Paylaş
Biz insanlar ne yazık ki çok kötüyüz... Hem de tasvir edilemeyecek kadar kötü... Zihnin; sınırları olmaksızın kurabildiğimiz hayalleri iyicil ve kötücül olarak ayırabilirsek... Kötücül olanlar açık ara kazanır mutlaka... Hafızanızı yoklarsanız, hatırlayacaksınız... Eskiden gerçek duygularımızla yaşıyorduk... Şimdiyse arzularımızın sahte dünyasına kapılmak hoşumuza gidiyor. Arzularımızın tetiklediği hayatları yaşıyor ve bundan sonsuz keyif alıyoruz... Kendimizce kurguladığımız bu yaşam tarzı, hakiki ve doğru yaşamdan daha şaşaalı geliyor, gözlerimizi kamaştırıyor ve içinde kayboluyoruz. Bunun için gerçek benliğimize ait olmayan her davranışımıza bir kılıf uydurmak yetiyor... Her şeyin doğrusunu, güzelini, özenlisini yapabileceğimizin farkındayken bile kendimizden kaçıyor ve bilmezmiş gibi yapıyoruz... Anlayacağınız kendi öz benliğimize baş kaldırıyoruz. Güvensizliğimiz bedene mi yoksa ruha mı o da belli değil... Kaybettiğimiz gerçek insanlık ve özgüvenle birlikte ya yapamazsam endişesi, yanında da ‘Yapsam ne olacak ki? Kim anlayacak? Anlarsa nasıl anlayacak?’ tereddütleri de var. Bu yüzdendir ki; kendisini olduğundan farklı gösterme çabası içinde yaşayanlara seslenmek istiyorum. Olmuyor arkadaşlar... Olmuyor! Cidden olmuyor! Size benzer sahte dünyalarda yaşayanlar dışında kimse görmüyor gösterdiğiniz abartılmış sizi... O kadar belli ki sahtekârlığınız... Bir çiçekle yan yana durduğunuzda sırıtıyorsunuz... Yürekten gelmeyen gülüşü yüzünüze oturtamıyorsunuz, eğreti duruyor ve karanlığın fotoğrafı oluyorsunuz. İyicil ve gerçekçi insanlar insanlık onuru adına utanıp sizi görmemek için bakışlarını kaçırırken, siz aynadaki yansımanızda ne görürsünüz de hayranlığınız kendinize tutunur kalır?
ÇOCUKLUĞUMUZUN ÇİKOLATACISI ‘SİAL’
Son yıllarda çikolataların lezzetinde çok farklı gelişmeler oluyor... Aroma, dolgu ve görünüm ağırlıklı üretimlerle biz çikolataya tutkun insanlar alışkın olmadığımız tarzda avlanmaya çalışılıyor. Çikolata düşkünü biri olarak defalarca bu yeni nesil avcılar tarafından avlandığımı söyleyebilirim. Çikolataya zafiyeti olan herkesin kolaylıkla ve hatta gönüllü olarak av olmak isteyeceğini, siz de bir çikolata düşkünüyseniz kabul edersiniz mutlaka. Beni avladıklarında, tadına her baktığım çikolatayı bayıla bayıla yerken kendimden geçtiğimi söylemezsem çikolatasını yediğim yeni nesil üreticilere haksızlık etmiş olurum... Evet, bayılarak yiyorum ancak farkında olmadığım hep bir eksiklik varmış onu anladım... Neymiş bu eksik diye sorduğunuzu duydum tabii... ‘Çocukluğum’ cevabını siz de biliyorsunuz ama benim gibi farkında olmayabilirsiniz... Yaşı 40’ları aşmış gençler hatırlayacaklardır... Eskiden dolgu yoktu, fındık, fıstık, incir, portakal gibi kuruyemiş ve kuru meyvelerle zenginleşirdi çikolata. Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Mahallesi 2715. Sokak’taki geleneksel çikolatacı ‘Sial’ ve kadın girişimci ‘Yeşim Tekin’ çocukluğumuzdaki damak zevkini yakalayarak yüzde yüz çikolata tatmini yaşatıyorlar... Burayı yeni keşfettim. Çikolataların tadına bakarken baygınlık geçirmek üzereydim... Tahinli çikolata efsane, badem ezmesi, nefis... Çocukluğunu özleyenler hemen gitmeli...
ETİMESGUT ‘KİRAZÇİÇEĞİ’
Sakura ağacı, Japon kültüründe hem mükemmel güzelliği hem de hızlı ve acısız ölümü temsil eder. Yeniden doğuşu da simgeleyen bu eşsiz süs bitkisinin görüntüsüne kapılmayan yoktur. Yeniden doğuşu da simgeliyor oluşu görenlerin içini daha da ferahlatıyor... Üç kiraz çiçeği birlikte çok güzeller... Özlem, Arzu ve Döndü... Üç şahane kadın... Depremde kaybettikleri Sevgili Bedriye’nin anısına açtıkları kafenin inanılmaz olumlu bir havası var... Abartmıyorum... Yüzleri sürekli gülüyor. Peki bu neyin işareti bilir misiniz? Elbette ki bilirsiniz... ‘Güzel yürek’ tabii ki. Elleri ve nefesleri de çok leziz... Tüm bu olumlu ve samimi özellikler haliyle pişirdikleri yemeklere de yansıyor... Yediğim her şeyi çok sevdim... Minicik dükkânlarının içinde çok büyük lezzetler ve kucak dolusu sevgi pişiriyorlar... Her gittiğimde oturup sohbet ettiğim küçücük mekânda içime doldurdukları kocaman huzuru anlatamam... Kendimden geçiyorum desem abartı olabilir belki ama iştahım sonuna kadar açılıyor, nefis kokulardan ağzım sulanıyor. Gözlemeler ve mantılar çok leziz... Günlük pişen yemekler annenizin elinden çıkmış gibi... Yediğiniz her şeyde bir özen var... Etimesgut İstasyon Mahallesi, Ulubatlı Hasan Caddesi No: 51’deki Kiraz Çiçeği çok güzel kokuyor... Yolunuzun düşmesini beklemeyin, yolunuzu düşürün ve bir an önce gidin...
Paylaş