege’nin enginar dolması da. Pancardan mücver yapmışlar, bayıldım tadına da rengine de. Meşhur sokak tatlısı “Şambali” bile var. İster oturun, isterseniz İftar sofranızı paketleyip eve götürün.
EZE HAŞLAMA
Sevgi annenin efsunlu yemeklerini anlatmıştım aylar evvel. Şimdi de İncek’te bahçeli bir yer açmışlar, iç mimar kızları Tuğba ile aşçı oğulları Mert idare ediyor. Bahçe çok keyifli, ormanda gördüğümüz piknik masaları var, pötikare piknik örtüleri yok ama aile ve ev sıcaklığında keyif var. Yaprak sarma başta olmak üzere, tereyağlı kuru fasulye, saç kavurma ve olmazsa olmaz pöç haşlama hep var. Ramazan için efsunlu başka sürprizler olabilir, o da Sevgi anneye kalmış artık “Aç komam sizi, gelin” dedi.
PİDECİ NİYAZİ KESİM
‘Tereyağı kokan pideci’ diye nam saldı Niyazi Kesim. Oğul Balgat’ta, baba Bafra’daki restoranda duruyor. Pidelerin üzerine sürdükleri halis muhlis tereyağı Bafra ve köylerinden geliyor. Manda yoğurdu, sütü, kaymağı da Bafra’dan. Hepsi güzel ama kavurmalı pidesi bir başka, içine koydukları kavurma da Bafra’nın yerel etinden hazırlanıp geliyor. Sütlaç enfes kokuyor, bildiğiniz gibi değil. Balgat’a gideceksiniz ama sanki Bafra’da yiyeceksiniz.
Paylaş