Paylaş
Yani günümüz yaşantısının tam tersi, eskiden herşeyin kıymeti başkaydı ama huzur, mutluluk ve şükür de vardı. Eğer siz de hayatın sizi yorduğunu düşünüyor, bir şeylere yetişmek için bin parçaya bölünüyor, minimalist yaşamla gelen mutlulukla tanışmak istiyorsanız, bunun için harekete geçmeniz gerektiğini bilmelisiniz. İşte ‘ne kadar az, o kadar çok’ felsefesini benimseyebilmek için yapmanız gerekenler:
*Fazlalıklarınızı düşünerek başlayın. Ve tabii ki burada fazlalıklardan kastım; evinizdeki gereksiz eşyalar. Hani “Bir gün giyerim, bir gün mutlaka kullanırım, zayıflayınca giyerim, fiyatı çok düşmüş mutlaka bir yerlerde değerlendiririm” diye satın aldığınız eşyalar. Neden hiç kullanmadığınız ya da hiç kullanmayacağınız eşyaların size yük olmasına izin veresiniz ki? Onları saklamak, temizlemek, düzenlemek için boş yere zaman ve para harcamanıza ne gerek var? İşte bunun farkına varmalı ve hemen şimdi bütün eşyalarınızı gözden geçirerek kökten temizlik yapmaya başlamalısınız.
*‘Ne kadar az, o kadar çok’ felsefesini benimseyebilmek için yapmanız gereken bir diğer şey de yerine koyma prensibine göre hareket etmeniz. Yani yeni bir şey aldığınızda bir diğerinden kurtulmanız gerekiyor. Çünkü minimalizm felsefesinin kurallarından bir tanesi de bu. Gelen bir şey, gitmesi gereken bir şey anlamına geliyor.
BERRİN PEHLİVAN İLE 5 SORU 5 CEVAP
HER YILIN DEĞİŞEN FARKLI BİR MODASI VAR
Berrin Pehlivan...Belçika doğumlu, Almanya’nın Köln şehrinde uzun süre sağlık sektöründe çalıştıktan sonra İzmir Alaçatı’ya yerleşerek butik otel işletmeciliğine başladı. Başarılı bir işletmeci olan Berrin Pehlivan, aynı zamanda modayı yakından takip eden ama yormadan, çabalamadan stil yaratmayı seven birisi. İşletmeleride gittiğinizde sizi özel hissettirmeyi seven, konforunuz, hijyeniniz, içtiğiniz kahvenizin sunumu, otellerinde bir stili olması gerektiğini savunan tam bir girişimci, aynı zamanda bir iş insanı. Sevgili Berrin Pehlivan ile işini ve modayı konuştuk.
1-Berrin Pehlivan neler yapıyor?
Bu yaz dönemi özelinde bakacak olursak iş dolayısıyla yoğun bir Berrin Pehlivan diyebilirim. Çünkü bu senenin gerekleri, dikkat edilmesi gerekenler alışa geldiğimiz diğer sezonlara kıyasla çok daha fazla, fakat her şeye rağmen işimin yolunda gittiğini görmek, bana ihtiyacım olan enerjiyi veriyor.
Hayatımın önemli bir parçası olan sporu da ihmal etmediğimi söylemek isterim, gün içindeki performansımı korumamdaki en büyük etken olduğunu düşünüyorum. İş, spor ve son olarak Alaçatı’da geçirilen hoş vakitler yazımı özetliyor. Kışın ise daha çok kendimi besleyen sanat ve edebiyata vakit ayırdığım zamanlar oluyor. Kitaplarım ve fonda çalan klasik müzik, kış yolculuğumda beni besleyen enstrümanlarım oluyor.
2-Pandemi döneminde oteliniz nasıl etkilendi? Siz nasıl önlemler aldınız?
Otelimiz bu turizm döneminin ve otellerin açılmasıyla beraber güzel bir sezona başladı hatta devam ediyor. Bunu butik oteller özelinde söyleyecek olursam tabii ki bu sene çok daha fazla rağbet gördüler. Bu dönemde butik oteller için yeni normal gereğince çalışmak, daha uygulanabilir oldu. Uygulanabilir olan konular, sağlığımız için önlem alabileceğimiz ortamın yaratılması ve bu ortamın özenli titiz ve farkındalıklı kullanılması. Biz de Port Alaçatı Otel ailesi olarak herkesin yaşadığı endişeleri anlayış ile karşılayıp kendimize gösterdiğimiz özeni, misafirlerimize de göstermeyi borç biliyoruz. Temasın fazla olduğu yerlerin her günün başlangıcında ulv cihazı ile dezenfekte edilip diğer dezenfektan özelliği taşıyan ürünler ile temizliğini sağlıyoruz. Gün içinde kullanımı tekrarlanan ürünlerin takibini özenle yapıyor kullanım sonraları gerekli işlemleri gerçekleştiriyoruz.
3-Kölnden sonra Alaçatı ve İstanbul’da da yerleşik düzen içerisindesiniz, en çok hangi şehir sizi etkiliyor ve neden?
Her şehrin farklı bir enerjisi ve ruhu olduğuna inananlardanım. Aslında kendi enerjinizin, yaşadığınız yerin enerjisine uyum sağlaması sizi oraya ait hissettiren nedenlerin başında geliyor. Köln’de hayat yavaş, trafiğin ve ulaşımın rahat olması sosyal açıdan daha güvende ve belirgin hayat yaşamanın verdiği, ‘süprizlerle karşılaşmayacağım’ duygusu dün ile bugünü ayıran olayları çok seyreltiyor. Beni en çok etkileyen şehre gelecek olursak bu soruya boğazın kenarındaki bir banktan “İstanbul” diye bağırmak isterim, beni etkileyen bir büyüsü var. Her gittiğimde ilk kez gitmiş, her seferinde aynı zevki aldığım bir yer. Alaçatı ise içimi ferahlatan, kışın kendini dinleyebildiğin, kimi zaman kendin ile konuştuğun zamanların olduğu, kendine iyi gelebilecek bir çok şeyi yapabilmen için zaman tanıyan bir yer. Hemen ardından bahar ve yazın gelişi bir rüzgâr gibi seni keyifli vakit geçirdiğin hoş sohbetlerin olduğu güzel insanların yanına savuruyor.
4-Alışverişe çıktığınızda en çok nelere eliniz gidiyor?
Belirli ve her yılın değişen farklı bir modasının olduğunu düşünüyorum. Var olduğunu farz etsek bile uyduğumu ve takip ettiğimi söyleyemem. Alışverişe çıktığımda, kendi zevkime uyması ilk önceliğim oluyor ve tabii ki daha sonrasında neler ile kombinleyebileceğim bu esnada aklıma ilk gelenler daha önce beğenerek aldığım diğer var olan kıyafetlerim. Özel dikilmiş ürünleri önemsiyorum ve gerçekten içlerinde çok farklı ve beğendiğim parçalar oluyor. Otantik dokunuşların kesinlikle çok farklı bir hava kattığını düşünüyorum. Bu parçalarında dolabımdaki yeri hayli fazla. En büyük moda anlayışımın kendi vizyonum ve günümüz modasına göre belirlemem isteğim şeyleri almamı ve daha özgür olmamı sağlıyor.
5-Kimlerin stilini beğeniyorsunuz?
Giyim tarzlarını beğendiğim, giydiklerinin enerjileri ile uyumlı gördüğüm iki isim var. Burcu Esmersoy ve Yasemin Özilhan.
Paylaş