Paylaş
Sükuneti sever Ankaralı. “Sen Kavaklıdere’nin, Ayrancı’nın, eski halini bilmezsin, yaşın yetmez” dedi, Ankaralı ekonomist yazar ağabeyim Rüknettin Kumkale. O zamanki, bağ evlerinden bahsetti, doğayı ve huzuru anlattı kısaca. “Bildiğim eski Ankara’nın denizi olan haline yerleştim” dediğinde şaşkındım. Yeni kitabıma yoğunlaştığımı biliyordu, “Gel burada yaz” dedi. “Nerede” diye soracakken, “Büyükada” dedi.
Kimler yazmamıştı ki orada. Enis Batur, Elif Şafak, Buket Uzuner. Eskilerden, Reşat Nuri, Sait Faik ve “Ankara’nın İstanbul’a dönüşünü seviyorum” diyen Yahya Kemal. Tadını biliyordum bu havanın, birkaç yıl önce ilk senaryom ‘Bendir’i yazarken solumuş, ruhuma üflediği o edebi ilhamı asla unutmamıştım. Erguvan’lı sokaklarını, heybetli ve mütevazı köşklerini, bahçelerinde yetişen yeşil mayhoş elmayı, Aya Yorgi Manastırı ve eşsiz manzarasını da. Hele bir de, Prinkipo Meyhane’nin, damağıma kazınan uskumru lakerdası var ki; lezzeti aynı Büyükada.
“Uskumruların içlerini temizleyip, kafalarını kesin ve fileto olarak kılçığından ayırın. Suda temizledikten sonra bir tepsiye sırtı tabana gelecek şekilde dizin. Üzerine azıcık tuz ve sirke serpin. Defne yaprağı, biberiye ilave edin, streç ile kapatıp buzdolabına koyun. 4 gün sonra verev dilimler keserek derisinden ayırın. Servis ederken sızma zeytinyağı, tane karabiber ve dereotu ilave edin” dedi, şef kimliğiyle Fıstık Ahmet Tanrıverdi. Prinkipo mezeleri başta olmak üzere yayınlanmış kitapları ile yazar kimliği de var. “İstanbul’a gelince uğrayın” dedi. Biz Ankaralılar sükuneti severiz, Büyükada’dan bakınca, İstanbul çok güzel.
ISINMANIN KEYİFLİ YOLU BOZA
Kışa girerken yazmak için bozacı arandım, Ankara klasiği Akman kapatmış, üzüldüm. Butik üretim yapmıyor, toptan üretime geçerek marketlere dağıtıyormuş. Taze boza yapan yok neredeyse, çoğunlukla paketlenmiş ürünler ortalıkta. “Bildiğim bir yer var, biraz uzak” dedi sevgili Alp, “Hızlı trenle 1 saatte gideriz ama değer” dediğinde, tereddüt etmeden “Gidelim” dedim.
Eskişehir Köprübaşı’nda Kara Kedi Bozacısı’nın önünde kuyruk vardı. Hava soğuktu ve doymakla, ısınmanın keyifli yoluydu boza. Yıllardır kendi ürettikleri yerli tohumdan, mısır ektiriyorlar Sivrihisar’daki çiftçilere. Doğal üretim yaptıklarını üniversite raporuyla belgeletmişler. Glutensiz olduğu için Çölyak Vakfı da desteklemiş Kara Kedi Bozacısı’nı. Eskişehir, Ankara’ya yakın ve geleneklerine bağlı bir kent. Kara Kedi’yi sevmeye gidin, ısınacaksınız.
BİR MEZOPOTAMYA DÜĞÜNÜ ‘CEVİZLİ SUCUK’
Her sonbahar düğünler olur Mezopotamya’nın farklı köylerinde. Vakti gelmiştir, ceviz ile mezrone üzümü baş göz edilecektir. Cevizler soyulur önce, kelebek halde çıkarılır ve ipe dizilir peş peşe. Mezrone üzümü bağdaki yerinde esen serin havada tatlanırken, cevizin hazırlanmasını beklemiştir günlerce. İplik çuvallara doldurulduktan sonra, blok Nahit taşından oyulan Masara taşına (sıkım taşı) yatırılır ve üzerine basıldığında başlar düğün. Meşe odunu ile kaynatılır saatlerce, sopayla karıştırılarak, değirmen unuyla kıvam verilir. Sevinç dolar yürekler, helhele ile ceviz, mezrone şırasına batırılınca sıkıca tutunur biri diğerine, kenetlenir iki sevgili. Mezopotamya güneşi altında demlenirken, birbirlerine aşkla sarılıp tek beden olurlar. Ve hasret biter, tadı aşk, lezzeti Mezopotamya’dır. Emek 8. Cadde’deki Mardinli Artukbey Kahvecisi’nde düğün var, katılın derim.
Paylaş