Paylaş
Depremle ilgili olarak bir ‘‘unutmak, unutturmak, unutturmamak'' lafıdır gidiyor. Saçma!
Kimse kimseye bir şey unutturamaz, çünkü bu mümkün değil.
Bu konudan fazla bahsetmeyerek halkı avuttuğunu veya paniğe engel olduğunu zannedenler dahil, hiç kimse unutmadı ve unutamaz.
En ufak bir sarsıntıda dizleri birbirine çarpmayan var mı?
O yüzden bu unutmak muhabbetini geçelim bir kalem!
Önemli olan unutmamak değil zaten, çünkü ne yazık ki unutmamak, insanların aklını birden başlarına getirmiyor.
* * *
Diyelim ki, evleri hasar görmeyen İstanbullular, herşeyi unuttu; duymak, hatırlamak istemiyor.
Peki ya evi hasar görenler?!
Bugün bile evleriyle uğraştıklarından onların unutması mümkün değil.
Depremde hasar gören evler üçe ayrıldı: Ağır hasar, orta hasar, hafif hasar.
Ağır hasarlı evler yıkılacak, mal sahiplerine yeni ev almaları ya da boş arsalarına yeni ev yapmaları için 6 milyar lira yardım verilecekti.
Orta hasarlıların evleri takviye edilecek, 2 milyar lira alacaklardı.
Hafif hasarlılara da tamir parası olarak 600 milyon lira verilecekti (onlar paralarını aldılar.)
Hasar raporunu Bayındırlık Bakanlığı elemanları vermek zorundaydı. Takviye projeleri de aynı bakanlığa onaylatılacaktı.
* * *
Şimdi uygulamada ortaya çıkan sorunlara bakalım.
Diyelim bir eve Bayındırlık ‘‘ağır hasar'' raporu verdi. Yıkılmak zorunda! Ev sahibi evini kaybetmek istemiyor. Alacağı 6 milyar nesine yetecek? Mahkemeye gidiyor. Hoppala! Mahkeme hasarı hafifletiveriyor! Ev birden ‘‘orta hasarlı'' oluyor!
Ya da Bayındırlık bir eve ‘‘hafif hasar'' raporu veriyor. Ancak belediye elemanları ya da mal sahiplerinin kendilerinin çağırdığı başka uzmanlar binanın orta hasarlı olduğu görüşünde. Gerçi sadece Bayındırlık'ın raporu geçerli, ama ev sahipleri ne yapacağını şaşırıyor.
Diyelim ki sıra takviye çalışmasına geldi. Takviye projesi düzgün, Bayındırlık onayladı. Bakalım müteahhit o projeyi gerektiği gibi uyguluyor mu? Var mı o kadar sayıda uzman inşaatçı, kalfa, çırak? Elbette hayır!
Üstelik bu sorunlar sadece iskánlı binalar için geçerli.
Paylaş