Paylaş
Geçen yazımda teşrübenin post modern versiyonuna değinmiştim. Bu hafta Ankara Beysukent’te tesadüfen karşılaştığım ‘HUHU’ isimli mekânda tandır ve pirinç pilavının alışılmışın dışında minimalist teşhirini gördüm.
Yeni nesil kahve dükkânlarını çağrıştıran self servis tezgâhının vitrinlerinde salata bar ve küçük benmariler içerisinde tavuk/et tandır, salçalı köfte, pilav ve esmer bulgur servise hazır beklerken, “Bana şuradan pilav üstü tandır” demek gelse de içinizden, diyemiyorsunuz.
Tezgâhın arkasında duran zarif kadın, kabın dibine kıvırcık yapraklarını seriyor, üstüne isteğinize göre esmer bulgur ya da pirinç, yanına yine isteğinize göre bir kaşık tandır veya köfte koyuyor. Altı çeşit mezeden üçünü dondurma kaşığı ile yerleştiriyor. Ben; humus, cacık ve ezine-lor koydurdum. Buharda haşlanmış sebzelerden brokoli, garnitürlerden nohut, nar ekşili domates soğan istedim. Soslardan ballı ıspanak ve nar ekşili yoğurdu serpiştirince estetik tamamlanıyor.Geleneksel pişirme tekniklerini kullandıklarını söylediler. Fast food kadar hızlı, vegan kadar sağlıklı olduklarını iddia edince, güzel ahşap çatalları ile daldım kaptaki yiyeceğime. İlk lokmayı anlamakta zorlandım açıkçası, bir süre ağzımda çevirdiğim ikinci lokmadan sonra lezzetler ardı ardına patlamaya başladı. Farklı bir dünya hissi uyanınca “Neredeyim” diye sorgulama ihtiyacı duydum. İkram ettikleri ballı zencefil şerbetinden aldığım bir yudumla an geri geldi. Huhu’nun minimalist tişörtlerini denemekte fayda var.
UNUTULAN YEMEKLER: AKİDE ŞEKERİ
YAN yana dizili cam kavanozlar ve her birinde farklı renkte akide! Çocukluğumuzun bizi heyecanlandıran görüntüsüydü, göremez olduk. Meyve ile şekerin ağır ateşte saatlerce birlikte pişerek; kokusunu, tadını ve rengini aldığı, yoğrulurken iyice haşır neşir olduğu efsane şekerimizdi akide. Avrupai jöleli ve boyalı şekerler süslenip ortalığa çıkınca, Anadolu şekeri görünmez oldu, unutuldu akide. Hazır bayram ağzı, yarın da arife, manevi duygularımız kabarmışken akideye sarılıp hasret gidersek fena mı olur? Çoluk çocuk da tanışsın Anadolu güzeli akideyle. Sever ve isterse, Ankara’nın meşhur ve geleneksel şekercisi Ali Uzun, Ulus ve Kızılay’da var. Hatta 7-8 yıldır Çayyolu’nda bile var.
OLSA DA YESEK::ET KAVURMA
Et yemeklerini pişirmede mahir, rahmetli Talat dedem “Et iyi olsun, kendi lezzetini kendi verir” demişti bir keresinde. Mustafa Kemal Mahallesi’nde ‘DÜDEN’ isimli restorana girdiğimde sorduğum “Hangi yemeğiniz meşhur?” sorusuna “Et kavurma” cevabını alınca aklıma geldi dedemin sözü.
“Etiniz mi çok iyi?” dedim, “Evet ama ben de iyiyim” dedi, usta. Gülümsedim, hoşuma gitti yaklaşım ve özgüveni “Eti pişiren de önemli değil mi?” diye sordu gözlerime bakarak. “Olmaz mı hiç” cevabından aldığı keyifle “Usta da Arnavut olursa” diyerek elini gururla göğsüne götürdü. Bu sefer kahkahayı patlattım. “Aman abi gülme karnın doyacak” dedi. Anlamsız baktım “Gülmek pirzolayla aynı doyumu veriyor ya” açıklamasını yapınca film koptu tabii. Bayram boyu kapalıymış ama sonrasında mutlaka gidin bol bol gülün, Arnavut Cüneyt’in kavurması garnitür olsun.
TATLISIZ OLMAZ
Hele bir de Bağdat’tan geldiyse lezzetine doyum olmaz. Doğuya gittikçe tatlılar daha da tatlanır lezzetlenir, insanı tatlıya düşkündür çünkü. Ağır, yağlı, baharatlı ve acı yemekler tüketildiğinden yediklerini hazmetmek için en etkili çaredir tatlı. 24 kat hamur ve şerbetin eşsizleştirdiği, fıstık ve cevizin lezzetlendirdiği Bağdat tatlısı hafifliği ile keyiflendiriyor. “Dur” diyen olmazsa farkında olmadan tepsinin önemli bir bölümü tüketilebilir güzellikte. Yıldız hilal mahallesine kervanla olmasa da bir şekilde gelmiş Bağdatlı tatlı. Hadi bayram edin...
TEMR-EL HİNDİ
Türkçesi, ‘Hint hurması’ biraz daha yaygın ismi ‘demirhindi.’ Eski ramazanların ve sıcak ayların gediklisi, ferahlatan şerbeti. Bayramda kola ve benzeri yapay içecekler ikram edeceğinize, bir koşu aktara gidin, şerbet için gerekli her şey vardır mutlaka. Hazırlanışı kolay, zorlanırsanız internetten yardım almak daha kolay.
Paylaş