Paylaş
Bioenerji terapisti Vahide Gül ile ‘Ramazan’ın ilk günü açlık ve gergin ruh hali’ konusunu konuştuk. “Doğadaki her şey birbirine ihtiyaç duyar” dedi.
“Kuş ağaca, ağaç toprağa, toprak yağmura, insan insana ve yine hepsi sırayla birbirine” diye devam etti. ‘İnsanın insana’ kısmına takıldım.
* * *
Küçükken, büyüklerinin verdiği enerji (sevgi) ile ayağa kalkıp yürüyen insan, büyüdüğünde küçüklerinden aldığı enerji ile ayakta durabilmeyi başarıyor. Biliyordum, aslında hepimiz biliyoruz, doğada ki bu sevgi ve ihtiyaç döngüsünü ama... Unutuyoruz!
Basit anlamını karmaşık hale getirip, başka şeyler, ego, hırs ve sanal zevklerin peşine takılıp asıl anlamından uzaklaşıyoruz. Oysa anlam “sevgi” kadar basit ve doğaldı.
* * *
Gücümüzün farkında olmadığımızı, sonsuz evrende zerre kadar yer tutan dünyada yaşayan bizlerin, sonsuz evren kadar enerji (sevgi) üretebilme gücü olduğunu söyledi Vahide Gül. İçimizdeki enerjiyi harekete geçirebilmek için yine başka bir enerji kıvılcımına (sevgi) gereksinim duyduğumuzu ilave etti.
* * *
İçimizdeki sevgi tüm evrene yettiğine göre, çevremizdekilerden esirgemek niye? “Sevgi açlığı” diye açıkladı, “Almadığımız zaman, vermiyoruz da. O halde sevgi verelim ki, sevgi alalım” dedim. “Zaten bu yüzden insan insana ihtiyaç duyar” dedi.
* * *
“Oruç tutmak sadece aç kalmak mıdır?” soruma ise “Arınmadır” yanıtını verdi ve ekledi: “İftar için pişireceğimiz yemeğin malzemesini oluşturmaktır gün boyu. Hoşgörü, sabır ve anlayışı koyduğumuz tenceremiz kaynamaya başladığında kötü enerji buharlaşır. Bir tutam saygı, bolca sevgi serpiştirerek yemeğimize kattığımız olumlu enerji, benliğimizi arındırır.”
* * *
İftar sofralarında her gün yerini almalı.
Sevdim bu yemeği!
UNUTULAN YEMEKLER: HUMMUS
Bildiğimiz meze humus değil, Tarsus usulü doyumluk yenen, ana yemek humustan bahsediyorum. ‘Humus tası’ denilen, dibi hacı yatmazı andıran bir çeşit bakır veya çelik kapta, tahta tokmakla dövülüyor haşlanmış nohut. Tahin, sarımsak ve limon suyu katılarak kıvam veriliyor. Katılaştıkça, nohutun suyundan ilave edilerek cıvıklaştırılıyor. Dinlenme faslını tencerede kısık ateşte yaklaşık 30-35 dakika pişerek geçirip içindeki katıklarla özdeşleşiyor. Kepçe ile çukur tabağa konduğunda yayılmayıp şekil alıyor. Bolca kimyon ve maydanoz serpildikten sonra, lezzetin doruğuna, kızarmış halis tereyağının toz kırmızı biberle birlikte üzerine dökülmesi ile ulaşılıyor. Tatlı kaşığı ile azar azar kaşıklanarak yeniyor. Maalesef Ankara’da sadece mezesini bulabiliyoruz. Bildiğim kadarıyla Tarsus usulü yapan restoran yok. Yapıp iftar sofrasına koyacak kadar zor bir tarifi de yok. Üşenmeyin derim.
OLSA DA YESEK: KEREBİÇ
Mersinli olarak bilinir ama aslen Osmanlı dönemi Suriye’sinde, Mersin gibi sahil kenti Lazkiyede doğduğu söyleniyor. Sıcak ve rutubetli Akdeniz ikliminin ferahlatıcı tatlısıdır Kerebiç. Van civarında yetişen Çöven bitkisinin, odunsu kökleri suda bekletiliyor. Elde edilen acımtırak siyah su, şekerle kaynatıldığında kıvam alarak beyazlayan köpüğüdür, esas iştah kabartan. Yağ, su ve irmikten hazırlanan hamur, içli köfte yapar gibi, ceviz ya da fıstıkla doldurulduktan sonra odun ateşinde fırınlanıyor. Tabağın dibine serilen kar beyazı köpük, kerebiçler yerleştirildikten sonra üstüne bir kat daha yayılıyor. Tarçın takviyesi ile lezzet katlanıyor tabiî ki. Lazkiyeli kerebiç, Vanlı çöven kökü köpüğüne bulandırılıp Mersinde, Tokatlı Oğuz tarafından meşhur ediliyor. İçinizden “Olsa da yesek” dediyseniz, Meşhur Kerebiçci Oğuz, Balgat’a gelmiş.
SEMİZ OTU
Her iftarda olmazsa olmazınız olmalı zeytinyağlılar, hatta varlıkları ana yemekten bile daha çok önemsenmeli. Mesela sıcak ve soğuk tüketebileceğiniz ‘semiz otu’ mümkünse yabanisini yani doğal ortamda yetişenini bulun, zira yabani semiz otunun ekşimsi tadı yemeğe ayrı bir lezzet veriyor. Bıçakla doğramayın, elinizle parçalayın. Pişirirken arasına pancar yaprağı, pazı, havuç ve dere otu da koyabilirsiniz, bir iki yemek kaşığı pirinç veya bulgurun bereketlendireceği, yoğurdun neşelendireceği Semiz otu yemeği, gülümsetir gibime geliyor.
MEYAN
Yerel ağızla aşlama, mayan, biyam da deniyor. Bilinen adı meyan kökü şerbeti, güneyin sıcak illerinin susuzluğu giderici sokak içeceği. Vücuttaki su kaybını önlediği söyleniyor. Yaz aylarında sırtlarına yükledikleri kazanları ile sokaklarda ‘aşlama’ diye seslenen geleneksel satıcılardan Ankara’da pek rastlamadım. Yıllar önce Hamamönü civarı yapanların olduğunu duymuştum. Zor değil, aktardan alınacak meyan lifleri 3-4 saat kaynatıldıktan sonra, saldığı aromatik kokusu ‘yeter birkaç saat dinlenmem gerek’ diye sizi uyarıyor. İnce bir tülbentle süzüldükten sonra soğutulup iftar sofrasına yetiştiriliyor.
YAZININ SONUNA
ORUÇ AYI YÜRÜYÜŞ AYI
İftar öncesi, spor amaçlı ‘tempolu’, iftar sonrası keyif verici ‘gezinti’ yürüyüşleri bir sonraki güne daha zinde uyanmanızı sağlayacaktır. Kendinizi zorlamadan yapacağınız yürüyüşlerin vücut ritmini dengede tutacağını, yürüdükçe güçlenip mukavemet kazandığını göreceksiniz.
Paylaş